20.09.2020 - 10:10 | Son Güncellenme:
Milliyet Tatil yazarları Türkiye'nin dört bir yanından en güzel Eylül rotalarını seçti.
Dört mevsim denizi durgun olan cennet Selimiye ile başlayalım. Asla dalga almayan çakıllı plajı hemen derinleşir. Adalarla çevrili olan bu koyda oldukça fazla lüks yat vardır. Zaten bilenler bilir, bu bölge ahşap yelkenli teknelerin Türkiye pazarında yüzde 80’lik üretici pazarına sahiptir.
Her mevsim güzel olan bu küçük lüks kasaba, yazın kavurucu sıcağı ve kalabalığını tercih etmeyen Eylül turistine hitap edebilecek en güzel destinasyonlardan biridir. Tekneler içinde denize girmekten çekinirseniz, yine Selimiye Köyüne bağlı Cennet Koyu’nda denize girebilirsiniz. Selimiye köyündeki konaklama imkanları genelde küçük pansiyonlardadır. Ama meraklısına, çeşitli oteller de mevcuttur. Buraya geldiyseniz Paprika pastanesinin tatlılarının tadına mutlaka bakmanızı öneririm.
Sevimli adası, derin suları ile Bozburun’a devam etmeyi tercih edenlerdenseniz, siz de bizim gibi sakinlik ve huzur arıyorsunuz demektir. Burası geceden öğlen saat iki sularına kadar turkuaz, çarşaf gibi suya sahiptir. Öğleden sonra hafif dalgalanma başlar. Akşam saatlerinde yeme – içme alternatifi olmayan bu küçük kasabada eğer mutfaklı bir pansiyonda konaklamayı tercih ederseniz, yazın en hesaplı ve huzur dolu tatilini yapmış olursunuz. Eğer otel tercih ederseniz, kesenin ağzı biraz açılmak zorunda. Çünkü bu tarz kasabalarda tekne sahipleri ve turistleri ağırlamaya yönelik işletmeler ağırlıklı olduğu için porsiyonlar küçük, fiyatlar yüksektir. Ayrıca tatilinizde burayı konaklama merkeziniz yapmaya karar verirseniz bir gününüzü mutlaka tekne turu yapmaya ayırmanızı öneririm. Gördüğünüz koylara, suyun rengine hayret edeceksiniz.
Üçüncü koyumuz Söğüt Köyü ile devam edelim. Dar, çakıllı sahili, huzur dolu havası ile her zaman kalbimizde yeri farklıdır bu köyün. Konaklama seçeneği açısından çok alternatif olmaması sebebi ile Bozburun’da kalmak tercih edilebilir. Ancak yine de bu köyü ziyaret edip Ahtapotçu Mehmet Usta ve Deniz Kızı Restoran’dan ahtapot yemeden dönmek olmaz.Şimdiden iyi tatiller.
Yerli yabancı hangi turiste sorsalar, "Türkiye' nin yazlık şehri deyince akla ilk neresi gelir?" diye, muhakkak verilen cevapların çoğu Antalya olacaktır. Yaz deyince akla önce Antalya, hemen arkasından da karikatürlere bile konu olan dayanılmaz sıcağı geliyor değil mi? Temmuz ve Ağustos ayları için doğru ama siz bir de Eylül ayında görün... Eylül ayının hele bir de 15i'nden sonra gelirseniz, şehir bütün güzellikleriyle karşılayacaktır sizi...
Gelmişken de hiç zaman kaybetmeden, hemen Hadrian kapısından eski şehre girip gezmeye başlayın. İşte burası dillere destan güzellikteki Kaleiçi, eski Antalya evlerinin begonvillerle bezeli duvarlarına, konakların önünde camekanla üzeri çerçevelenmiş Roma döneminden kalma antik kalıntılara bakarken, biraz sokak aralarında kaybolun, yolunuzu bulmaya çalışırken bir bakmışsınız yat limanına varmışsınız. Burada ister bir tekneye atlayıp falez manzarasına izleyerek denizden bir şehir turu yapın, isterseniz meşhur Mermerli Plajı'ndan denize girmenin tadını çıkarın.
