Adil Yıldırım

Geçmişi kurcalamanın ilişkilerde yararı görülmüyor; aksine partneriniz tepki göstermese bile öğrendiklerini zihninde büyütüp kafasında senaryolar kurabiliyor. En iyisi bu tip sorulara baştan itibaren tavır koymak.

Sizlerden son dönemde en çok aldığım soruların başında ilişkisinde partnerinin geçmişini merak edenlerin kafasındaki soru işaretleri geliyor. Bu konuda çok fazla soru soran oluyor. Günümüzde her konuda olduğu gibi ilişkilerde de bir güvensizlik sorunu yaşanıyor. Fakat bu güvensizliği ortadan kaldırmanın yolu partnerin geçmişini sorgulamak olmamalı. Öncelikle şu sorunun yanıtı üzerinde durmak gerekiyor: “Tanıştığım insanın geçmiş takıntısı olup olmadığını nasıl anlarım?”

Bunu daha ilk görüşmeden anlayabilirsiniz. Özellikle geçmişle ilgili yaşantıları merak edenler, şu soruyla başlar: “Ne zamandır yalnızsın?” Bu soru anahtar niteliğindedir ve onun zihninde merak ettiği çok daha fazlası olduğunu size gösterir; sadece tüm soruları aynı anda sıralamak istemez ve sabırla kendi oyununu

Saçınızla oynamaya başladınız, bakışlarınızı karşınızdakinden kaçırıp çevreye göz atıyorsunuz veya kollarınızı kavuşturuyorsanız dikkat! Farkında olmadan beden diliniz sizi ele veriyor demektir.

İlişkilerimizde söylediklerimizle bunları ifade ederken kullandığımız beden dili arasında ne kadar uyum olursa karşımızdaki insanı ikna kabiliyetimiz aynı oranda artar. Oysa çok az sayıda insan beden diliyle sözleri arasındaki mükemmel uyuma ulaşabilir. Bu konuda kendini eğitmek ve bol pratik yapmak faydalıdır, ancak zaman alan bir çalışmadır. Öte yandan beden dilimiz kimi zaman bizi çok zor durumlara sürükleyebilir. Her ne kadar doğru cümleler kurarak, kendimizi ifade etsek de karşımızdaki insan beden dilimiz nedeniyle bizden uzaklaşabilir.

Şöyle bir örnek verelim: Marketten çıkarken aynı apartmanda oturduğunuz komşunuzla karşılaştınız ve sizi esir aldı. Gün boyunca başına gelen olaylardan bahsediyor ve durmak bilmiyor, oysa sizin hemen yetişmeniz gereken bir yer var, ama komşunuz sizi bırakacak gibi görünmüyor. Yine de kibarlıkla onu dinlerken yüz ifadenizi korumaya

Bir insanın sevgisini kazanmak için rol yapan ve maske takanların sayısı hiç de az değil. Partneriyle birlikte vakit geçirdikçe bir başkası gibi davranmaya alışırlar ve bu oyun gittikçe daha zor bir hal almaya başlar.

Birlikte olduğunuz kişinin size karşı gerçek duygularını anlamak istiyorsanız her durumda kendiniz olmayı deneyin, tüm hallerinizle sizi sempatik bulan insan sizi gerçekten seviyor demektir. Peki, kaç insan ilişkisinde bunu yapabiliyor? Yüzdenin çok düşük olduğunu söyleyebilirim; çünkü genelde bir insanın sevgisini kazanmak için rol yapan ve maske takanların sayısı hiç de az değil. Bunu yaptıkları sürece kendi benliklerinden uzaklaşır ve içlerindeki huzursuzlukla baş etmeye çalışırlar. İşin en trajik tarafı ise bir başkası gibi hareket ettikleri için, birlikte oldukları insan, aslında onları değil, öyleymiş gibi davrandıkları insanı sevmektedir. Birlikte vakit geçirdikçe bir başkası gibi davranmaya alışırlar ve bu oyun gittikçe daha zor bir hal almaya başlar.

4 adımda kendin olmak

Bu kısır

Sonsuz aşk var mıdır? İlişkilerin son kullanma tarihi ne zaman, nasıl dolar? Her ilişki zaman çarkının acımasız dişlilerine dayanıklı olabilir mi? Cevapları birlikte ele almakta yarar var

Marketten aldığımız her üründe nasıl son kullanma tarihine (SKT) bakıyorsak maalesef duygularımızın da son kullanma tarihleri vardır. Aşk söylendiği gibi sonsuza kadar sürmez, yerini başka bir duyguya bırakmadığı sürece tükenir. Elli yıllık bir evlilik görüp eşlerin ağzından “Ben ona hâlâ aşığım” cümlesini duyduğunuzda, aşkın derin ve yoğun duygulara dönüşüp biçim değiştirdiğini fark edersiniz. İlk tanıştıkları gün hissettikleri heyecan ve âdeta liseliler gibi gezip tozmalar birer anı olarak kalsa da yıllar geçtikçe aralarındaki muazzam paylaşımlar ve biriken anılar onları iyice bağlamıştır.

