16.07.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
Milliyet'te Ramazan - Hazırlayan:Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır
Fotoğraflar: GARBİS ÖZATAY
Allah’ı Elçisi Muhammed aleyhisselamın bir bayram günü namaz yerinden çıkıp kadınlar tarafına geçerek şöyle seslendiği rivayet edilir: “Kadınlar topluluğu! Sadaka verin; çünkü bana, cehennem halkının çoğunluğunu, sizin oluşturduğunuz gösterildi.”
“Neden Ey Allah’ın Elçisi?” dediler.
Dedi ki; “Çok lanet okursunuz ve hayatı paylaştığınız kişilere nankörlük edersiniz. Aklı ve dini eksik dişi varlıklar içinde kendine hâkim bir erkeğin gönlünü sizin kadar çelen birini görmedim.”
Dinimizin ve aklımızın noksan olması nedendir Ey Allah’ın Elçisi?” diye sorduklarında dedi ki:
“Kadının şahitliği erkeğin şahitliğinin yarısı kadar değil mi?”
“Evet” dediler.
“İşte bu, aklının noksanlığıdır”.
“Âdetli iken namaz kılmaz ve oruç tutmaz; değil mi?”
“Evet” dediler. “İşte bu da dinlerinin noksanlığıdır” dedi. (Buhârî, Hayz 6)
Hadis senet yönünden sahihtir; ancak anlam yönünden çok sayıda problem içerir. Onlardan bir kısmını şöyle sıralayabiliriz:
1-Kimseye “... aklı ve dini eksikler...” denmez. Bu hitap şekli, Allah’ın Elçisi’nin nazikliğine uymaz. “Onlara nazik davranman, Allah’ın sana olan ikramı sebebiyledir. Kaba ve katı yürekli olsaydın yanından dağılıp giderlerdi. Öyleyse kusurlarına bakma, onların bağışlanmalarını iste. Yapacağın işler konusunda görüşlerini al. Bir de karar verdin mi, yalnız Allah’a dayan. Allah kendine dayananları sever.” (Al-i İmran 3/159)
2- Kadına aklı noksan denemez. Zannedildiği gibi kadının şahitliği erkeğin şahitliğinin yarısı kadar değildir. Bunu böyle görenler, Kuran’a parçacı yaklaşanlardır. İnşallah yarın bu konuyu anlatacağız.
3-Kadına dini noksan denemez. Namaz kılmayan ve oruç tutmayan adetli kadınlar, bunları dinlerinin emri biliyorlar. Onlarla ilgili tek âyet şudur: “Sana kadınlardaki adet ve lohusa kanamalarını da soruyorlar. De ki, o bir eziyettir; kanama devam ederken onları rahat bırakın; temizleninceye kadar da yaklaşmayın. Tertemiz oldular mı, onlara Allah’ın size buyurduğu yerden yaklaşın. Allah tevbe edenleri sever, tertemiz olanları da sever. (Bakara 2/222)
Buradaki tek hüküm, eşlerinin onları rahat bırakmaları, temizleninceye kadar ilişkiye girmemeleridir.
Muâze adında bir hanım Aişe validemize; “Neden adetli kadın oruç tutuyor da namaz kılmıyor?” deyince ona şu cevabı vermiş: “Bizim başımıza bu olay gelince orucu tutmamız emredilirdi ama namazı kılmamız emredilmezdi.”(Müslim Hayız 67)
Ayete göre âdet, kadın için hastalık değil, bir eziyettir. Kuran eziyeti hastalık saymaz. (bkz. Bakara 196 ve Nisa 102) Bazı kadınlar onu hastalık saydıkları için bunun açıklığa kavuşturulması gerekirdi. Oruç tutmalarının emredilmesi bundandı. Ayette geçen, “temizleninceye kadar da yaklaşmayın.” emrine göre adetli kadın ne kadar yıkansa Kur’ân’ın istediği anlamda temiz sayılmaz Namaz için temizlik şart olduğundan (Mâide 6) kadın, o günlerde namazdan sorumlu olmaz. Sorumlu olmadığı bir şeyi yapmamak, kişinin dininde bir eksiklik sayılamaz.
4-“Aklı ve dini eksikler dişi varlıklar içinde kendine hâkim bir erkeğin gönlünü sizin kadar çelen birini görmedim.” sözü, aklı ve dini eksik olan başka dişi varlkların da olmasını, onların da erkeğin gönlünü çelmeye çalışmasını ama kadınlar kadar başarılı olmamasını gerektirir. Hâlbuki böyle varlıklar yoktur.
