19.10.2021 - 10:38 | Son Güncellenme:
AA
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Ön kapıda Sayın Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı adaylığına destek imzası verip, arka kapıyı dolanınca Sayın Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı adaylığı için kulis yapan siyaset kalpazanları bizi anlayamaz, bizi tanımlayamaz, bizi kavrayamaz." dedi.
Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, vergi kanunlarına ilişkin düzenlemenin, CHP, İYİ Parti ve HDP'nin sorumsuz itirazlarına ve karşı duruşlarına rağmen yasalaştığını söyledi.
Bu kanunla mağdurların sesine kulak verildiğini belirten Bahçeli, vergi alanında mükellefleri kollayan ve gözeten bir anlayışın öne çıktığına işaret etti.
Devlet Bahçeli, yasayla basit usulde vergilendirilenlerin elde ettikleri ticari kazançlarının gelir vergisinden istisna tutulduğunu, 850 bine ulaşan vergi mükelleflerinin taleplerinin karşılandığını ve 50 bin işletmeye vergi muafiyeti getirildiğini anlattı.
Esnafa can suyu verildiğini, çiftçilere yapılan destek ödemelerinden alınan vergilerin kaldırıldığını dile getiren Bahçeli, "Türkiye'de adaletli, bütünlük ve sadelik içeren, dolaylı vergi yükünü hafifleten kapsamlı bir vergi reformuna ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Adaletli bir vergi sistemi aynı zamanda demokrasinin, insan hak ve özgürlüklerinin ayrılmaz bir parçasıdır. Bildiğiniz gibi, toplanan vergilerin yüzde 67'si dolaylı, yüzde 33'ü de dolaysız vergilerden teşekkül etmektedir. İki vergi türü arasında açılan makası kapatmak lazımdır." diye konuştu.
Vergi sisteminin verimliliğinin ve etkinliğinin, toplanan vergi gelirlerinin milli gelire oranıyla ölçüldüğüne dikkati çeken Bahçeli, vergi yükü oranı azalsa bile kayıt dışılıktaki artışın, hedeflenen vergi gelirlerine ulaşmayı zorlaştırdığını kaydetti.
"ONLAR HARMAN YERİNDE FARE DELİĞİ SAYACAK KADAR PERVASIZ"
"Dar gelirli vatandaşlarımızı, asgari ücretle geçinen milyonlarca kardeşimizi, üreten, geliştiren ve istihdama destek veren insanlarımızı boğmayacak, bunaltmayacak adil bir vergi sisteminin varlığı kaçınılmaz bir ihtiyaçtır" ifadesini kullanan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Herkesin mali gücüne göre vergi ödediği adaletli bir vergi sisteminin tesisi esas olmalıdır. Vergiye ilişkin düzenlemelerde, kamu finansmanıyla ilgili önceliklerin yanında verginin üretim ve istihdam üzerindeki etkileri ile sosyal yönü birlikte değerlendirilmelidir. Vergi sistemi, ülkenin ekonomik, sosyal ve kültürel yapısını dikkate alan dinamik bir yapıya kavuşturulmalıdır. Bu çerçevede yatırım yapan insanlarımıza, istihdam, üretim ve ihracat artışı sağlayan müteşebbislerimize yönelik vergi indirim ve kolaylıklarını içeren bir program uygulanmalıdır. Gelir vergisinin kişiselliği ve mali güce göre vergilendirme ilkeleri dikkate alınarak, üniter vergilemeye ağırlık verilmesi kanaatimizce en uygun yoldur.
Düşüncemiz odur ki vergi kanunları; verginin konusu, matrahı ve vergi çeşitleri itibarıyla tümüyle gözden geçirilerek, uygulamada basitlik ve etkinlik vasat bulmuş olacaktır. Millet ne diyorsa onu yapacağız. İnsanımız neyi istiyorsa onu sağlayacağız. Çünkü biz Cumhur İttifakı'yız. CHP istismar eder, İP inkar eder, HDP ise mayasına ve meşrebine uygun şekilde ihanet üstüne ihanet eder. Ancak istismarcılara izin vermeyeceğiz. İnkarcılara prim vermeyeceğiz. İhanetin de belini kıracağız. Tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz. Fakat kızarmayan yüzü, yaşarmayan gözü olan utanmazlar için bu söz elbette geçerli değildir. Onlar harman yerinde fare deliği sayacak kadar pervasızdır."
