25.12.2018 - 14:46 | Son Güncellenme:
Yıllardır Moskova’da yaşayan biri olarak bu büyüleyici şehri daha iyi anlamak ve hatta gezmek isteyenlere en iyi bildiğim şehir hakkındaki sırlarımı paylaşmak isterim.
Gezilecek yerler ya olduğundan fazla abartılır ya da gerektiği kadar değer görürler ama pek azı hak ettiğinden az şöhrete sahiptir. Köklü tarihi ve muhteşem ihtişamıyla duran Moskova’nın pek umurunda mıdır bilmiyorum ama kendisinin hak ettiği değeri görmediğini, hakkıyla gezen her turist söyler ve Moskova her yıl önyargılarıyla gelen binlerce turisti güzelliğiyle kendine hayran bırakır. Aslında en üst ligin şampiyonluğuna oynaması gerektiği halde, zihinlerde hala soğuk savaş döneminden kalan yanlış bir imaja sahiptir.
Kimilerine göre dünyanın bir diğer süper gücüne kafa tutan asi bir direnişçi, kimilerine göre ajanların cirit attığı ve karların hiç erimediği soğuk bir dünya burası. Benim içinse, son iki asrın en büyük yazarlarının ve dünyanın seyrine yön vermiş olan bilim adamlarla aynı sokaklarda yürüyebildiğim, tarihi her köşesinde soluyabildiğim renkli bir dünya burası. Hayatımda büyük etkisi olan bu şehirde bir yandan doktora yapmakta, bir yandan seyahat, ticaret, öğretmenlik ve öğrencilik yapmaktayım.
Derin, hem de çok derin bir dünya olan Rusya’nın giriş kapısıdır Moskova. Son beş yıldır evini Moskova bellemiş ilgili ve meraklı bir gezgin olarak size bu büyüleyici şehri, olabildiğince bir Moskovalı gözüyle anlatmak isterim.
Moskovalılar metroyu ulaşım için kullansa da, siz turist olarak geldiğinizde metronun merkezde bulunan hemen her durağını bir müze edasıyla gezebilirsiniz. İlk başta biraz karışık görünse de, zamanla alışacağınız, özel dekorlara kendinizi kaptırmadığınız sürece de, yolunuzu bulabileceğiniz derin ve büyük bir metro sistemine sahip Moskova. Her biri bir sanat eseri gibi olan bu metro durakları arasında benim favori metro duraklarım; Kievskaya, Ploschad Revoyutsii, Komsomolskaya ve Mayakovskaya (burada tavana özellikle dikkat edin).
Moskova’nın hem merkezi hem de kalbi olan kızıl meydandan başlayabilirsiniz turunuza. Unutmayın Kremlin hemen yanınızda ama içerisine girmek için yoğun günlerde uzun sıralar beklemeniz ve içini gezmek için en azından 5 – 6 saatinizi ayırmanız gerekiyor. Kızıl meydanda bulunan Lenin’in mozolesini ziyaret edebilir, meydanın bir diğer tarafında da meşhur markalarla bezeli eşsiz GUM alışveriş merkezine girebilirsiniz.
Büyük bir bütçeyle gezmiyorsanız da, içeride ufak bir turdan sonra Nikolskaya caddesi ve çevre sokaklarda ufak turlar yapabilir, sıradan bir kafede soluklanabilirsiniz. Nikolskaya caddesini sonuna kadar yürüyerek, Lubyanka meydanına çıkıp, eski KGB yeni FSB binalarını görebilirsiniz. Bu büyük meydanda hangi iki binanın gizli servise ait olduğunu anlamanız aslında basit, üzerinde hiçbir yazı olmayan binalar, aradığınız binalar.
Kızıl meydandan başladığınız turunuza Lubyanka tarafına değil de, Tverskaya caddesine tarafına doğru da devam edebilirsiniz. Ama uzaklara gitmeden önce hemen yakındaki Bolşoy Tiyatrosu'nu ve karşısındaki Karl Marx heykelini de atlamayın. O civardaki ara sokakların hepsi ayrı güzel olsa da, benim favorilerim; kamergersky sokağı, Kuznetsky Most ve Bolshaya Dmitrovka. Buralarda dolaşarak meşhur yazar Puşkin’in adı verilen Puşkin Meydanı’na gidebilirsiniz.
Yürümek bizim işimiz diyenler, daha da devam edip Svetnoy Bulvar civarlarında keşfe de çıkabilirler. Belki benim tavsiyemin dışında bir yere rotanızı çevirip kendi favori sokaklarınızı keşfedebilirsiniz. Moskova’nın merkezinde herkese yetecek kadar güzel sokak var. Güzellik algısı biraz görecelidir en nihayetinde ama bazı güzellikler vardır ki, pek tartışma kabul etmez. Size sıradan fiyatları olan ama birçok müzeden daha etkileyici, hatta sarayları kıskandıracak bir süpermarketten bahsetmek isterim. Tverskaya caddesi 12 numarada bulunan Eliseyevskiy, Sovyetler döneminde yabancı diplomatların kullandığı bir süpermarketmiş ve hala da kullanılmakta, yalnız artık herkese açık.