Bir an için bütün bunların doğru olduğunu düşünelim. Bu eksikler sadaka ile nasıl kapatılabilir. Bu hadisi, kadınların dini duygularnı kullanarak maddi yardım almak isteyenler uydurmuş olmalıdırlar. Öyleyse yukarıdaki söz Allah’ın Elçisi’ne ait olamaz. Çünkü onun bütün sözleri Kur’ân’a uygun olmak zorundadır. Allah ona şu emri vermiştir:
“Aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet; onların arzularına uyma. Dikkatli ol; Allahın indirdiği emirlerin herhangi birinden seni şaşırtabilirler.“ (Maide 5/49)
KURAN’A SORALIM
Yüce Allah, Kuran’ı açıklamayı kendi üstlenmiş ve o açıklamalara ulaşmanın yolunu da göstermiştir. Onun, Kitab’ı açıklamasını, tabiattaki ölçüyü koyması gibi anlamalıyız. Kuran’ın içinde “kur’ânlar” yani “anlam kümeleri” vardır. Herhangi bir konu, o konuyla ilgili tüm âyetler dikkate alınmadan ele alınırsa, sonuç hatalı ya da eksik olur. Anlam kümelerini oluşturan âyetler birbiriyle eşleştikçe, açıklamalara ve detaylara ulaşılır. Bundan dolayıdır ki Yüce Allah, Kitab’ı “Kuran” şeklinde yani anlam kümeleri halinde oluşturma işini üzerine almış, Rasûlullah’tan ve diğer insanlardan bu ilişkiler ağına uymalarını istemiştir. Konuyla ilgili olarak O, şöyle buyurur: “Biz onu kuran halinde (küme küme) ayırdık ki insanlara aralıklarla okuyasın. Onu kısım kısım indirdik.” (İsrâ 17/106) Âyette, Kitab’ın anlam kümeleri (kuran) halinde oluşturulduğu, insanlar arasında hükümhüküm verirken buna dikkat edilmesi gerektiği bildirilmektedir.
Bize düşen Kuran’ı açıklamaya kalkmak değil, Kuran’ın bize gösterdiği ve Rasûlullah’ın da uyguladığı usulle, Yüce Allah’ın oluşturduğu anlam kümeleri içerisindeki hükümleri bulmaya gayret etmektir. Yüce Allah tarafından yapılan açıklamalara ulaşmak yerine Kuran’ı biz açıklamaya kalkarsak, kendimizi Şâri’ (hüküm koyucu) yerine koymuş oluruz ki bu şirktir. Yüce Allah, kendisinden başkasına kulluk etmememiz için Kuran’ı kendisinin açıkladığını bildirmektedir.
SORU CEVAP
Soru: Oruçlu iken şans oyunları oynamanın hükmü nedir?
Cevap:Milli Piyango, İddaa, Sayısal Loto, Şans Topu, On Numara vb . şans oyunları kumardır ve haramdır. Bunlar her ne kadar haram olsa da orucu bozan şeylerden değildir. Fakat Nebimizin şöyle dediği rivayet edilmiştir:
“Oruç tutan öyle insanlar vardır ki kârları sadece açlık ve susuzluk çekmektir.” (İbn Mâce, Sıyâm, 21)
Oruç tutmak suretiyle Allah’ın bir emrini yerine getirilirken O’nun kesin olarak yasakladığı şeylerden de uzak durmak gerekir. Zaten orucun temel hedefi de kişinin kendisini haramlara karşı koruyabilmesidir.
Soru: Kan veya idrar tahlili yaptırmak orucu bozar mı?
Cevap: Boğazdan aşağı su veya ilaç geçmediği takdirde oruç bozulmaz. Dikkat edilmesi gereken ölçü budur. Dolayısıyla kan veya idrar tahlili yaptırmak orucu bozmaz.
Soru: Oruçlu iken vücudumuzun herhangi bir yerine krem veya merhem sürmemiz orucu bozar mı?
Cevap: Oruçluyken merhem veya krem kullanmakta bir sakınca yoktur. Bunları cilde sürmek orucu bozmaz.
Temel dini bilgiler
Kuran’ın diğer Kutsal kitaplara yaklaşımı nasıldır?
Öncelikle Kuran kendisinden önce indirilmiş kitapları kabul eder; onların esas itibariyle Yüce Allah’ın vahiy ürünü olduğunu onaylar. Kuran’a göre ilk nebi Adem’den son nebi Muhammed’e (s.a.v) kadar bütün nebilere kitap verilmiştir. Bakara sûresinin 285. âyetinde imanın maddeleri sayılırken kitaplar çoğul olarak gelir ve müminlerin Kuran ve önceki kitaplara iman ettikleri vurgulanır. Kuran, Yahudi ve Hıristiyanlara seslenirken, Tevrat ve İncil’i uygulamadıkları sürece sağlam bir yol üzerinde olamayacaklarını belirtir (Mâide,
68).
