19.08.2021 - 13:01 | Son Güncellenme:
milliyet.com.tr
Son dakika haberlere göre, Taliban'ın 'en seçkin' saldırı grubu olarak bilinen 313 Badri Taburu'nun, başkent Kabil'e geldiği bildirildi. Grubun şehre geldiği görüntü korkuları bir kat daha artırdı.
Afganistan'ın başkentinde kabus bitmiyor, tam tersine her saat yeni bir trajedi yaşanıyor. Ülke tam anlamıyla uçuruma sürüklenirken, önce Afgan pop starının İstanbul'a kaçtığı haberleri dünya gündemine oturdu.
Afganistan'ın en büyük kadın pop yıldızı Aryana Sayeed, yakalanan bir kadın valinin Taliban tarafından idam edileceğine dair korkuların artmasıyla Kabil'den bir ABD uçağıyla Türkiye'ye kaçtı.
36 yaşındaki ünlü popçu 1.3 milyon Instagram takipçisine yaptığı açıklamada, "İyiyim ve hayattayım ve birkaç unutulmaz geceden sonra Doha, Katar'a ulaştım ve İstanbul'a dönüş uçağımı bekliyorum" dedi ve daha sonra Türkiye'ye uçtuğunu gösteren bir güncelleme yayınladı
Sayeed, "Eve döndükten ve zihnim ve duygularım bir inançsızlık ve şok dünyasından normale döndükten sonra, sizinle paylaşacak çok hikayem var" dedi.
Daha sonra gelen haberlerde, Taliban'ın 'özel timi' olarak bilinen 313 Badri Taburu'nun, başkent Kabil'e girdiği bildirildi. Grubun, Taliban'ın 'en seçkin' saldırı gücü olduğu düşünülüyor.
Geçtiğimiz günlerde yayınlanan grubun şoke edici 'mezuniyet' fotoğrafları, Taliban militanlarını çalıntı ABD askeri teçhizatı olduğuna inanılan kıyafet ve silahlarla poz verirken gösterdi.
Görüntüler, grubun 'artık sandalet giyen bir avuç çiftçi olmadığını' ve 'gerçek bir profesyonel güç' haline geldiğini öne sürdü. Videoda Taliban ve müttefik cihatçı grupların üyelerinden oluşan 313 Badri Taburu, 'yeni mezun birliklerini' onurlandırıyor.
Maskeli askerler, tam askeri kıyafet giymiş ve kurgulanmış sahnelerde dizili saldırı tüfekleriyle silahlanmış. Ayrıca militanlar silahlarını savurarak dizlerinin üzerinde poz veriyor ve gururla Taliban bayrağını sallıyor.
Taliban'ın başkent Kabil'e girmesi sonrası peş peşe akılalmaz olaylar yaşanıyor. Eski İngiliz istihbarat çalışanının tercümanını kurtarma girişimi ve düğüne gittiği kentte yaşadıklarını anlatan adamın notları, dünya gündemine oturdu.
Eski bir istihbarat görevlisi, dün Kabil havaalanındaki İngiliz askerlerinin, kendisinin ve ailesinin 'kaçış uçuşuna' binmesine izin vermeyi reddetmesinin ardından Afgan tercümanının imdadına yetişti.
Pam French, yıllar önce Helmand'daki bir özel kuvvet üssünde birlikte çalıştığı 30 yaşındaki Nawaz'la telefondaydı. O sırada arkadan, Nawaz'ın doğru evraklara sahip olmadığının söylendiğini duydu. Palmer, "Durumunu kontrol etmek için aramıştım ve olup biten her şeyi duydum" dedi ve devam etti:
"Gelen sesler tam bir kaostu. Telefonu bir askere vermesini istedim. Tüm evrakların doğru ve gerekli onaylara sahip olduğunu, uçağa alınması gerektiğini açıkça anlattım. Askerlerin sesi paniğe kapılmış gibiydi.
Bu da içinde oldukları durumu düşününce pek şaşırtıcı sayılmaz. Bekledim ve daha sonra onun ve ailesinin geçişine izin verildiğini ve daha sonra uçacaklarını duydum."
Rahatlayan Nawaz daha sonra, karısı ve hepsi 10 yaşından küçük beş çocuğuyla güvenli bir şekilde geçtiğini doğruladı. Tercüman ve ailesi, İngiliz Afgan ekibi tarafından uçakta kendilerine de yer ayrıldığını söylemişti ancak aile havaalanına girmek için iki gün mücadele etmek zorunda kaldı.