TBMM'de vatandaşların refahını amaçlayan kanuni düzenlemelere dudak büken, sırt çeviren, sürekli kavga ve kriz çıkarmakla meşgul siyasi partileri, milletin not ettiğini vurgulayan Bahçeli, sandık er meydanına çıktığında, bu partilerin dünyanın kaç bucak olduğunu göreceğini dile getirdi.
"HESAP VERMEMİZ GEREKİYORSA SEVE SEVE VERİRİZ"
MHP Genel Başkanı Bahçeli, kendisine yönelik yapılan bir değerlendirmeye karşılık da şu görüşleri paylaştı:
"Selamsız ve sevimsiz bir siyaset devşirmesi şahsıma yönelik; 'Bahçeli krizlerin ortağıdır' demiş, halt etmiş, küçük aklının dibini sergilemiş. Ortada bir kriz yoktur, velev ki olsa bile, bundan memnun olamayız, eğer gerekiyorsa Cumhur İttifakı'nın bir ortağı olarak hesap vermemiz gerekiyorsa seve seve veririz. Ön kapıda Sayın Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı adaylığına destek imzası verip, arka kapıyı dolanınca Sayın Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı adaylığı için kulis yapan siyaset kalpazanları bizi anlayamaz, bizi tanımlayamaz, bizi kavrayamaz. Biz krizlerin ortağı değiliz, insanımızın dert ortağıyız, Cumhur İttifakı'nın yılmaz ortağıyız, milletimizin can beraberiyiz. Ama selamsız sabahsız siyaset düşüklerinin emin olunuz, hangi mahfillerin, hangi mihrakların, hangi milliyetsizlerin ortağı olduğunu da gayet iyi biliriz.
Siyasetteki adını, sanını, unvanlarını ve müktesebatını borçlu olduğu partisine ve liderine vefasızlık yapan, biliniz ki her türlü kepazeliği, satışı ve dönüşü yapar, bugüne kadar da yapmıştır. Alnı lekeli, vicdanı rehinli bir şahsın sözleri, değersiz olmakla birlikte ayaklarımızın altındadır. Varsın konuşsun siyasi fukara, konuşmakla çene eskimez, dil esnemez. Onun ve beş yaşından beri ülkücü olduğunu ileri süren Serok Ahmet'in acilen akıl ve ruh kontrolünden geçmeleri, durum vahimse uzun bir süre yatılı olarak tutulmaları, siyaset ve toplum huzuru adına tavsiyemdir, temennimdir."
Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, bir süredir İstanbul’un bazı ilçelerinde kağıt toplayıcılarıyla ilgili arzu etmedikleri üzücü olayların yaşandığını, bunu da özellikle CHP Genel Başkanı’nın kaşıyıp, siyaset malzemesi haline getirmeye çalıştığını söyledi.
Kılıçdaroğlu’nun en iyi bildiği şeyin, bulanık suda balık avlama merakı olduğunu, bu merakın başına çok işler açsa da "dediğim dedik çaldığım düdük" havasında ısrar ettiğini savunan Bahçeli, "Çalışmanın iyisi kötüsü olmaz. Zira rızkın iyisi kötüsü olamaz. Ne var ki, asıl mesele kağıt toplayıcı kardeşlerimizi rahatlatmak değil, onların daha huzurlu, daha güvenli, daha insani şartlarda çalışabilmelerinin önünü açmaktır. Bunun yolu da ilk etapta eğitimdir. Kılıçdaroğlu, abuk sabuk vicdan hatırlatması yapacağına, cahilce konuşup gafilce hareket edeceğine öncelikle kağıt toplayıcı kardeşlerimizin kaynağına inmeyi, bu işe neden ve nasıl başladıklarını incelemeyi denemelidir." diye konuştu.
