Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sınav ve diploma odaklı eğitimden yaşam odaklı eğitime şimdi değilse ne zaman geçeceğiz?

İlgi, yetenek ve hayalleri doğrultusunda eğitim görmek, öğrenim gördüğü alanda iş bulmak, alın teriyle daha iyi bir gelecek hayali kurmak her gencimizin en temel hakkı.

Onlara bunu şimdi değil de ne zaman vereceğiz?

Kentine, kültürüne, doğaya, yasalara duyarlı bireyler yetiştirmenin yolu eğitimden geçiyor ve bunu şimdi değil de ne zaman yapacağız?

Dünyadaki yaşıtlarıyla yarışacak donanımı, onlara şimdi değil de ne zaman kazandıracağız?..

Haberin Devamı

Benzeri yüzlerce soru daha sıralayabiliriz. Klişe cevaplar da belli:

Biz bütün bunları zaten veriyoruz.

Evet, kâğıt üzerinde her şey düşünülmüş. İstatistikler de her şeyin yolunda gittiğini gösteriyor.

Peki ya yaşananlar?..

Bu konuda kabahatli aramıyoruz. Çünkü kabahatli olan hepimiziz.

Çözüm bulacaksak, bunu da yine hep birlikte bulmalıyız.

Bu o kadar zor mu?

Kesinlikle hayır.

Yeter ki teşhisi doğru koyalım, yeter ki günü kurtarmaya değil geleceğe odaklanalım. Gerisi kendiliğinden gelecektir.

Diplomalı işsizlik?

Hep artan öğrenci sayılarımızdan söz ediyoruz.

Abartı var mı? Hayır.

Gurur verici boyutlarda ve bunu kimse inkâr edemez.

Ama madalyonun bir de öteki yüzü var ki onu da görmezden gelemeyiz.

Rakamlar çok çarpıcı!

Örneğin, bu öğretim yılında bir milyondan fazla gencimiz üniversitelere kayıt yaptırdı.

Peki, mezun olduklarında bunlardan kaçına istihdam olanağı sağlayacağız?

Ne kadarı ne kadar süre içinde iş güç sahibi olacak, kaçı öğretim gördüğü alanda çalışacak, kaç lira maaş alacak, ne kadarı işsizler ordusuna katılacak?

Eğer olağanüstü bir kalkınma hamlesi gerçekleştiremezsek, üçte ikisinin işsiz kalması hiç şaşırtıcı olmaz!

MEB, YÖK, ÖSYM ve üniversiteler gibi geleceğimize yön veren kurumlar da hata yaparsa, bize doğruyu kim öğretecek?..

Geleceği doğru okumak?

Dünya hemen her alanda büyük bir değişim içerisinde ve tahminlerin çok ötesinde bir yerlere gidiyor.

Peki ama nereye, refaha mı yoksa uçuruma mı?

Zor bir soru ve nereden baktığınıza göre cevabı da kişiden kişiye, ülkeden ülkeye değişecektir.

Haberin Devamı

İşte bu noktada ortak değerler önem kazanıyor.

Ne küresel değerlere sırt çevirebilir ne de bizi biz yapan değerlerden vazgeçebiliriz.

Orta noktalarda buluşmak en meşakkatli olanı ama çözüme giden yol da oradan geçiyor.

Eğitim sistemimizi, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki fabrika ayarlarına yeniden döndürmek zorundayız.

Hemen her alanda, her şeyden önce idealist gençler yetiştirmeliyiz ki kalkınmanın lokomotifi onlar olsun.

Zamanlarını, emeklerini, kaynaklarını doğru kullanabilsinler ki hem mutlu olsunlar hem de mutlu etsinler.

Soran, sorgulayan, araştıran, üreten, aklı ve bilimi referans alan vizyoner gençler yetiştirelim ki gözümüz arkada kalmasın.

Çuvaldızının en büyüğünü önce kendimize batıralım ki amacımızın bağcıyı dövmek değil üzüm yetiştirmek olduğunu cümle âleme inandıralım.

Ve artık ne olur şunu anlayalım:

Eğitim kurumlarımız kendilerine çekidüzen vermeden, hayal ettiklerimizi yaşam biçimi haline getiremeyiz.

Peki, onlar buna hazır mı?

İşte cevabı en zor soru bu!..

Haberin Devamı

Sorumlu kim?

Zorunlu eğitim çağındaki milyonlarca çocuğumuz okula gitmiyor ya da gidemiyordu.

Pandemi sürecinde onlara 676 bin çocuğumuz daha eklenmiş.

Keşke biraz empati yapabilsek ve o çocuklardan birinin kendi çocuğumuz ya da bir yakınımız olduğunu düşünebilsek.

Gönlümüz buna razı olabilir miydi?..

12 yıllık eğitim anayasal bir zorunluluk, bunu yerine getirmek de yine hepimizin asli görevi. Ve bu konuda mazeret asla kabul edilemez!

Herkesten önce okul müdürleri eğitimden kopan o öğrencilerinin akıbetlerini merak edip mücadele verdiler mi ya da onlara bunun hesabını soran oldu mu ki, diğerlerine “Peki, siz ne yaptınız?” diye soralım!..

Sormadan, sorgulamadan, soran sorgulayan öğrenciler yetiştiremeyiz.

Özetin özeti: Yapacak çok iş var ama gözümüz korkmamalı. Herkes üzerine düşeni yaparsa, gerisi kendiliğinden gelecektir.