16. Milli Eğitim Şurası dün Ankara'da toplandı. Öncekilerle kıyaslanmayacak derecede sönük başlayan şurada asillerden çok yedekler vardı. Şura günü bir yıl öncesinden belli olmasına karşın Cumhurbaşkanı Demirel Filipinler'e gitmeyi tercih etti. Onun yerine vekili TBMM Başkanı Hikmet Çetin vardı. Her şurada Cumhurbaşkanı gibi görmeye alışık olduğumuz bir başka isim ise Başbakan'dı. Ecevit'in de görünürde bir programı olmamasına rağmen, "işlerinin yoğunluğu" nedeniyle yerine yardımcısı Hikmet Uluğbay'ı göndermesi bir başka şaşkınlık konusu oldu.
Yine her şurada olan, bu şurada da mutlaka bulunması gereken YÖK Başkanı da, vekilini gönderenler arasındaydı.
Bugünden itibaren valiler, rektörler, eski bakanlar ve dekanlar da yerlerine bir vekil tayin edip ortadan kaybolurlarsa hiç şaşırmam...
Cumhurbaşkanı, Başbakan, YÖK Başkanı şurada yoktu, ama şura tarihinin en önemli rekorlarından biri kırıldı. Bugüne kadar 600'ü geçmeyen katılımcı sayısı bu şurada 988'i buldu. Komisyonlardan biri tam 310 kişi. Nasıl karar alacaklar merak ediyorum...
Ankara'nın soğuk havasında sıcak bir açılış beklerken, sabahın köründe üyeleri uyutan
16. Milli Eğitim Şurası, bugün Ankara'da toplanıyor. Şura, cuma akşamına kadar devam edecek. Mesleki eğitimin ele alınacağı şuranın, belki de en önemli yanı, kamu kaynakları ve gençliğin umutlarının har vurulup harman savrulmasına "dur" demek olacak.
Hızlı nüfus artışı nedeniyle, eğitime ne kadar kaynak ayrılırsa ayrılsın, iyi kullanılmadığı sürece verimli sonuç almak mümkün değil. İşte bu şurada, devlet belki de ilk kez bir özeleştiri yaparak, eğitim planlamasında hata yaptığını itiraf edecek. Yanlıştan dönmenin ilk adımını atacak.
Elimizde çok çarpıcı veriler var. Kamu kaynakları ve gençlerin umutlarının nasıl hovardaca harcandığını gösteriyor. Meslek liselerini ele alalım. Bu okulların kuruluş amacı, kalifiye ara insan gücü yetiştirmek. Oysa üniversite önüne yığılanların 495 bini meslek lisesi mezunu.
Yanlış yönlendirme yüzünden meslek lisesi öğrencileri bir taşla iki kuş vuralım derken, ne üniversiteye girebildiler ne de iş hayatına atılabildiler. Meslek liselerini ilk istismar eden, kafalarını karıştıran politikacılar oldu. Güya onlara bütün fakültelerin kapısını açmakla iyilik ettiler. Oysa bu tam bir aldatmacadan başka bir