Bu meselenin derinliğini 2010'da görüp, imkanları oranında inisiyatif üstlendiklerini anlatan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Okulsuz Her Köye Bir Eğitim Konağı kampanyası başlatmış, ilk olarak da Aksaray ilimizin Dikmen köyünde yavrularımızın geleceklerine hizmet maksadıyla 'Oğuz Ata İlköğretim' okulunu yaptırmıştık. Bu köyün gençleri bilhassa İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerimize gidip kağıt ve atık malzeme toplayarak para kazanıyorlar, sonra da kazandıkları paralarla kısa süreliğine de olsa köylerine dönüyorlardı. Evlatlarımız sokak aralarının karanlığında kağıt ve atık malzeme toplamak yerine doktor, öğretmen, mühendis, polis olsun dedik. Sorarım sizlere yanlış mı söyledik? Kılıçdaroğlu, bugün rahat rahat kağıt toplama vaadinde bulunduğu kardeşlerimize, biz kucak açarak okutmak, yetiştirmek, devletin ve özel sektörün farklı kademelerinde görevler almasını istedik. İşte CHP zihniyetiyle bizim açık ara farkımız budur. Biz yaparız, ama sessiz, gürültüsüz ve gönülden yaparız. Biz yaparız, ama gösteriş budalalığına, istismar fırsatçılığına kapılmadan yaparız. Yaparsak adam gibi yaparız, mertçe yaparız, ülkücüye yakışanı yaparız.
Kılıçdaroğlu, muhtaç kardeşlerimize kağıt toplamaya devam edin diyerek boşa düşer, MHP ise milletimizin her ferdini nasıl güzel bir hayata, nasıl bir insani gelişmişlik seviyesine kavuştururuz diye mücadele eder. Bizim yaptıklarımıza onların hayalleri yetişemeyecek, bundan rahatsızlar. Başaramayacaklar, yükselişimizin önünde asla duramayacaklar. Kılıçdaroğlu ve İP’çi yoldaşları garibanın değil gafletin, gaddarların, gaspçıların, hıyanet galerisinde teşhir edilen bölücülerin yanındadır."
"SAYIN KILIÇDAROĞLU, KİMİN TARAFINDASIN?"
Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçen hafta grup toplantısında "Osman Kavala, Selahattin Demirtaş neden hapiste?" diye sorduğunu anımsatan Bahçeli, "Her soru kendi içinde bir cevap barındırır ama akıl dağılması yaşayan bu şahıs için bunun bir önemi yoktur. Osman Kavala Sorosçudur, Selahattin Demirtaş teröristtir, teröristin yeri de hukukun üstün olduğu tüm demokratik ülkelerde demir parmaklıkların arkasıdır." değerlendirmesinde bulundu.
"Sayın Kılıçdaroğlu, Demirtaş’ın niye hapiste olduğunu grup toplantısında milletvekillerine değil, cesaretin varsa şehit analarına sor, yiyorsa şehit babalarına sor, mertsen dul ve yetim kalan vatan evlatlarının gözlerinin içine baka baka sor." diyen Bahçeli, bir teröristin niye hapiste olduğunu sormanın "teröristin müdafaası" olduğunu dile getirdi.
Bir teröristin neden hapiste olduğunu sorgulayanın kim olursa olsun şahsını ve siyasetini onunla eşitlemiş ve özdeşleştirmiş sayılacağını belirten Bahçeli, "Yani, Kılıçdaroğlu, terörist Demirtaş’ın CHP’nin başına çökmüş gölgesidir. Sayın Kılıçdaroğlu, kimin tarafındasın? Kimin kılıcını sallıyorsun? Şehidin mi, katilin mi? Gazinin mi, caninin mi? Milletin mi, melanetin mi? Sana bu aklı kimler veriyor? Kimler seni kukla gibi oynatıyor? Kimin nam ve hesabına konuşuyorsun? CHP’ye oy veren tertemiz vicdanlı kardeşlerim, bu rezilliği nasıl hazmedecekler? Atatürk sevdalısı kardeşlerim istiklal düşmanlarına nasıl göz yumacaklar? Diğer yandan İP’e oy veren kardeşlerim, HDP’yle, teröristlerle ittifakı nasıl içlerine sindirecekler? Kılıçdaroğlu, siyasi ahlak ve onur sahibiyse bugün şu muammayı açıklığa kavuşturmak zorundadır: PKK’yı terör örgütü olarak görüyor mu, görmüyor mu? Terörle mücadeleyi destekliyor mu desteklemiyor mu?" sorularını yöneltti.
"İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI'NA KAFA YORMALI"
Kılıçdaroğlu'nun amcalığa, ağabeyliğe soyunduğunu, bu defa da bürokrasiye ayar vermeye kalkıştığını dile belirten Bahçeli, verilen sürenin dolduğunu, üstelik bir gün de geçtiğini söyledi.
Bahçeli, "Sayın Kılıçdaroğlu, ne oldu, heyben doldu mu? Attığın taş yerini buldu mu? Başın göğe erdi mi? Senin hukuka bakışın bu mudur? 'O tarihe kadar yapan yaptı, kapan kaptı, 18 Ekim’den sonra sorumlusunuz' demek mi istiyorsun?" diye sordu.
Kılıçdaroğlu'nun, kendi içinde vahim çelişkilerle malul olduğunu ifade eden Bahçeli, şunları kaydetti:
"Kılıçdaroğlu’nun bürokrasiyi tehdit mesajı vesayetçi bir söylemdir. Bürokraside hata yapan çıkacaktır, bunlar tespit edilip ayıklanır. Ancak şerefli Türk bürokratını tehdit etmek müstevli üslubudur. Bu üslubun faili ateş olsa cürmü kadar yer yakacaktır. FETÖ stratejileri CHP’yi kavramış, İP’i kasnağa çevirmiştir. Okyanus ötesinde zillet ittifakının lobi çalışmasını üstlenen, Türkiye husumetini kamçılama arayışında olan vatan hainlerinin itibarsız dayanışmasıyla siyaset yapanlar, PKK’nın kanlı emelleriyle rota tayin edenler bu milletin şamarını eninde sonunda kafalarına yiyeceklerdir. Tıpkı Humeyni gibi, Türkiye’ye gelmesini bekledikleri Fetullah Gülen’e fazla umut bağlamasınlar, çünkü teröristbaşı Gülen’in geldiği gün, öldüğü gün olacaktır.
İkazla söylemek isterim ki; CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, bürokratlara değil, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’na kafa yormalı, onu fazla serbest bırakmaktan sakınmalıdır. Sadece boş zamanlarında belediye binasına ve İstanbul’a uğrayan bu şahsın gezmediği, gitmediği yer neredeyse kalmamıştır. Gözümüzden kaçtığı sanılmasın, sipariş bir senaryo devrededir. Görev sahası İstanbul’la sınırlı olan bu belediye başkanının il il, ilçe ilçe gezmekteki amacı nedir? Varmak istediği yer neresidir? Hatta Yunanistan ziyaretine niye ihtiyaç duymuştur? Neyin hazırlığı içindedir? Kimlerin dolduruşuna gelmiştir? Başbakanlık hülyaları eşliğinde eve dönme kulvarına giren İP Başkanı, 'Fatih' benzetmesiyle taltif ettiği şahsı nereye, hangi girdaba çekmeyi planlamıştır? CHP ve İP oyun içinde oyundur. Birbirlerine güvenmeyen bir ittifaka bu millet hiç güvenir mi? Birbirlerine çalım atmak için fırsat kollayan fikirsiz, hedefsiz, ruhsuz ve samimiyetsiz curcuna ittifakına Türkiye teslim edilir mi? Cumhur buna asla 'tamam' demez, millet kökü dışarıda, özü yabancı başkentlerde olan CHP’sinden İP’ine, HDP’sinden diğerlerine kadar zilletin bütün ortaklarına demokrasiyle direnir, geldikleri gibi de yollamasını mutlaka bilir."
Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Yunanistan’da yayımlanan 127 yıllık Estia gazetesinde, İngiltere’nin Ankara Büyükelçisine atfen, "Erdoğan’ın günleri sayılı, yeni bir duruma kansız bir geçiş ihtimal dışı değil" şeklinde haber yapıldığını aktardı.
