Sonsuz aşk var mıdır? İlişkilerin son kullanma tarihi ne zaman, nasıl dolar? Her ilişki zaman çarkının acımasız dişlilerine dayanıklı olabilir mi? Cevapları birlikte ele almakta yarar var
Marketten aldığımız her üründe nasıl son kullanma tarihine (SKT) bakıyorsak maalesef duygularımızın da son kullanma tarihleri vardır. Aşk söylendiği gibi sonsuza kadar sürmez, yerini başka bir duyguya bırakmadığı sürece tükenir. Elli yıllık bir evlilik görüp eşlerin ağzından “Ben ona hâlâ aşığım” cümlesini duyduğunuzda, aşkın derin ve yoğun duygulara dönüşüp biçim değiştirdiğini fark edersiniz. İlk tanıştıkları gün hissettikleri heyecan ve âdeta liseliler gibi gezip tozmalar birer anı olarak kalsa da yıllar geçtikçe aralarındaki muazzam paylaşımlar ve biriken anılar onları iyice bağlamıştır.
Zaman bazı ilişkileri daha güçlü hale getirirken bazılarını hızla yok eder. Önemli olan zamanın birlikte nasıl geçtiğidir. İyi değerlendirenler için zaman bir hazinedir, pozitif enerjide kalmayı tercih eden ve öfkeden güç almayanlar için sevdiği insanla ilişki yaşamak keyifli bir deneyimdir. Negatif enerjiyle yaşamaya alışmış ve çevresindeki insanlara hep zehirli titreşim yayan birisi için ise kimseyle mutlu olmak, zaten pek mümkün değildir; bu tip kişiler, karşısındakinin sadece olumsuz özelliklerini görüp eleştirmeyi sever. İlişkileri mesleki alışkanlık haline gelmiş bir çiftle tanıştığım zaman aralarındaki sinerjinin en fazla bir yıl içerisinde neye dönüşebileceğini görüyorum; evliliğe mi gider yoksa ayrılığa mı? Ayrılmak üzere olan çiftler, bazı sinyaller verir; işte bu göstergeleri sizlerle paylaşmak istiyorum:
SKT göstergeleri
1) Birbirlerini dinlemezler: İnsanoğlu için en basit, fakat aynı zamanda en temel eylemden bahsediyorum; dinlemek. Bunu artık yapmayan çiftlerin en büyük sebebi umutsuzluktur ve bu duygu şu cümlelerde hayat bulur: “Onu dinlesem ve saygı göstersem de asla buna karşılık vermiyor!” Dolayısıyla artık dinlemeye ihtiyaç duymazlar. Ben eşlerden biriyle konuşurken diğeri hemen çevresine yönelir veya telefonuyla oynamaya başlar; eşinin anlattıklarını zaman kaybı olarak gördüğü için, belki de uzun zamandır onun umurunda değildir.
2) Fevri davranırlar: En ufak bir söz, bakış veya mimik, onları sinirlendirmeye yeter ve aniden çok sert tepki verir ve birikmiş tüm olayları masaya dökmeye başlarlar. Konuyla hiç ilgisi olmayan 5 sene öncesindeki bir sahne anlatılır ve bakışlardaki nefreti saklamak da artık mümkün değildir.
3) Geleceği ilgilendiren sorular karşısında sessiz kalırlar: İkisinin de bir gelecek planı yoktur; sessizce ayrılığı kabul etmiş, ancak henüz bunu dile getiremedikleri için susarlar ve bu suskunluk aslında ikisine de acı verir. Bazen suskunluk en ağır sözden beterdir; işte bu sessizlik onların anlatmak istemedikleri her şeyi ifade eder. Sadece iki hafta sonra birlikte olup olmayacaklarını bilmeyen insanların yine de bunu söylemekten çekinip mutluymuş gibi yapmalarına ne demeli? Bunu sadece dışarıya olumlu görüntü vermek olarak değerlendiremeyiz; çünkü bu durum, yüzleşmekten kaçınmak ve kendine yalan söylemek anlamına gelir.
4) Sürekli arkadaşlarıyla vakit geçirirler: Belki de akla en az gelen sinyal budur ancak bazı çiftlerin asla baş başa kalmayıp her gün arkadaşlarıyla vakit geçirmeleri, ortak programlara katılmaları ve bu şekilde birbirlerine tahammül etmeleri enteresandır. Elbette sosyal olmak iyidir, fakat kimseyi davet etmeden baş başa zaman geçirmek, işte bu gerçekten mutlu olan çiftlerin formülüdür.