Abbas Güçlü

Abbas Güçlü

aguclu@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


BÖLÜCÜBAŞI Apo dün nihayet adaletin pençesine düştü. Artık kanlı eylemlerini sürdüremeyecek. Bu arada yaptıklarının hesabını da bir bir verecek. Bu olay, terör eylemine yönelenler için bir ders olmalıdır. Hangi uçta olursa olsun, arkalarında hangi güç bulunursa bulunsun eninde sonunda yaptıklarının hesabını veriyorlar.
Bugüne kadar 30 binden fazla cana, katrilyonlarca liralık maddi zarara ve her şeyden önemlisi de büyük bir moral çöküntüsüne neden olan PKK, bunan böyle yok olma sürecine girecek. Ancak bu arada, kanayan yaranın, ileriki yıllarda bir kez daha hortlamaması için acilen akılcı önlemler alınmalıdır.
Başbakan Ecevit'in dünkü tarihi basın toplantısında, PKK militanlarına yaptığı çağrı bu açıdan çok önemlidir:
"Dağlarda, mağaralarda hem kendini ateşe atan, hem de analara babalara ve milletimize derin acılar çektiren gençlere çağrıda bulunmak istiyorum: sizler yıllardan beri cinayetlere alet edilirken, lider sandığınız kimse, elini sıcak sudan soğuk suya sokmadan konaklarda refah içinde yaşıyordu... Artık çıkmaz yolun sonuna geldiniz. Kendinizi devletin adaletine teslim edin..."
Evet, bundan sonra PKK ve benzeri örgütlerin topraklarımızı kana bulamaması için devlete çok önemli görevler düşüyor. Ecevit bunun ilk sinyallerini "Milletimiz bugün Meclis gündemindeki Pişmanlık Yasası'ndan yararlanmanızı sağlayacaktır" diyerek verdi. Eminiz arkası da gelecektir...
Dağlarda, Apo'nun kanlı oyununa alet olan gençlerden çoğu bu ülkenin insanları. Pek çoğu okul çağında olmasına karşın, eğitim olanaklarından ya hiç yararlanamamış ya da yarıda bırakmak zorunda kalmış.
Eğer zamanında bu gençlere iyi bir eğitim, iyi bir vatandaşlık bilinci ve devamında da iyi bir iş olanağı sağlanmış olsaydı, ne kadarı dağlardaki sefil hayata katlanıp göz göre göre ölüme giderdi?..
Bundan sonrası için devletin üzerine düşen en önemli görev: bölgedeki okullaşma oranını hızla artırıp istihdam olanakları yaratmaktır. Artık PKK terörünün sonu göründüğüne göre, kaynaklar insanca bir yaşam için harcanmalıdır.
"Haydi Güneydoğu"ya kampanyası çerçevesinde gezdiğimiz Güneydoğu'da bölgenin en önemli eksiğinin "üretken insan" olduğu öylesine çarpıcı bir şekilde ortaya çıkıyordu ki, bugüne kadar neden ihmal edildiğini bir türlü anlayamadım.
Güneydoğu, Türkiye'nin en büyük su kaynaklarına sahip, en fazla toprak, güneş ve insan da orda. Ama ne tek bir ağaç görebiliyorsunuz, ne de sebze bahçesi. Meyvesi de, sebzesi de Çukurova'dan geliyor.
Güneydoğu'ya bugüne kadar olduğu gibi balık vererek günü kurtaracak önlemler değil, balık tutmayı öğreterek bir ömür boyu yaşamını sürdürecek projeler götürülmelidir. Bunun yolu da eğitimdir.
Ülkesini, milletini seven, onunla gurur duyan, üreten, ürettiğiyle hem kendi, hem de ülke ekonomisine katkıda bulunan vatandaşlar yetiştirmek o kadar zor mu? Hiç sanmıyorum. Yeter ki istensin.




Yazara E-Posta: a.guclu@milliyet.com.tr