Antalya'da denize girmek için kilometrelerce yol gitmeye hiç gerek olmadığı için çok şanslısınız, zamanınız size kalacak. Bir tarafınızda 7 km uzunluğunda küçük çakıllı yapısıyla Konyaaltı plajı, diğer tarafınıza ise kumluk sahiliyle Lara Plajı yer alıyor. Her iki tarafta da hem özel işletmeler hem de halk plajlarından yararlanabilirsiniz.
Peki, kum deniz güneş dışında ne yapabiliriz? Tarih meraklıları için, Şehre 45 dakika kadar uzakta olan Termessos, Perge, Aspendos Antik kentlerini gezmek kulağa sizce de hoş gelmiyor mu? .
Ya da macera sevenler için Köprülü Kanyon'da bir gezi ve rafting turuna katılıp biraz macera yaşamaya ne dersiniz? Hatta oraya kadar gelmişken 200m. uçurum manzarasından Tazı Kanyonu'na da bir bakalım, ama yükseklik korkusu olanlar aman siz dikkat edin.
Ya da doğa sevenler için Kurşunlu şelalesi tabiat parkında bir gezi ve sonrasında bir de Düden Şelalesi 40 m yükseklikteki falezlerden denize nasıl bir görsel şölenle dökülüyor diye izlemek, muhakkak ki çok keyifli olacaktır.
Eylül ayı geldi ve sonbahar artık o ılık yüzünü göstermeye başladı. Bununla beraber tabiat ana da bize güzelliklerini tüm renkleri ile sunmaya başladı.Peki bu renk cümbüşü serin havalarda ne yapılır? Kimisi günübirlik kaçamaklar yaparken kimisi de benim gibi kendini doğaya atıp çadır kampı yapıyor. Bu kısacık yazımda size hem İstanbul’a yakın, hem ulaşımı rahat hem de doğa ile iç-içe olabileceğiniz bir yer önereceğim. Neresi mi? Elbette, Kuzuyayla Tabiat Parkı.Kuzuyayla Tabiat Parkı tıpkı Yedigöller gibi işletilen, hem günübirlik ziyaretçilere hem de kamp meraklılarını ağırlayan bir yer. Girişte çadır kuracağınızı belirterek 50₺ ödeme yapmanız ile beraber dilediğiniz kadar konaklayabilirsiniz. Tesiste vasat üstü bir restaurant, yiyecekleri yıkamak için çeşme, WC ve aydınlatma direkleri dibinde elektrik prizleri mevcut. Elektrik bazen çalışmadığından powerbanklerinizi doldurup gitmekte fayda var.
Nasıl Gidilir?Daha önce bu bölgeye gidenler için özet geçmek gerekirse Kartepe Kayak Merkezi’ne gelmeden 3-4 km önce yolüstünde soldan çıkışı var. Bu bölgeye ilk kez gelecekler için İstanbul-Ankara tem otoyolunda İzmit Doğu gişelerden çıkıp Sapanca yoluna sapmalı. Sapanca yoluna girdikten sonra Kartepe tabelalarını takip etmeleri yeterli.Yanımıza Neler Alalım?İlk olarak en önemli noktadan başlayayım. Soğuk. Merkezde t-shirt ile gezilecek sıcak havaya sakın ola aldanmayın. Ben en iyisi maddeler halinde yazayım. Okuması ve yola çıkmadan önce kontrol etmesi daha rahat olur sanırım.• Çadır ve bilimum malzemeleri (Üzerine yatacak mat. Mat yoksa çift battaniye de olur)• Yanınıza mutlaka polar ve hatta üstüne bir mont alın. Akşam ateşbaşında sırtınızı üşütüp kampın faturası hasta olarak ödemenizi istemem.• Yiyecek ve içecek. Yakınlarda market olmadığından en ufak ihtiyacınıza varana kadar yanınıza almanız gerekiyor. Bu mevsimde bozulmaz ama kahvaltıda yumuşamış bir kaşar yemek veya ılık bir meyvesuyu içmek istemiyorsanız bir buzluk ve içine 1-2 şişe buz almak iyi olabilir.• Masa örtüsü. Parkta ahşaptan yapılma oturaklı masalar mevcut. Masaların üzerine sermek için temiz bir örtü iyi olur. Rahat edersiniz. Malum pandemi.• Odun. Geceleri yakmadan oturulmaz mı? Tabi ki oturulur ama kamp demek ateş demek, ateşbaşında sohbet demek. Parkın içinde arabayla 5-6 dakika mesafede kesilmeye müsait ağaçlar oluyor. Daha doğrusu ağaçlar zaten Orman Bakanlığınca kesilmiş. Yerde kalanlar diyeyim. Yok efendim ben uğraşamam derseniz 1 çuval meşe odunu sabaha kadar yeterli olur.• Powerbank. Elektrik direkleri çadırlara uzak. Direğin dibinde elinizde telefon ile beklemek keyfinizi kaçırmasın.• Fener. Gece olduğunda aydınlatma direkleri uzakta kaldığından ortam loşlaşıyor. Aradınığınızı rahat bulmak için bir fener iyi olur.