Yorulup da mola verenler, Rus yemeklerini de deneyelim diyenler ve Ruslar’ın bol çeşitli salatalarından işe başlayabilirler. Mimoza salatasını not alabilirsiniz denemek için ama ola ki kötü yapan bir restorana denk geldiyseniz, onlar adına benim özrümü kabul edin. Ardından borş çorbasını deneyebilirsiniz, onu kötü yapma şansları pek düşük, olsa olsa farklı bir şekilde yapmışlardır ama zaten bu çorbanın içeriği açısından katı kurallar yok, her hali lezzetli.
Kızıl Meydan’dan yürüyerek çıkıp, gizli servis binasının olduğu Lubyanka meydanına gidenler, Myasniskaya veya Pakrovka caddelerinden Chisty Prudi adındaki ufak sevimli parka gidebilir ve yol üstündeki güzel cafe ve barlarda soluklanabilirler. Moskova’ya yaz ya da kış, hangi mevsimde gelmiş olursanız olun, Moskova’nın parklarını kesinlikle görmenizi tavsiye ederim ama hafta sonları daha da canlı olduklarını önemle eklemeliyim. Gorki Park en eşsizi olsa da VDNKh (Vedenha) ve üçüncü sırada da Sokolniki’yi belirtebilirim ama es kaza başka bir parka gittiyseniz oraya da hayran kalmanız mümkün. Moskova’nın parkları öylesine özel ve güzel ki, sanki şehrin ana teması parklar ve evler etraflarına kurulmuş, sanki şehirde biraz da beton olsun denmiş.
Ayrıca Moskova Devlet Üniversitesi’nin büyüleyici binasını ve ilerisindeki serçeler tepesinden (Vorobyovy Gory) bütün Moskova manzarasını izleyebilirsiniz. Buranın da altından geçen Moskova Nehri’nde tekne turlarına katılabilir veya nehrin yanındaki uysal sincapların cirit attığı orman misali parkta gezebilirsiniz. En güzeli ise art arda bağlantılı kilometrelerce uzunluktaki bu parkların ucu yukarıda belirttiğim Gorki Park’a çıkar ve buralarda yani şehrin en merkezinde bütün gününüzü şehir keşmekeşine girmeden parkların içinde gezerek geçirebilirsiniz. Moskova’nın en hayran olduğum yanı hep sorulur, kız arkadaşım olmadan önce bu sorunun cevabı, malumunuz belliydi. Artık Moskova’nın parkları, kızlarının önüne geçti, en azından benim gözümde.
Samimi açıklamalara başlamışken bir de Moskova’nın az uğranan, hatta bazı Moskovalılar’ın bile iyi bilmediği bir parkı da paylaşayım sizinle; sıkıcı olmayan bahçe (Niskuçnıy Sad) adındaki bu park, Gorki Park’ın ilerisinde yer alıyor ve bu iki park da birbiri ile bağlantılı. İnsanlar nehre yakın alt kısmından yürüyüp gitse de, benim tavsiyem tepe yukarı gitmeniz ve parkın içlerine girmeniz. İçinde dolaştıkça da yeni yerler keşfedebilirsiniz. Hele ki güzel bir havada haftasonu geldiyseniz bu bölgeye, uzun bir gündüzünüzü buraya ayırın derim, üstüne bir de müze on adı verilen parkı da ekleyebilirsiniz tabii ve evet orası da yine Gorki parka direk bağlantılı başka bir park.Yardımcı olduğum bazı Türk turistler Rusların bütün bu park sevdasına anlam veremiyor aslında. “Böylesine soğuk bir ülkede bunca parka ne gerek var?” diyenler çok. Ama Ruslar bu parkların çoğunda kışları harikulade paten pistleri inşa ediyorlar. Kışı ayrı, yazı ayrı güzel bu parkların ama benim dediğime inanmayın, gidin kendiniz verin notunu.
Moskova her ne kadar tarihini sokaklarında dışa vursa da, derinlemesine öğrenmeniz gereken çok detaya sahip. Sanatseverlere, Tretyakovskaya durağındaki Tretikov galeriyi gezmelerini sonrasında o bölgeyi dolaşmalarını ve ayrıca Puşkin müzesini ve yakındaki beyaz Kurtarıcı İsa Kilisesi’ni gezmelerini tavsiye ederim.
Tarih severlere İkinci Dünya Savaşı Müzesi olan Büyük Vatanseverlik Savaşı müzesini ve Kızıl Meydan yakınında bulunan 1812 tarihli Fransız Savaşı Müzesi; Vatanseverlik Savaşı 1812 Müzesi ve Ulusal Tarih Müzesi’ni gezmelerini tavsiye ederim.
Yalnız buralara kadar gelip de, dünyanın saydığı büyük şair Nazım Hikmet’in mezarına da uğramadan dönmezsiniz umarım. Novodevichy mezarlığında Sovyetler Birliği ve Rusya’nın en saygın kişileri ile birlikte istirahat etmekte kendisi.
Düzinelerce ülkeye detaylı seyahatler yaptım ve birçok çılgın hikayem oldu ama Moskova açıklarında yaşayan bu sevimli dev ayıcıkla arkadaşlığım hepsinden öteydi.Instagram: @efetanayHazırlayan-Röportaj: Selçuk Bulut