26.10.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
ANKARA Milliyet
Diyarbakır’da bir kadının Anayasa Mahkemesine (AYM) taşıdığı soyadı hakkı davasında örnek bir karar çıktı. Yüksek mahkeme, eşinden ayrılan kadının velayeti kendisine verilen çocuğuna kendi soyadını verebileceğini söyledi. AYM bu kararını Anayasa’nın 20 maddesine dayandırdı ve daha önce yerel mahkemenin verdiği olumsuz kararı “Aile hayatına saygı hakkı”nın ihlal edildiğine oybirliğiyle karar vererek bozmuş oldu.
Yargıtay ise kadınların soyadı konusunda içtihadını değiştirecek bir karara imza attı. Bir kadının evlendikten sonra yalnızca kendi soyadını kullanma talebini kabul eden yerel mahkemenin kararı Yargıtay’da ‘Aile birliği ve kamu düzenini bozacağı’ gerekçesiyle bozuldu. Ancak, yerel mahkeme davayı yeniden temyize götürdü ve bu kez Yargıtay önemli bir karara imza attı. Bundan böyle evli kadınlar yalnızca kendi eski soyadlarını kullanabilecek.
Kadınların soyadı mücadelesinin yirmi yıllık bir geçmişi var. Evli kadınların otomatik olarak eşlerinin soyadını da kendilerininkiyle birlikte taşımasına itiraz eden avukat Ayten Ünal Tekeli 1995 yılında asliye mahkemesine dava açtı. O dönemde yürürlükte olan Medeni Yasa kadınların eşlerinin soyadını taşımasını zorunlu kıldığı için dava reddedildi. 1997’de yasada yapılan değişiklikle kocanın soyadıyla birlikte kendi soyadını da kullanma hakkı getirildi. Ancak, Ayten Ünal Tekeli bu kararın talebini karşılamadığını söyleyerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. AİHM 2004 yılında lehte karar verdi. O yıl Anayasa’nın 90. Maddesine “uluslararası sözleşmelerin yasa hükmünde olduğu” ifadesinin eklenmesi kadınların kazanımlarını destekleyen çok önemli bir gelişmeydi. AİHM, Türkiye tarihinde bir ilk olan Ayten Ünal Tekeli davasında BM Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi’ne (CEDAW) de dayandırarak verdiği karar, daha sonra benzeri davalara da emsal teşkil etti.