Eskiden ligler sona erdiğinde, yurdun dört bir yanında ‘Bahar futbol turnuvası’ adı altında turnuvalar düzenlenir, futbolla yatıp, futbolla kalkanlar özlem giderirdi.
Beldelerde, ilçelerde, köylerde esnaflar dükkânını, hanımlar evin kapısını, penceresini yarıya açık bırakıp toprak sahalara koşardı. Üstü açık kamyonlarda bayrak sallayarak, tezahürat yaparak yol gidenler.
Tribünü olmayan sahaların kenarına serdiği gazeteye, bez örtülere, bulduğu taşa oturanlar, telgraf tellerine konan göçmen kuşlar gibi; yan yana!
Tütünden sakalı, bıyığı sararan dedeler, çocuğunun yeteneğini yanındakine övmek için pozisyon bekleyen babalar, el örgüsü naylon torbada anneler.
Gurbetteki, askerdeki yavuklusundan mektup bekleyen genç kızlar ile horozlu cep aynayı, tarağı arka cebinde taşıyan, İspanyol paça pantolon merakı olan delikanlılar.
Soyunma odası olmayan sahaya yakın bir yerde ya bir duvarın ya da bir ağacın arkasına saklanıp, işaret ve başparmağıyla kavrayıp lastik gibi uzattığı fanilasını diz kapaklarının arasında sıkıştırıp, evvela şortunu daha sonra formasını giyen bıyıkları yeni terlemeye başlayan gençler ile saçı-sakalı beyazlamış futbolcular…
Çıkartılan elbiseler rüzgârda savrulmasın diye üzerine konulan irili-ufaklı taşlar veya ters çevrilerek özenle yerleştirilen ayakkabılar…
Fiyakalı spor ayakkabılar bilhassa gençlerin en büyük hayaliydi, her genç kızın dikiş makinesi hayalinin olduğu gibi!
Avrupa’da çalışan bir yakınınız, tanıdığınız var ise an kral ayakkabıya sahip olabilirdiniz.
Maçların analizi dükkânların, kahvehanelerin önüne konulan küçük hasır sandalyelerde oturularak yapılırdı.
Büyükler birbirine çay, kahve ısmarlamak, küçükler de büyüklerin taktirini kazanmak için birbiriyle yarışırdı…
Bir sonraki maçın oynanacağı, muhabbetin yapılacağı gün iple çekilirdi.
Futbol turnuvalarının dört bir yanı kapalı, plastik kokan halı sahalara, futbolun bilgisayara taşındığı devirde insanlar o yılları, o turnuvaları özlüyor derken…
Beşikdüzülüler yıllar sonra futbol turnuvası düzenleyerek geleneği yeniden başlattı geçtiğimiz ay. Çevre ilçelerden, köylerden bayağı katılım oldu. Tatil için gittiğimiz topraklarda biz de birkaç maçta tribünde yerimizi aldık. Keyifli karşılaşmalar izledik, genç yetenekleri görünce daha da mutlu olduk. İnsanların yüzünde okunan mutluluğu, yaşadıkları heyecanı, bölgedeki hareketliliği görmenizi isterdik.
Üstü açık kamyonlarla gelenlerin yerini klimalı minibüsler, gurbetteki, askerdeki yavuklusundan mektup bekleyenlerin yerini bir gözü telefonda diğer gözü sahada olan gençler aldı. Dükkanlar eskisi gibi kapatılmadı ama birçok işyeri çalışanı soluğu statta aldı.
Kara taşın üstüne gazete koyup oturanı görmedik zira tribünler yeterliydi. Soyunma odaları, saha görülmeye değerdi. Takımların formaları, oyuncuların ayakkabıları deyim yerindeyse son modeldi!
El örgülü nineler, tütünden bıyığı saralar dedeler mi? Onlar hep vardılar her daim olacaklar, çünkü orası Trabzon…
Geleneği yeniden başlatanlara, katılım sağlayan tüm takımlara, kısaca bölgeye yıllar sonra o heyecanı yaşatanlara, bir başka deyişle futbolu kapalı salondan çim sahaya taşıyanlara sonsuz teşekkürler…
Turnuvada şampiyon olan Hünerlispor’u, ikinci olan Şarlıspor’u, üçüncü olan Glidalıları ve dördüncü olan Beşikdağspor’u ayrıca tebrik ediyoruz. Bir alkış da centilmen Oğuz Köyleri’ne gitsin..