Bu açıklamayı tekzip veya teyit edecek kişinin öncelikle söz konusu büyükelçinin bizatihi kendisi olduğunu belirten Bahçeli, "Şayet böyle bir sorumsuz açıklama yapılmışsa, büyükelçinin gözünün yaşına bakılmadan istenmeyen adam ilan edilmesi hem diplomasinin teamülü hem de milli onurun şaşmaz bir gereğidir. Türkiye çadır devleti, İngiltere’nin sınır aşan sömürge ülkesi değildir." diye konuştu.
Türkiye’yi dışarıdan yönetmeye ve yön vermeye tevessül eden küstahların tarihi bir yanılgının pençesinde olduğunu dile getiren Bahçeli, "Türkiye güdümlü ve güdülen bir ülke olamaz. Bize parmak sallayanların parmağını kırarız, kumpas hazırlayanların tezgahını başlarına geçiririz, bedelse de öderiz, ama vatanı, milleti ve demokrasimizi ölüme terk etmeyiz. Çıkarları gereği terk etmeyi düşünenlerin de alnını karışlarız." değerlendirmesinde bulundu.
"Afganistan’ın huzuru Türkiye’nin huzuruyla yakından ilgilidir." diyen Bahçeli, Ankara ile Kabil arasında kurulan diyalog köprüsünün sağlıklı ve sağduyulu şekilde devamının, iş birliği kanallarının açık olmasının çok yararlı sonuçlar doğuracağını söyledi.
Düzensiz göçün kaynağında durdurulması hususunda iki ülkenin ortaklaşa çalışmasının tarafların çıkarına olduğunu vurgulayan Devlet Bahçeli, "Düzensiz göç konusu milli beka meselesidir. Türkiye göçmen kampı, sığınmacı merkezi olmamalıdır, kaldı ki olmayacaktır." dedi.
"NATO İÇİNDE TÜRKİYE'YE KARŞI SİPER KAZILMAKTADIR"
Bahçeli, Yunanistan'ın, Ege ve Doğu Akdeniz’de ittifaklar kurarak Türkiye’ye karşı cephe oluşturduğunu; Ege ve Akdeniz’deki askeri güç dengesini aklınca bozmanın, lehine çevirmenin amacında olduğunu belirtti.
Yunanistan'ın 28 Eylül 2021 tarihinde, Fransa ile "Savunma ve Güvenlik İşbirliğine Yönelik Stratejik Ortaklık Anlaşması" imzaladığını anımsatan Bahçeli, "Bu anlaşma NATO’nun dokusuna, doğasına, ilkelerine ve ittifak kültürüne karşı bir hamle değil midir?" diye sordu.
Bunun sinsi ve gizli maksatlı bir anlaşma olduğunu vurgulayan Devlet Bahçeli, "Açık açık söylüyorum, NATO içinde Türkiye’ye karşı siper kazılmaktadır, Ege ve Doğu Akdeniz’e mayın döşenmektedir. Türkiye’ye gözdağı verilmektedir, Türkiye tehdit edilmektedir. Pasifik’te ters düşen ABD ile Fransa, şu işe bakınız ki, Ege ve Akdeniz’de Yunanistan’ın arkasından ülkemize silah göstermektedir." değerlendirmesini yaptı.
ABD Dışişleri Bakanı'nın, Yunanistan’ı "bölgede istikrarın direği" olarak tanımladığını hatırlatan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ya bir akıl tutulması ya da bir nevroz nöbeti bu bakanı muhtemelen ele geçirmiştir. Yunanistan istikrarın değil, itibarsızlığın, istila emellerinin, kriz siyasetinin, Türkiye husumetinin ıslah ve terbiye edilmesi gereken yüzüdür. Hiç kimse bize hikaye anlatmasın, ABD’nin de Yunanistan’ın da diğer muhasım güçlerin de teşebbüs ve taşeronlarını biliyor, görüyor, alayına birden 'hodri meydan' diyoruz. Fransa-Yunanistan, ABD-Yunanistan savunma ve askeri iş birliği anlaşmalarına baktığımızda, Atina yönetiminin bu anlaşmalara dayanarak Türkiye’ye karşı hava ve deniz sahası üzerinden Ege ve Akdeniz’de daha da düşmanlıkla bezenmiş politikalar izleyeceği anlaşılacaktır.
