GündemKişiye özel tedavi uygulanmalı

Kişiye özel tedavi uygulanmalı

21.12.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:

1980 öncesinde meme kanseri olan bir hastanın göğsünün tamamının alındığını belirten Prof. Varol Çelik, “Bugün iseesas hedef, memenin bütünlüğünü koruyarak ameliyat yapmak” diyor Meme kanseri kitlelerinin büyük bölümünün ağrı yapmadığını ancak hastanın meme alınır korkusuyla doktora gitmediğini belirten Prof. Çelik, erken teşhis edilse zaten memenin alınmayacağını vurguluyor

Kişiye özel tedavi uygulanmalı

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ertuğrul Göksoy’un odasında Meme Cerrahisi Çalışma Grubu’ndaki akademisyenlerle meme kanserinde tedavi yöntemlerini konuşmak için bir aradayız. Meme kanseri tedavisinde 4 yöntem uygulanıyor: Cerrahi, kemoterapi, radyoterapi (ışın tedavisi) ve hormon tedavisi. Bu yöntemlerin uygulanış biçimi ise kişinin “karnesine” göre değişiyor. Son yıllarda meme kanserinde öne çıkan tedavi yöntemi “tailoring” tedavisi, yani “kişiye özel tedavi” biçimi.

‘Tamamı alınmayabilir’
Prof. Dr. Varol Çelik, meme kanseri için dört temel tedavi prensibi olduğunu ifade ediyor: Cerrahi operasyon, kemoterapi, radyoterapi ve hormon tedavisi. Cerrahi operasyonlarda amaç, kanserli bölgenin çıkarılması. Tedavi yöntemleri, hastalığın evresine göre değişebiliyor:
“Meme cerrahisi iki gruba ayrılıyor: Göğsün tamamının alınması ya da bir bölümünün alınması. Bu iki ameliyat yöntemine ek olarak koltuk altı bezelerinin durumu da değerlendiriliyor. Göğsün tamamının alınmaması için mutlaka hastalığın erken evrede teşhis edilmiş olması gerekiyor.
1980 öncesinde meme kanseri olan bir hastanın mutlaka göğsünün tamamının alınması ve koltuk altı bezelerinin belli bir seviyede temizlenmesi şartı vardı. Son yapılan çalışmalara göre ise, her meme kanseri hastası bu akıbete uğramak zorunda değil.
Esas hedef, hastalığı erken dönemde yakalayabiliyorsak memenin bütünlüğünü koruyarak ameliyat yapmak. Bunun yanı sıra, koltuk altından sadece en şüpheli bezeyi çıkarmak. Bu yöntemin en büyük avantajı meme ameliyatlarından sonra kol ödemi dediğimiz durumu önlemek. Teknolojinin ilerlemesi genel cerrahide en fazla meme hastalıklarına yaradı diyebiliriz.”

‘Şansı olana öncelik’
Prof. Dr. Çelik, meme kanseri tedavisinde önceliğin cerrahi yöntem olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam ediyor: “Ancak bazı özel durumlarda bölgesel olarak ileri kanser evrelerinde kemoterapi verip tümörü küçültüyoruz. Böylece cerrahi sınırları daha güvenli hale getiriyoruz. Ama normalde kabul gören, tedaviye ameliyatla başlamaktır. Yani ameliyat şansı olan hastaya öncelik cerrahi, ardından kemoterapi, daha sonra radyoterapi, en sonra da hormon tedavisi. Artık hastaya göre tedavi uygulanıyor. Bir hastada tedaviye cerrahi ile başlarken başka bir hastada kemoterapi ile başlayabiliriz. Bu, hastanın yaşı, hastalığın evresine, risk faktörlerine göre değişir. Hastaya özel tedavi yöntemi geliştirilmesi artık en çok tercih edilen tedavi biçimi.
Halk arasında ışın tedavisi olarak bilinen radyoterapinin, koltuk altı tutulmuşsa hastada mutlaka yapılması gerekiyor. Ancak koltuk altı tutulumu yoksa, memenin tamamı alınmışsa gerek olmayabilir. Koruyucu cerrahi dediğimiz, göğsün bir bölümünün alındığı durumlarda ise mutlaka ışın tedavisi gerekiyor. Tedavi süresi, 5 ile 7 hasta arası değişiyor, her gün tedavi yapılması şart. Radyoterapi, koruyucu yani bölgesel olarak hastalığın yinelenmesini engelleyici bir yöntemdir. Hormon tedavisi ise genelde 5 yıl kullanılan ilaçlarla hastalık tekrarını engellemek için yapılıyor. Hastanın menopoz durumuna göre ilaç veriliyor.”