Zaman bazı ilişkileri daha güçlü hale getirirken bazılarını hızla yok eder. Önemli olan zamanın birlikte nasıl geçtiğidir. İyi değerlendirenler için zaman bir hazinedir, pozitif enerjide kalmayı tercih eden ve öfkeden güç almayanlar

Bir isim mi koyalım bu ilişkiye yoksa her şeyi akışına mı bırakalım? İşte bütün mesele bu! İlişki durumunu belirlemek konusunda kadınlar ve erkekler farklı düşünüyor. Bu doğal durumu ele alıyoruz bu hafta

Son yıllarda ilişkilerde yaşanan sorunlar arasında özellikle netlik problemi öne çıkıyor. Güzel bir flört döneminin ardından harika bir duygu oluşuyor, ancak genelde erkek tarafı, bunun bir ilişkiye dönüşmesini istemiyor veya buna bir isim vermeden devam etmeyi tercih ediyor. Bu durum erkeklerin ağzından şu sözlerle ifade ediliyor: “Bence her şeyi akışa bırakalım.”

Bu yaklaşımlarda bulunan bir erkek, ciddi ilişkiyi şu veya bu sebeplerle tercih etmeyen, dolayısıyla birlikte olduğu kadının beklentiye girmesine engel olmak için ilişkiye isim vermeden devam etmek isteyen bir anlayıştadır. Bunu devam ettirebilmek için bu konulara girmez ve genelde kendi hayatındaki birtakım sorunlardan dolayı önünü göremediğini ve hiçbir söz vermesinin mümkün olmadığını söyleyerek konuyu kapatmaya çalışır.

Kadınların gözünden

Bu konuya hem

Popüler arkadaşlık uygulamasının “Keşfet” bölümündeki yeni ‘Kör Randevu’nun özelliği, ilk izlenimi fotoğraflardan değil sohbet üzerine kurmaya çalışmak

Artık ilişkilerin dinamiğini sosyal medya üzerinden tanışmalar belirliyor. Her geçen gün bu alanda yenilikler görüyoruz. Yılların eskitemediği tanışma uygulaması Tinder, bir süre önce yeni bir özellik duyurdu. Sosyal medyada sahicilik arayanların derdine derman olmaya karar veren Tinder’ın, birbirlerinin profilini görmeden üyelerini eşleştiren kör randevu (blind date) özelliği, Z kuşağının uzun zamandır süregelen talebini karşılamış oldu.

Bu köşede sıklıkla bahsettiğim gibi Z kuşağı teknolojiyi derinden yaşıyor, âdeta uygulamalarla yatıp kalkıyor; onların farklı kafa yapısı bugün ilişkilere yön veriyor. Öte yandan ilginç bir şekilde gençler arasında, eski Türk filmlerinin ve nostaljik şarkıların popülerliği asla geçmiyor. Çünkü teknolojik yaşamda eksik olan duygusal içeriği tamamlamak için bir çıkış yolu

Eyvah! Karım benden çok kazanıyorEvin reisi kim, konusunu gerilerde bıraktığımızı; evi erkek geçindirir gibi kuralların tarihe karıştığını düşünüyoruz. Peki, başarılı bir kadının kocasından fazla para kazanması, kocasında nasıl bir duygu yaratır? Bu haftaki konumuza iki erkeğin gözünden bakıyoruz.

Milenyum hayatımıza dair her şeyi değiştirdi; ilişkilere dokunmasaydı elbette olmazdı. Değişen dinamikler arasında maddiyat ilk sırada geliyor. Artık 90’ları bile sanki yüzyıllar öncesinde kalmış gibi hissediyoruz. Evi erkek geçindirir gibi kurallar da tarihe karışmış durumda ve kadınlar hem kendi paralarını kazanıyor hem de hayatlarına rahatlıkla yön veriyor. Bu değişime ayak uydurabilen erkeklerin oranı pek fazla değil, dolayısıyla güçlü ve idealist kadınların büyük bir kısmı iş hayatlarında yakaladıkları başarıya özel hayatlarında ulaşamıyor. Bu konuda kendilerini suçlamaları anlamsız; çünkü erkeklerin bu yeni döneme uyum sağlayıp kadınların pek çok alandaki başarısını kabullenmeleri uzun zaman alabilir. Kariyerinde çok başarılı olmuş bir kadın

Aşk ilgi ister âşıklar da… Ama her şeyin bir dozu vardır değil mi! Size gösterdiği ilgi başınızı döndürecek boyuttaysa dikkat etmelisiniz! Depresyon girdabına düşmemek için ilgi fırtınası sinyallerini sezmenize yardımcı olmak istiyorum.

Duygusal boşlukta kalan bir kişi, özellikle uzun süredir hayatına kimse girmediyse dışarıdan etkiye açık kalır. Duygusal savunma mekanizması düşük seviyede olduğundan, gösterilen yoğun ilgiyi büyük bir aşk gibi algılayarak, hızla aşka düşebilir. İşte bunu bilen narsist kişiler için duygusal boşluktakiler birer hedeftir; onların başını döndürecek ilgiyi gösterip etkilemeye çalışırlar. Günümüzde sosyal medya üzerinden yaşanan ilişkilerde genel olarak yaşanan budur. Yoğun ilgiyle başlayan iletişim bir süre sonra azalır. Başlangıçta bu ilgiye alışan kişi, aniden ilgiyi kaybedince depresyona girebilir. Eğer bunlar başınıza geliyorsa aşağıdaki sinyallerden ilgi fırtınasına maruz kaldığınızı anlayabilirsiniz. Bunu fark ettiğinizde tedbirli olmaya çalışın; çünkü karşınızdaki insan pek de