Trabzonspor’u yönetenler, futbolun ilk haftalara dair Trabzonspor adına yazdığı mektubu okumaları; eksik mevkilere kaşla göz arasında transfer yaparak Trabzonspor’u daha da güçlendirdiler.
Son transferlerden Gabamin, Bartra, Bardhi sahada, Gomez ve Umut kulübede görev beklediler. Yusuf da tribünde…
Dememiz o hem Süper ligde hem Avrupa’da başarılı olmak için bu değişime ihtiyaç vardı. Aksi halde gelecek haftalar onlar adına zor geçebilirdi. Düşünün lige başladıkları kadro ile dün akşam sahada olan, oynayan kadro arasında bayağı bir fark vardı…
Maça gelince…
Futbol evrensel bir oyun olmasına rağmen, değişimlerde zamana ihtiyaç olduğunu söylemeden geçmeyelim. Oyuncuların birbirini tanımaları, teknik adamın oyun sistemine alışmaları biraz zaman alır.
Fakat şu bazen gereksiz yapılan yan paslar, geriye oynamalar takımı golden etmesi bir yana, gol yemenize sebep olabiliyor. O anlamda ilk yarının kısa bir özetini geçecek olursak; iyi kapanan, zaman zaman atağa kalkan Ümraniyespor karşısında hızlı ve isabetli pas yapamadı
Şampiyonlar Ligi’ne gidememek dünyanın sonu değil! Morallerin yerle bir olduğu doğru da… Hayat da, ligler de devam ettiğine göre geleceğe bakmak gerekir.
Avrupa Ligi’nde rakiplerin Trabzonspor’un dişine göre olması; bozulan morallere ilaç gibi geldi! Eksik bölgelere takviye yapılması da moralleri biraz daha yukarı çekti.
Rakiplerinin güçlendiği sezonda, bordo-mavililer köprüden önce son çıkışta o takviyeleri yapmamış olsaydı hem Avrupa Ligi’nde hem de Süper Lig’de sıkıntı yaşayabilirdi. Bunun bir de Ziraat Türkiye Kupası maçları ayağı var.
Düşünün, Visca ve Hamsik yoktu zaten, Uğurcan, Bakasetas ve Ömür de sakatlar kervanına eklendi. Anlayacağınız şampiyon kadronun yarısı yoktu dün gece. Muhammet Taha’nın da ilk resmi maçıydı.
Genç kaleciye parantez açarak başlayalım, 31. dakikada Mertens’in vurduğu topa sakız gibi uzayarak kurtarması hem izleyenlere hem de takım arkadaşlarına derin bir oh çektirdi! Tıpkı ilk yarı Trezeguet ve Djaniny’nin pozisyonlarında Galatasaraylıların çektiği
Her maçın ayrı bir hikayesi vardır. Dün geceki hikâyenin de güzel başlayıp, harika bitmesi için bilinen tüm dualar okundu; ülke puanı ve Trabzonspor için…
Şifre; iki farkı galibiyet, parola; Şampiyonlar Ligi. Siz bakmayın ilk yarının golsüz bittiğine. Trabzonsporlu oyuncuların kaçırdığı o kadar pozisyon var ki… Bardhi bir yandan, Djaniny’i diğer yandan, Cornelius havadan, neler kaçtı neler…
Onlardan biri gol olsa, rahatlayacağız, derin bir nefes alacağız. Trabzonspor’un ikiyi bulması işten değildi. Hele Djaniny’nin, Ryan ile karşı karşıya kaldığı o an. Djaniny, topun altına girip kalecinin üstünden aşırabilse...
Doğrusunu söylemek gerekirse, futbol şansı da Danimarkalı oyuncuların yanındaydı, bilhassa kaleci Ryan’nın…
Anlayacağınız bilhassa ilk yarı salladı ama yıkamadı Trabzonspor. Kopenhaglı oyuncular oyun disiplininden hiç kopmadılar. Her alanda inanılmaz pres yaptılar, iyi alan daraltılar. Ayrıca hiç hata yapmadılar.
75’te Ryan’ın inanılmaz çıkardığı top, maçın en büyük kırılma anı idi. Orta
Siz, Süper Lig’de şampiyon olmakla milyonların gönlünde taht kurdunuz, tarihe geçtiniz.
Yıllardır şampiyonluk hasretiyle yanıp tutuşan milyonlarca Trabzonsporlunun içindeki kor ateşi söndürdünüz; mutlu ettiniz, bayram ettirdiniz.
Trabzonsporlulara öyle bir sezon yaşattınız ki, o güzelliği yaşayanlar sonunu o kadar güzel bağladılar ki; dillere destan kutlama yaptılar, anlatmaya kelimeler yetmez, çocuklar gibi sevindirdiniz…
Dünya şampiyonluk kutlamalarını hayranlıkla izledi. İzleyenler bir daha, bir daha izledi, izlemeyenlere tavsiye etti:
‘Türkiye’de Trabzonspor diye bir takım var, rakiplerine açık ara fark atarak şampiyon oldular. Dünyanın her yerinde kutlama yaptılar, çok kalabalıklar. Trabzon’a sığmadılar Karadeniz’de devam ettiler...’
Sıra Avrupa’ya geldi çocuklar…
Sizden öncekiler, yani ağabeyleriniz Trabzon’da kimleri dize getirmedi ki…!
Kolay değil, o sıcakta doksan dakika oynamak. Bir devrede bir değil, iki defa su molası verilse yeridir.