26 yaşındaki Londralı Uber sürücüsü Sabrallah Zahiri, 19 Temmuz'da eşi, bir yaşındaki oğulları, ebeveynleri ve üç kız kardeşiyle birlikte Kabil'e uçtu. Her ikisi de West Thames College'da makine mühendisliği okuyan 22 yaşındaki Abdul Wajed ve 23 yaşındaki Fatur Ramun'un 8 Ağustos'taki düğünü için oradaydılar. Hiçbiri yaklaşmakta olan dehşeti tahmin edemezdi.
19 Temmuz - Bir yılı aşkın bir süredir Afganistan'daki arkadaşlarımı ve ailemi göremediğim için çok heyecanlıyım. Gün gün not tutan Zahiri'nin yazdıkları kan dondurdu: "Babam, Taliban'dan kaçmak zorunda kalan ve 1999'da İngiltere'ye gelen bir doktordu ve 2011'de ailenin geri kalanıyla birlikte ben de taşındım. Kabil Havaalanı, Heathrow gibi sakin ve güvenli. Amcamın evine gitmek için taksiye biniyoruz. Çok büyük bir evi var.
1-3 Ağustos - Kabil'den iki saat uzaklıkta, doğduğum köyü ziyaret ediyoruz. Tıpkı İngiltere'de araba kullanmak gibi. Arkadaşlarla buluşup birbirimizi nasıl özlediğimizi konuşuyoruz. Kimse Taliban'dan bahsetmiyor.
8 Ağustos - Düğün. Önce resepsiyonumuz var. 2 bin misafirin tamamı için üç çeşit pirinç, dört çeşit kebap, balık, salata ve meyve suyu söyledik. Sabah 4'te dans var, endişe yok. İşte bu mükemmel.
9 Ağustos - Çok yorulduk. Ruh hali değişmeye başladığında daha iyi hissederiz. Herkes gerginleşmeye başladı. Taliban'ın yakınlaştığına dair haberler var. Sürekli haberleri kontrol ediyoruz.
11 Ağustos - Eve erken bir uçuş bulmaya çalışıyorum. 24 Ağustos için rezervasyon yaptırdık. Verebilecekleri en erken tarih 16'sıydı.
12 Ağustos - Taliban şehrin 80 km yakınında. Başkan Yardımcısını tanıyorum, bu yüzden onu aradım. Kabil'e giremeyeceklerini söylüyor. Hala uçuşumuzu yapabileceğimizi düşünüyoruz. Ama endişelenmeye başlıyorum.
14 Ağustos - Panik şehri vurdu. Taliban'ın Kabil'de olduğu söylentileri dolaşıyor. İçimde çok kötü bir his var.
15 Ağustos - Şimdi işler gerçekten değişiyor. İnsanlar her şeyi çalmaya başladı. Bankamatikler boşaltıldı ve şehrin her yerine kontrol noktaları kuruldu. Uçuşumuz için endişeleniyorum, bu yüzden İngiliz Büyükelçiliğine gidiyorum. Herkes gitti. Her şey bitti. Herkes kaçıyor. Bu tam bir kaos.
Sandaletimle kaçtım. Onlardan uzaklaşmak için 35 kilometre koşmalıyım. Ne kadar korkutucu olduklarını anlatamam. Onları hayatımda daha önce hiç görmemiştim. Onlarla yüz yüze gelmek dehşet verici.
Şehrin her yerinde bağırışlar, çığlıklar ve silah sesleri var. Amcama döndüm ve Taliban 20 adamla kapımıza geldi. Arabamı istediler, birisi kafama silah dayadı.
'Ver yoksa seni vururum' dedi, ben de ona anahtarları verdim. Gitmememi söyleyen Büyükelçiliği arıyorum. Geri aramamızı bekleyin diyorlar ama kimse aramadı.
16 Ağustos - Elçilikten hala telefon yok. Şehrin her yerinden Taliban'ın silah seslerini, küfürlerini ve bağırışlarını duyabiliyoruz. Hayvanlardan daha kötüler.
17 Ağustos Taliban geliyor. Amcama, İngiltere vatandaşlarını neden burada tuttuğunu soruyorlar. Bizi içeri aldığı için onu kovacaklarını söyledilerr ama kapıyı kapatmayı başardık. İngiliz Büyükelçiliği'nden hala haber alamadık.
18 Ağustos - Taliban evimize girdi. Amcamı itip kaktılar – bütün çocuklar ve anneler ağlamaya başladı. Bazı Taliban üyeleri beni ve amcamı öldüreceklerini söyledi.
İngiliz Büyükelçiliğinden hala bir haber alamadık. Sanki buraya çok uzun zaman önce geldik. Çok şey değişti. Londra'daki evimizi bir daha ne zaman göreceğiz?"
