Trabzonspor, iki buçuk yıl içerisinde İhsan Derelioğlu’nu ikinci kez göreve çağırdı. Yani bir nevi seferberlik emri! İlki 2020 yılının kasım ayında bir haftalığına Alanya maçı, diğeri Kasımpaşa karşılaşmasıyla bu hafta başladı.
İki yılda neler oldu neler; 3 kupa. Devamı mı? Başa dönelim, macerayı özledik!
Yeri gelmişken; hiç kimse gelecek yeni teknik direktörden kısa sürede mucize beklemesin, o bir defa olur, o da Avcı döneminde futbolun kitabını yazanların beynini yakan sonuçların alınarak yaşandığı! Avcı, devamını getiremedi, o da ayrı bir konu.
Trabzonspor’un 2020-2023 yıllarında yakaladığı havayı, başarıyı tekrar yakalaması, bunu şampiyonlukla taçlandırması o kadar kolay değil. O bir rüya idi, enfes bir film gibiydi; izlendi, yaşandı ve bitti! Rüyadan uyanmalarını, filmin o şekil bitmesini Trabzonsporluların kendisi istedi, rakiplerinin bir şey yaptığı yoktu!
Dememiz o, Trabzonsporlular bir müddet bekleyecek, zira yeniden bir yapılanmaya girecekler ki, kaç yıl süreceğini yine Trabzonsporluların belirleyeceği?
Maça gelince…
Rakipler için
Geçtiğimizin yılın şampiyonu Trabzonspor’un on ayda bu hallere düşmesinde kim ve kimlerin emeği varsa helal olsun(!)
Hiç kimse bu kadarını yapamazdı! İyi olanı bozana ödül verilse; Trabzonspor’u bu duruma düşürenler ödülün kralını alır hem vallahi hem billahi!
Şampiyonluğa koşarken ‘Trabzonspor iyi oynamıyor’ diyenler, yapılan hiçbir şeyi beğenmeyenler, kerameti kendinden bilenler sizler de kına yakabilirsiniz!
Şampiyonlar Ligi hayalinden nerelere? Kısaca şampiyon olan takım nereden nelere…
Doksan dakikada rakip kaleye şut atmadan, arka arkaya 3-5 pas yapmadan, Trabzonsporluların umut bağladığı turnuvada mücadele etmeden, futbolun hakkını teslim etmeden, girdiğin formanın, armanın hakkını vermeden elenmek? Futbolda bunun en iyi, en kibar kelime ile karşılığı rezillikten başka bir şey değildir. Yazıklar olsun!
Şampiyon olan kadroyu ve Trabzonspor’u yönetenleri geçen sene ellerimiz patlayıncaya dek alkışladık, tebrik ettik, helal olsun dedik katkısı olanlara. Yediden yetmişe herkesin bayram ettiği doğrudur.
Amma velakin siz Trabzonspor’u yönetenler, bu sezon bunu
Trabzonspor’da yukarılarda başlayan yaprak dökümünün sezon sonunda aşağılara doğru inip birçok oyuncu ile yolların ayrılacağını tahmin etmek için kâhin olmaya gerek yok. Zira önce başkan, yönetim, sonra teknik adam, daha sonra da Hugo gitti. Şampiyonluk hayalleri aylar evvel veda etmişti zaten!
Ayağınızı yorgana göre uzatmayıp, har vurup harman savurursanız olacağı budur. Bu yıla dair; morali bozulan milyonlar, boşa harcanan zaman, yanlış planlanan koca bir sezon, erken biten hayaller ve uçup giden milyonlar…
Maça gelince…
O orta saha ile iyi oyun ve galibiyet beklemek; olmayacak duaya ‘âmin’ demek gibi bir şeydi!
Trabzonspor bu sezon ilk defa bir maça çift kanatla çıkmasına rağmen orta sahada oyunu yönetecek, yönlendirecek, kanatları hareketlendirecek bir liderinin olmaması ve dakika olmadan topu filelerinde görmesi hakikaten şaka gibi.
Öne geçtikten sonra oynama iştahı artan, moral bulan sarı-kırmızılı oyuncular, sazı ellerine almakla kalmadı, sahanın her bölgesinde tepe tepe oynayıp, atletik özelliklere sahip takım
Kuntz’un teknik adamlığını beğenmeyebilirsiniz, başarılı olduğunu söylemek de mümkün değil, ancak kitabın ortasından konuşmuş:
“Türkiye’de akademiler yok. Futbol eğitim sistemi yok. Yetenek var ama yetenekleri geliştirecek, doğru idmanı yaptıracak, doğru süreci yönetecek insanlara ihtiyaç var. Hırvatistan, Portekiz, Belçika. Nüfusu az ama akademi, eğitim sistemi var.”
Çünkü ülkemizde hoca olmanın kriteri bellidir; büyük takımlarda oynamanız, şöhretinizin olması yeterli. Önemli yerlerde tanıdığınız var ise problem yok, yeme yanında yat! Üç haftada su kabağı yetişmiyor ama, biz üç, beş haftada teknik direktör yetiştirip genç yeteneklerin başına getirebiliyoruz. (Profesyonel birçok takımda da böyledir)
Anlayacağınız, haftalarca, aylarca arayıp tarayıp bulduğumuz yetenekli çocukları, yetenekleri olan hocalara değil, adamı ve şöhreti olan hocalara teslim ediyoruz.