Yeşil çimlerin bile keyfi kaçmış; rengi solmuş, sararmış, ceza sahaları öbek öbek...
Bordo-mavililer için çarşamba ve pazar geceleri daha da sıcak geçecek. Zira önce Kopenhag, sonra Galatasaray ile oynayacaklar.
Antalyaspor taş gibi takım, atletik oyunculara sahipler. Geniş alan bırakırsanız duman, kanatların çalışmasına müsaade eder, orta sahayı kaptırırsanız buhar olursunuz! Bunlar yetmezmiş gibi topla çıkarken hata yaparsanız, kumdan kale gibi yıkılırsınız!
Avcı, çarşamba gününü düşünerek mini bir rotasyon yaptı ama Doğucan ile başlamak büyük riskti. Golü de çıkarken kaptırdıkları toptan zincirleme hatayla yediler ki, güler misiniz, ağlar mısınız? Fernando, topun önüne o şekil düşeceğini, o mesafeden öyle bir gol atacağını rüyasında görse inanmazdı. Hakkını teslim edelim iyi de vurdu!
Ev sahibi, lideri olmayan, top yapamayan Trabzonspor’un orta sahasına izciler gibi kamp kurdu; al gülüm ver
Derler ya hani ‘O gün bu gündür’... Trabzonspor için de öyle bir gün, özel bir gece idi.
Ülke futbolunun puan ve puanlara ilaç gibi ihtiyaç duyduğu bu dönemde, Trabzonsporlular, Medical Park Stadı’nda Şampiyonlar Ligi müziğinin yankılanmasını o kadar çok istiyorlar ki kemençe ve tulum gibi…
Tabii ki günün, gecenin güzel olması için Danimarka’dan mutlu dönmek gerekirdi!
Kopenhag, genç bir takım. Ateşli tribünlerin verdiği moralle sahanın her bölgesinde kadastro memurları gibi ayak basmadık, kontrol etmedik yer bırakmadılar! Bordo-mavili oyuncular, topu ayağına her alışında karşısına dikilip, hata yapmaya zorladılar, golü de öyle buldular.
Öyle bir ilk yarı izledik ki ne siz sorun ne biz anlatalım. Ne yaptığını bilen Trabzonsporlu oyuncu yoktu sahada, tamamen ev sahibi takımın oyununa teslim oldular… Kouassi, hiç yoktu zaten…
Yenilen ikinci gole ne demeli? Sahasında galibiyete hasret ev sahibi takımdan bu kadar basit goller yemek, Trabzonspor gibi bir takıma yakışmadı. İyi bir stoperiniz
Trabzonspor camiasında yediden yetmişe herkesin aklı-fikri, salı gecesi oynanacak Kopenhag maçında... Zira geçilecek tünelin sonunda elde edilecek o kadar çok şey var ki...
Danimarka’ya moralli gitmek için de evvela Atakaş Hatayspor engelini geçmek lazımdı tabi ki...
Her ne kadar Hamsik ile Dorukhan oynamasa da, Ömür yedek kulübesinde ve bazı mevkilerde eksiklik, topla çıkışta ve rakibi karşılamada sorun olsa da, iki takım arasında kadro kalitesi olarak bayağı fark var.
Gel gör ki, bordo-mavili takım ilk yarı beklenen oyunu sahaya yansıtamadı. Saman alevi gibi bir parlayıp bir söndüler! Orta sahada üretken olamadılar, doğaçlama oynadılar.
Göze hoş gelen oyun yoktu ama girdikleri gol pozisyonları iki elin parmak sayısını bulmuştur. Son vuruşlarda biraz dikkatli olabilseydiler, sakin kalabilseydiler; ilk yarı arzu ettikleri skoru elde edebilirlerdi.
Atakaş Hataysporlu El Kaabi’nin harika vuruşuna kaptanın nefis kurtarışla cevap verdiğini unutmayalım.
İkinci yarıya Ömür ile başladı Avcı, pas oyununu artırmak, sonuca gitmek için.
2021-2022 sezonu, Trabzonsporlular için rüya gibiydi. “Yıllar sonra gelen şampiyonluğu öyle bir kutlayacağız ki, yıllarca konuşulacak” demişlerdi. Söylediğini yaptılar; kutladılar, sadece onlar değil izleyenler de keyif aldı kutlamalardan.
Laf aramızda, şampiyonluk kutlamasında çıtayı bayağı yükselttiler, bundan böyle şampiyon olan kulüpler düşünsün artık! Vallahi parayla yapılmazdı o tanıtım... Hem Trabzonspor, hem ülkemiz adına müthişti. Dünya gözlerini kırpmadan, hayranlıkla izledi.
Futbolda dün yok, o anlamda geleceğe bakmak, yeni sayfalar açmak, Abdullah Avcı’nın da dediği gibi ‘yeni hikayeler’ yazmak gerekir.
Bütün takımlar için sezonlar sıkıntılı başlar, hele de ilk haftalar.... Oyuncuların hazır hale gelmesi, takımın, sistemin oturması zaman ister. Eksikler de varsa transfer ister.
İlk haftalar iyi futbol da beklenmez. Ligin son haftalarında olduğu gibi... Önemli olan üç puandır.
Doğrusunu söylemek gerekirse, iki takım arasında kadro kalitesi olarak bayağı bir fark var. Hal böyle olunca, maçın mutlak