‘Kitle ağrı yapmayabilir’
Prof. Dr. Varol Çelik, kendilerine en çok gelen sorulardan birinin, “Bıçak vurulursa yayılır mı?” olduğunu söylüyor: “Hiçbir ilgisi yok. Bir başkası, ‘Benim göğsümde 3 yıldır kitle vardı ama ağrı yoktu, doktora gitmedim’ diyebiliyor. Tanı gecikmesinin en büyük nedenlerinden biri bu. Meme kanserleri kitlelerinin büyük bir bölümü ağrı yapmaz. Meme alınacak korkusuyla doktora gitmeyenler de oluyor, halbuki erken teşhis edilse zaten meme alınmayacak.”
Prof. Dr. Mehmet Ferahman ise, bazen göğsün tamamının alınmasına gerek olmamasına rağmen bunu talep eden hastaları olduğunu belirtiyor. Erken teşhis konulduğu zaman radyoterapi ve kemoterapiye gerek kalmayan durumlar olduğuna dikkat çeken Ferahman, “Kişinin yaşam kalitesi için erken teşhis çok önemli. Hastaya sınırlı ameliyat önerisinde bulunduğumuz zaman bazı hastalar tamamen kurtulmak isteyebiliyor. Bazı durumlarda kitle büyük, meme küçük olabiliyor. Koruyucu imkân bulunmasına, yani memenin bir kısmının alınmasına olanak olmasına rağmen, memede defekt oluştuğu için meme ucunun da alınmasını öneriyoruz” dedi.

Kylie Minogue etkisi!
Doç. Dr. Fatih Aydoğan’dan meme kanseri evrelerini dinliyoruz: “Meme kanseri evreleri 4 aşamada inceleniyor. Erken dönemde saptandığında evre 1-2, ileri dönem 3. evre, uzak organlara sıçraması ise 4. evre olarak adlandırılıyor. Evrelere, tümör çapına, lenf bezi durumuna ve uzak organlara hastalığın sıçramış olup olmamasına göre karar veriliyor.”
Dr. Aydoğan, doğru tanı için biyopsinin önemine dikkati çekerek iğne biyopsisine öncelik verilmesi gerektiğini vurguluyor: “Meme kanserlerinde biyopsi iki çeşit yapılıyor. Biri iğne biyopsisi, diğeri ise kitlenin çıkarılması ile yapılan cerrahi biyopsi. Öncelikle yapılması gereken iğne biyopsisi. Küçük boyutlu bir memede kitle temiz çıkarılmadığı takdirde, ikinci defa meme kanseri teşhisi koyulabiliyor.”
Doç. Dr. Aydoğan, ünlü isimlerin meme kanserine yakalanmalarıyla ilgili olarak medyada çıkan haberler sonrasında kontrole giden kadınların sayısında artış olduğunu ilginç bir örnekle açıklıyor: “Meme kanseri olan hastaların yüzde 80’inde ailede meme kanserine yakalanmış kimse bulunmuyor. Ancak ‘Benim ailemde yok, bende de olmaz’ diye düşünenler olabiliyor. Dünyaca ünlü şarkıcı Kylie Minogue’a meme kanseri tanısı konulduğu ay, meme polikliniklerine başvuran hasta sayısı bir yıl önceki kontrole başvuranların sayısından yüzde 30 daha fazlaydı. Kamuoyunda farkındalık yaratmada medyaya büyük rol düşüyor.”



Meme kanseri belirtileri

- Memede şişlik olması. Genellikle ağrısız, sertçe, hareket ettirilebilen veya yerinden oynamayan, zamanla büyüyebilen kitlenin bulunması.
-Memenin genel boyutunda veya şeklinde değişiklik oluşması.
-Meme cildinde kızarıklık, morluk, yara, damar genişlemesi, içeri doğru çöküntü, yaygın küçük şişlikler, portakal kabuğu görünüşü gibi oluşumlar.
-Meme başı ve çevresinde renk ve şekil değişikliği, meme başında genişleme, düzleşme, içe çökme, yön değiştirme, kabuklanma, çatlaklar oluşması, yaralar çıkması.
-Meme başından gelen kanlı veya normal akıntı.
-Koltuk altında görülebilen veya elle fark edilen, ağrılı ya da ağrısız şişlikler.
-Memede ağrı hissi.



YARIN: PLASTİK CERRAHİ YÖNTEMLERİ NELER?
TEDAVİ SÜRECİ...