Bunların yanında, ABD, Çin’in Kuşak-Yol ile Rusya’nın enerji akım projelerini engelleyecek ara istasyonlardan birisi olarak Yunanistan’ı belirlemiş, bu ülkeye askeri yığınak yapmış, Türkiye’yi de kuşatma altında tutmayı amaçlamıştır. Bu jeopolitik bir kumardır. Yunanistan sanal tehditleri bahane ederek, ileri karakol işleviyle dış politikasını askerileştirmenin ve agresif bir hale getirmenin peşindedir. Güney sınırlarımız boyunca tesis edilen mütecaviz hamleler, aynısıyla Ege ve Akdeniz’i de tesiri altına almıştır. ABD dostluk ve müttefiklikle bağdaşmayan her ilişki ağının içindedir. Yunanistan’ı kışkırtan bu ülke, eşzamanlı olarak PKK/YPG/PYD’yi de silahlandırıp Türkiye’yi hedef göstermektedir. Irak’ın kuzeyiyle Suriye’nin kuzeyi artık mutlak surette temizlenmeli, terör saldırıları son bulmalıdır.
22 Ekim 2019 tarihinde Türkiye ile Rusya Federasyonu arasında imzalanan mutabakat muhtırasına göre, Münbiç ve Tel Rıfat’taki bütün YPG’li teröristler bu alanları silahlarıyla birlikte terk edeceklerdi. Teröristler, Türkiye-Suriye sınırından itibaren 30 kilometrenin dışına çıkacaklar, bu işlem 150 saat içinde tamamlanmış olacaktı. Ne çıkan olmuş, ne de çıkmaya niyetlenen görülmüştür.
Türkiye ile ABD arasında yapılan 17 Ekim 2019 tarihli anlaşmaya göre de, 'hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için' anlayışıyla NATO topraklarını ve halklarını tüm tehditlere karşı koruma taahhütleri paylaşılmıştır. Ne var ki, bu vaatler yalnızca kağıt üstünde kalmıştır. Teröristler ayrılmaları gereken bölgelerden ayrılmamış, bilahare vatan evlatlarımızı şehit etmişlerdir. Türkiye tarihi bir sorumlulukla karşı karşıyadır. Milli güvenliğimizin temini ve tecellisi için aracı ülkeleri bir kenara bırakarak terör örgütlerinden her nerede iseler bulup hesap sormak, sınır ötesi askeri bir operasyonla hainleri etkisiz hale getirmek milletimize karşı mukaddes bir vazifedir.
İradesi prangalı olan CHP sözcüsünün, 'harekatı davul zurnayla yapamazsınız. Mehmetçiğe zarar verirsiniz' değerlendirmeleri, bir bakıma terörle mücadele etmeyin, buna kalkışmayın demenin şifreli ifadesidir. CHP yönetiminin aklı bu işlere ermez, kafası basmaz, ufku almaz, çünkü onlara göre terörle mücadele değil, müzakere ve mütareke yapılmalıdır.
Madem teröristler gitmiyor, madem sınırlarımızdan çekilmiyor, o zaman canileri yuvalandıkları alanlardan söküp atacak kudret ve kuvveti devreye sokmak devletin hükmü şahsiyetinin, milletin şan ve şerefinin ana fikri olmalıdır. Bu fikir bizim bekamızdır, beraberliğimizdir, bağımsızlığımızın güvencesidir."
Bahçeli, konuşmasının sonunda, milletvekillerinden, 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi'ni komisyon ve Genel Kurul aşamasında dikkatle takip etmelerini; devamlılık sağlamalarını; konulara hazırlıklı olmalarını, soğukkanlı ve vakar taşıyan siyasi vasfı titizlikle muhafaza etmelerini istedi.