Ahbap çavuş ilişkilerinin tavan yaptığı, hatırı sayılır kişilerin araya girmesiyle yetenekleri olanlar değil, adamı olanların tercih edildiği altyapı
Geçtiğimiz yıl şampiyon olan takımın bu sezon da şampiyonluğa oynaması, ligde son viraja girildiği haftalar puan tablosuna ve fikstüre bakılarak ‘Galatasaray mı, Fenerbahçe mi, Trabzonspor mu daha şanslı?’ diye sorulması gerekirken…
Trabzonspor’un bugünkü haline bir fon müziği yapılsa; ‘kendim ettim kendim buldum, gül gibi sarardım soldum…’ olurdu herhalde. Zira insanın kendine ettiğini ordu bir araya gelse edemezmiş!
Süreç iyi yönetilmezse başarılı olduğunuz sezonu mumla, kaybolan birlik beraberliği kara kandille ararsınız.
Ligler başlamadan, başladıktan sonra da gerek bu köşede gerek gazetem Milliyet SKORER TV yayınlarında defalarca dile getirdik:
Şampiyonlar Ligi’ne ve önümüzdeki sezona hazırlık yapan Trabzonspor yönetimi, transfer sürecinde elini çabuk tutmalı, hata yapılmamalı. 2022-2023 sezonu bir önceki sezon gibi olmayacak, rakipler güçlenecek, şampiyon adayı takımlar çoğalacak, oynanacak maçların sayısı da artacak. Kadro yeterli değil, montaj değil nokta transferler yapılmalı. Yetenekli genç
Katıldığımız TV ve Radyo programlarında anlatmışızdır, bir dostumuzun eşiyle seneler evvel Hamsiköy’de başından geçen hikâyeyi. Kaleme alıp köşemizde de yer vermiştik.
Okurlarımız Trabzonspor’un maçının olmadığı hafta tekrar yayımlamamızı rica edince…
Keyif alarak okuyacağınızı umuyoruz.
Anadolu’ya gidin, yaylalara çıkın…
Yıllarca yurt dışında ikamet etmiş aile ile (arkadaşımız Türk, eşi Amerika’da doğma-büyüme) dostluğumuz, işleri gereği İstanbul’a yerleştikten sonra başladı.
Meslekleri gereği bayağı yer gezmiş ve görmüşler.
Arada bir buluştuğumuzda mevzu anılar ile açılır, taraftarı olduğumuz takımlar ile son bulurdu.
Basel’de Trabzonspor’u lime lime doğrayan Lahoz var ya…
Hani şu; Gomez’e yapılan harekete önce penaltı diyen, VAR’ın uyarısıyla iptal eden.
Trabzonsporlu oyunculara onca faul yapılmasına rağmen rakibe kart göstermeyen, dahası verdiği- vermediği kararlarla bordo-mavili oyuncuları sindiren, kısaca maçın içine eden…!
Trabzon’da Gomez’in sayılmayan golünde ofsayt çizgisi Trabzonsporlu oyuncunun ayağından değil elinden çizilen karşılaşmanın rövanşı, Denswil’in attığı golde çizginin Baselli oyuncunun elinden değil ayağından çekilen maçı yöneten İspanyol hakemden bahsediyoruz.
O hakem ödüllendirilmiş olacak ki bu hafta Arsenal-Sporting maçına verilmiş.
E, bal tutan parmağını yalarmış! Ne de olsa İsviçre’nin takımı Basel’in Avrupa’dan elenmesine gönlü razı gelmemiş. Avucunu yalayacak değildi ya, o kadarcık olsun, hak etmiş(!)
Trabzonspor’un Avrupa’ya veda etmesinde hakemlerin ve de VAR’ın ne kadar etkin rol oynadıklarına şahit olduk, fakat son tahlilde bunu çok daha iyi anlamış olduk.
Diğer te
Nam-ı diğer kaptan Dozer Cemil, 15 Mart 2003’te ayrıldı aramızdan.
Ölüm yıldönümüdür bugün.
“Öldü” denildiğine bakmayın, o hala Trabzonsporluların kalbinde yaşıyor, yaşatılıyor!
O başkaları gibi binaya-arsaya-yata-kata değil; adamlığa, Trabzonsporluluğa yatırım yapan örnek bir sporcu, örnek bir spor adamı, örnek bir aile reisi idi.
Memur ve işçinin maaş aldığı gün vermişti son nefesini, Trabzonspor’un 1 liraya ihtiyacı olduğu dönem eşinin altınlarını bozdurup Trabzonspor’a veren adam, akşamüstü evine uzanan yolu tek başına adımlarken.
Eski şanı-şöhreti olsaydı sokakta tek başına yürümez, bordo-mavi renkler için atan yorgun kalbi durduğunda yanında mutlaka birileri olurdu!
Hey gidi Dozer Cemil…