Kuran diğer kitapları kabul eder mi?
Kuran’a göre ehl-i kitap yani kendine kitap verilen toplumlar, hem ellerindeki ilahi kitabın bir kısım insanlardan saklamışlar hem de kelimelerin anlamlarıyla oynamışlardır. Dolaysıyla Kuran, önceki kitapların sağlam kalmış bölümlerini onaylayan, gizlenen yerlerini açıklayan bir kitaptır. Onlardaki bazı hükümleri de kolaylaştırmıştır. Başka bir ifade ile Kuran, kendi dönemine kadar gelmiş ilahi kitapların gözden geçirilip tashih ve tasdik edilmiş son nüshasıdır.
Kuran tarihsel bir kitap mıdır?
Kuran ilk insandan başlayarak birçok tarihsel olaya yer verir. Tarihi olaylara yer veriyor olması açısından Kuran’ın tarihsel bir kitap olduğu söylenebilir. Ancak, Kuran’ın 1400 yıl öncesinin şartlarında, çölde yaşayan bedevi Arapların problemlerine yönelik çözümler getirdiği, bunların çağımızda geçerli olamayacağı şeklindeki yaklaşımlar kabul edilemez. Kuran ayetleri bu açıdan incelendiğinde inanç, ibadet ve toplumsal hayata ilişkin olarak tarihte olduğu gibi günümüzde de insanoğlunun problemlerine çözüm ürettiği görülür. Bu açıdan Kuran hem güncel hem de evrensel bir kitaptır.
Doğru bildiğimiz yanlışlar
Süleyman Çelebi’nin yazdığı ve memleketimizde düğünden cenazeye kadar tüm merasimlerde okunması adet haline gelmiş Mevlid’de, Muhammed aleyhisselamın doğumu öncesinde ve doğum esnasında meydan gelmiş pek çok mucizeden bahsedilir. Ancak gerek Kur’ân gerek ciddi tarihi eserlere göre bunların tamamı gerçek dışıdır. Muhammed aleyhisselam (Adem ve İsâ aleyhimesselam hariç) diğer insanlar gibi bir ana babadan normal bir şekilde dünyaya gelmiş, doğduğunda ne Mekke’de ne de bir başka yerde olağanüstü bir olay olmuştur. Doğduğunda sırtında Nebilik mührü diye bir şey yoktu. Çocukluğunda da herhangi olağanüstü bir olay yaşamamıştı. Cebrail ile ilk kez miladi 610 yılının Ramazan ayında Hira dağında kırk yaşında iken karşı karşıya gelmiş, yaşadığı bu ilk tecrübeden de bir insan olarak oldukça heyecan duyup endişelenmiş, onun bu insani endişesini eşi Hz. Hatice gidermişti.
İnsanların tabiatında olan yüceltme ve kutsama temayülü, insanlığa örnek olarak gönderilen nebilerin örnek alınamaz melekvari varlıklar gibi algılanmalarına sebebiyet vermiş, bu da insanların eline “biz onlar gibi olamayız, yapamayız” mazeretini vermiş ve insanları tembelliğe sürüklemiştir.
Günün Âyeti
İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla
“Hiçbir şeyi yaratmayan ama kendileri yaratılmış olanları mı eş koşuyorlar? Bunlar ne onlara ne de kendilerine yardım edebilirler. Onları doğru yola çağırsanız size uymazlar. Çağırsanız da sessiz kalsanız da sizin için birdir. Allah ile aranıza koyup yardıma çağırdıklarınız sizin gibi kullardır. Eğer samimi iseniz, onlara seslenin de size cevap versinler. Ayakları mı var ki, yürüsünler. Elleri mi var ki tutsunlar. Gözleri mi var ki, görsünler. Kulakları mı var ki, işitsinler. De ki: çağırın ortaklarınızı, sonra bana tuzak kurun; hiç göz aç tırmayın. Benim velim, bu Kitabı indiren Allah’tır. O, iyilere velilik eder. Allah ile aranıza koyup yardıma çağırdıklarınız; size yardım etmek şöyle dursun, kendilerine bile yardım edemezler. Onları doğru yola çağırsan seni dinlemezler. Baktıklarını görürsün, oysa seni görmezler. ” (Araf 7/192/198)