Sıkça Sorulan Sorular• WC temiz mi?WC’lerin çok temiz olduğunu maalesef söyleyemem. Fakat daha kötülerini de çok gördüm.• Yabani hayvan var mı?Tesis etrafı tellerle çevrili olduğundan ve tesise bir kaç km mesafede otel ve kayak pisti olduğundan yabani hayvan yok. Bir keresinde kirpi görmüştük. Biz kirpiden, kirpi de bizden korkmuştu.• Gece kampta yalnız mı kalıyoruz?Hayır. Geceleri ortalama 10 çadır olur. 10 çadır birbirini göremeyecek kadar uzak, bir seslenmede yardıma koşabilecek kadar yakın oluyor.• Telefon çekiyor mu?Evet. Tüm şebekeler sorunsuz kullanılabilir durumda. İnternet hızı da gayet iyi. Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar• Gece yatarken dışarıda asla yiyecek bir şey bırakmayın. Kirpi, köpek gibi hayvanlar gelip eşeleyebilir. Sabaha aç kalabilirsiniz.• Tüm değerli eşyalarınızı güzelce saklayın. Bugüne kadar hiç hırsızlığa denk gelmemiş yada duymamış olsam da tedbirli olmak her zaman iyidir.
Yaz aylarında özellikle İstanbulluların gözde tatil mekanlarından biri olan Bozcaada, yoğun sezonunun bitişiyle kalabalıktan kurtulup asıl sakin kimliğine yeniden bürünüyor . Bu güzel adanın dingin havasını hissedip, sokakların keyfini sakince hafif esintili bir havada gezmek, bağ bozumu zamanında üzümlerin ve ada şaraplarının keyfini çıkartmak için en ideal zaman Eylül ayı.
Adaya ulaşım için önce Çanakkale Geyikli iskelesi’ne gelmelisiniz, buradan yaya olarak yada araçla feribotla adaya geçiş yapabilirsiniz. Sefer saatleri hakkında bilgiyi Gestaş ana sayfasından edinebilirsiniz. Feribota binip denize açıldıktan sonra adaya yaklaştıkça huzurlu havası sizi hemen sarmaya başlayacak. Sonrasında kendinizi adanın dingin kollarına bırakın, ada bağları arasında gezin, rüzgarı hissedin ve dağ kekiklerinin kokusunu içinize çekin.
Uzun keyifli bir ada kahvaltısı için İda Kafe ve adanın tek fırını ünvanı olan Çiçek Fırın’ın merkezdeki şubesi tavsiye edilir. Güzel bir kahvaltıyla enerji aldıktan sonra adayı koy, koy gezin Habbele koyu, Sulubahçe, en ünlüsü Ayazma plajı, akvaryum koyu , soğuk suya aldırmayın bu güzel denizin keyfini çıkartın .
