19.06.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:
HABER MERKEZİ
Hürriyet gazetesinin haberine göre; 12 Eylül askeri darbesiyle ilgili soruşturma kapsamında 6 Haziran’da Ankara’da savcı Hüseyin Görüşen’e ifade veren Evren’in yanında avukatları Ömer Nihat Özgün ve Haydar Kanıcıoğlu yer aldı. Evren, sorulara özetle şu yanıtları verdi:
- 12 Eylül 1980 tarihi öncesi Türkiye’nin ne halde olduğunu detaylı olarak anlatmaya gerek yok. Özellikle sağ-sol kavgaları yoğunlaşmış, banka soygunları artmış, polis ikiye bölünmüş, görev yapamaz hale gelmiştir. Türkiye sathında her gün 10 - 15 vatandaşımız terör olaylarında hayatını kaybeder hale gelmiştir. İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesi TSK’ya cumhuriyeti koruma ve kollama görevi vermektedir.
- Ülkenin kötü gidişatının engellenmesi amacıyla 27 Aralık 1979’da Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk aracılığıyla siyasi parti başkanlarına uyarı mektubu verdik. Korutürk’ün görev süresi dolmuş olmasına rağmen ağustos ayına kadar cumhurbaşkanı seçilemedi. Meclis çalışamaz hale gelmişti.
- TSK’nın yönetime el koyabileceğini Başbakan Süleyman Demirel ve anamuhalefet liderlerinin hissedip hissetmediklerini bilmiyorum. Bazı yapılan konuşmalar ve gelişmelerden, siyasilerin, TSK’nın ülke yönetimine el koyabileceğini tahmin etmeleri gerekirdi.
Demirel hiç söylemedi
- (Terör ve anarşinin nedeni 12 Eylül’de kesildiği sorusu üzerine) Bu iddia Süleyman Demirel tarafından ileri sürülmüştür. Doğru değildir. 12 Eylül günü sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş, devam etmiş, herkes şaşkınlık yaşamış, bir hafta boyunca herhangi bir olay olmamış, ancak ardından olaylar tekrar başlamış ve ancak 6 ay içinde kontrol altına alınabilmiştir.
- (12 Eylül öncesi sıkıyönetim süresince anarşi ve teröre engel olmak için kasten tedbir alınmadığı ve askeri müdahaleye zemin hazırlandığı iddiasıyla ilgili soru üzerine) TSK’ya siyasiler tarafından atılmış iftiradır. Siyasilerin kabahati üzerine almaları tabii ki söz konusu olmaz. Bunu kesinlikle kabul etmiyorum. Ben halen Demirel ile görüşürüm. Bu şekilde bana herhangi bir şey söylememektedir.
Ayrıca Bülent Ecevit başbakanken kendisini ziyaret ettiğimde beni kapıda karşılamıştır. Bu yönde bana herhangi bir şey söylememiştir ve görüşmelerimiz devam etmiştir.
‘2 saat kaldı, söyleyin’
- (12 Eylül darbesi ABD)nin bilgi ve desteği ile mi yapıldı sorusuna) Tahsin Şahinkaya, NATO tarafından ABD gezisi bulunduğunu, bunun önceden planlandığını söyleyerek ‘İsterseniz gitmeyeyim’ dedi. Ben de kendisine ‘Geziyi iptal edersek ne cevap vereceğiz? Sen git, 11 Eylül günü geri dön’ dedim. Yönetime 12 Eylül’de el koyma konusunda yaklaşık bir hafta kadar önce komuta heyeti olarak karar vermiştik. Müdahale kararımızdan ABD’nin bilgisi ve desteği yoktur.
Ancak 12 Eylül günü ben Genelkurmay’dayken, tahminime göre 02.00 sıralarında Amerikan yardım kuruluşu JUSMAT’ın bulunduğu yere tanklar gitmiş. Emir subayım bana tankların gitmesinden dolayı Amerikalıların soru sorduklarını söyleyip ‘Ne diyelim’ dedi. Ben de ‘Zaten müdahaleye 2 saat kaldığı için söyleyin, yönetime el koyuyoruz’ dedim. Durum bundan ibarettir.
‘Cumhurbaşkanı 2. kez seçilmemeli’
Evren ifadesinin sonunda eklemek istediği hususların sorulması üzerine şu yanıtı verdi: “12 Eylül’den sonra Danışma Meclisi tarafından hazırlanan 1982 Anayasası’nın taslağında cumhurbaşkanının 2 kez seçilebileceği hükmü vardı. Ben ‘Cumhurbaşkanı 2. kez seçilecek olursa, tekrar seçilebilmek için iktidardaki partiye destek vermeye başlar’ dedim. Bunun yanlış olacağını söyleyerek, cumhurbaşkanının 2. kez seçilemeyeceği yönündeki hükmü anayasaya koydurttum. Yine cumhurbaşkanlığı görev süremin dolmasına yakın rahmetli Turgut Özal bana gelerek anayasa değişikliği yapılarak cumhurbaşkanının 2 kez seçilebilmesi yönünde hüküm koymak istediklerini belirtti. Ancak kendisine ‘Daha önce anayasa taslağında böyle bir hüküm vardı ama o dönem kabul etmedim, şimdi de doğru olmaz’ diyerek bu teklifi reddettim.”