Tüm dünya Taliban nedeniyle adeta tırnaklarını yemeye başladı. Afganistan'ın başkenti Kabil'den, Taliban kontrolüne geçtiğinden beri korkunç görüntüler gelmeye devam ediyor. Taliban, hırsızlıkla suçladığı insanları katrana bulamaya ve Kabil'de geçit töreni yapılacak kamyonlara bağlamaya başladı ve yağmacıları toplamak için evden eve gidiyor.
Kendisine 'Kurtuluş Melekleri' diyen grup, Taliban'ın başkenti ele geçirmesinin ardından Kabil'de çıkan kaos sonrasında şüphelileri silah zoruyla evlerinden sürükleyip duvarlara dayadılar.
Görüntülerde, yüzü siyah katranla kaplanmış ve bir kamyonun arkasına bağlanmış kişinin araba hırsızı olduğu iddia edildi. İnsanlar elleri arkasından bağlı halde görüldü.
Diğer görüntüler, Kabil havaalanının dışındaki Taliban savaşçılarının AK-47'ler ve roketatarlar kullandığını, korkmuş kalabalığa doğru yürüdüğünü ve havaya uyarı ateşi açtığını gösterdi. Ayrıca grubun insanlara kamçı ve sopalarla saldırdığı görüntüler bir anda yayıldı.
Eski memurlar ve yabancı ülkelerde çalışanlar, kendi evlerinde mahkûm oldular. Taliban evden eve gidip insanları kim oldukları ve ne yaptıkları konusunda sorgularken korku içinde yaşıyorlar.
Eski bir tercüman, güvenli bir evde kalırken telefonundaki bir uygulama aracılığıyla evinin basıldığını gördüğünü anlattı. Cihatçılar, dünyayı 20 yıl önceki Taliban'a kıyasla ılımlı olduklarına ikna etmeye çalışırken, 'Taliban 2.0' olarak adlandırılıyor.
Najia adında bir Afgan kadın, Taliban kapılarını çaldığında kuzeydeki yaşadıkları küçük bir köyde, başlarına gelecekten habersiz üç küçük oğlu ve kızıyla birlikte evde oturuyordu.
25 yaşındaki kızı Manizha, annesinin, Taliban'ın erkekleri için yemek yapmasını talep etmeden üç gün önce eve nasıl geldiklerini ve yaşanılan dehşeti şu sözlerle anlattı:
"Annem onlara, 'Ben fakirim, size nasıl yemek yapabilirim?' dedi. Taliban üyeleri bunu duyduktan sonra bir anda onu dövmeye başladı. Annem yere yığıldı ve ona silahlarıyla vurdular."
Manizha, Taliban üyelerine artık durmalarını söylediğinde inanılmaz bir olay yaşandı. Taliban üyeleri odaya el bombası attı, Manizha ev havaya uçarken kaçmayı başardı ancak dört çocuk annesi Najia daha sonra darp edilerek öldürüldü.
Şehir düşmeden önce Kandahar'da öğretmen olarak çalışan 21 yaşındaki bir kadın ise, bu yılın başlarında Kabil'e nasıl kaçtığını ancak şimdi de Taliban'ın ne zaman kapısını çalacağı korkusuyla yaşadığını anlattı.
Afgan kadın şunları söyledi: "Taliban saldırdığında ve Kandahar'ı ele geçirdiğinde, çatışmalar, bombalama ve masum sivillerin öldürülmesi nedeniyle artık yaşayamadık.
Şimdi Taliban yüzünden buraya Kabil'e sığınıyorum. Ama iş Taliban'a geldiğinde, Kabil'in bu kadar hızlı ele geçirilmesini ve şehrin düşmesini hiç beklemiyorduk. Ama şimdi kapana kısıldık, hiçbir şey yapamıyoruz, her yerde Taliban görülüyor."
Bir eğitim kurumu için çalıştığımdan dolayı kendimi Taliban karşısında risk altında hissediyorum, Taliban ise bunu kabul etmiyor ve şimdi kendimi hiç güvende hissetmiyorum.
Burada Kabil'e sığınıyorum, evden çıkmıyorum, gerçekten ihtiyacım olan bir şey için bile dışarı çıkmıyorum. Korkarım kendi evimde tutsak kaldım." Genç kadın, İngiltere'ye çaresizce sığınma statüsü almak için başvurduğunu belirtti ve şunu ekledi:
"Ev ev dolaşıyorlar, insanların ne yaptığını soruyorlar, kimin nerede yaşadığını bilmek istiyorlar. Dün, arabalarını sokağımızdan geçerken gördüm, bu yüzden evde bulunan tüm belgeleri ve kimlikleri topladık ve sakladık."