Bir ada klasiği olarak akşam günbatımı Polente tepesi kesinlikle etkileyici. Bir yanda sıralanmış rüzgar gülleri diğer tarafta yüksek uçurumdan deniz manzarası ve güneşin batışı , gerçekten cennetten çıkma bir an .Günbatımı sonrası merkezde rum mahallesinde ada mezelerini ve deniz ürünlerini tadabilirsiniz. Rum mahallesi dışında akşam yemeği için merkezde Vasilaki restaurant ve merkez dışında Ayazma Plajındaki mezeleriyle ünlü Vahit’in Yeri tavsiye edilir.
Konaklama için; bağ bozumu zamanı bir bağ evinde kalmak bu havayı tamamlamak için ideal, bağ evi için öneri Mavriya bağ evi, ada merkezi konaklama için Güneş Ada Otel ve Ada Evi Mu deneyebilirsiniz. Bunları yapmadan adadan ayrılmayın ; * Ada reçellerinden alın * Damlasakızı ve Bademli kurabiyelerden tadın * Egeye özgü mezelerin tadına bakın * Adanın en eski gece mekanı Salhane’de kale manzarasının keyfini çıkartın* Bozcaada Kalesi’ni gezin* Rum mahallesinin rengarenk sokaklarında fotoğraf çekin* Adanın ünlü ressamı Cemil Onay’ın sanat galerisini gezin
Hazır sonbahar aylarından Eylül’ü bir parça yaza kaptırmışken; sezonun sakince tadını çıkarmanın tam vakti. Şöyle hafta sonu kaçmalık bir yerler ararken gönlümüzü kaptırdığımız Akyaka’da neler yapılabilir onu paylaşalım istedim. Aslında Muğla’nın Ula ilçesine bağlı bir mahalle olan Akyaka; turistik olarak birçokların gözbebeği. Daha Ege taraflarında yaz sıcakları devam ederken buz gibi soğuk suyuyla Azmak Nehri’nde yüzebilir veya sadece ayaklarınızı sokarak yetinebilirsiniz. Çünkü çok soğuk. Ben manzarayı seyre dalmak istiyorum diyenler için sizi de düşündük. 15 ve 30 dk’lık turlarla nehir üzerinde gezintiye çıkıp keyifli vakitler geçirebilirsiniz. Giderseniz Akyaka sevdalısı olan Şadi Kaptan’a benden selam iletin.
Eğer yok ben daha çok yüzmeli tur isterim kendimi Ege’nin sularına bırakmak istiyorum derseniz; günübirlik tekne turları mevcut. Gökova ve Akyaka tekne turları ile muhteşem koyların tadına varabilirsiniz. Ben tatilde aktivite yapanlardanım diyorsanız onun içinde çözümümüz var. Akyaka termal rüzgarlardan ötürü ve sığ bir denize sahip olduğundan rüzgar sörfünün en etkin yapıldığı noktalardan biri. Deneyip ders alıp hem rüzgârın hem de denizin keyfini bir arada çıkarabilirsiniz. Tabii bir de kolları çalıştırmalıyız değil mi? O zaman kano severler buraya. İsmini Amazon ormanlarına benzerliğinden alan ağaçların arasında muhteşem bir varış noktasına sahip kano turu sizi çok sevindirecek eminim. Sazlıkların arasından kürek çektikçe tam bir ödülmüşçesine sizi bekleyen bu noktada mola vererek buz gibi suyun tüm bedeninize işlemesini hissedebilirsiniz.
Sonbaharda hafta sonunu değerlendirmek istiyorsunuz ve karar veremiyorsunuz. O zaman günü birlik geziler için en uygun rotalardan biri olan Sapanca sizin için nokta atışı olacaktır. Sakarya il merkezi olan Adapazarı'na yaklaşık 25 km ve İstanbul’a ise sadece 120 km. Sapanca Gölü ve Sapanca’nın yemyeşil oluşu sizi, yaşadığınız şehrin trafiğinden, kalabalığından ve gürültüsünden almak için yetecektir.
Fakat Sapanca’ya gelmişken gezilecek yerler bir hayli fazladır. Mutlaka gezmeniz gereken yerler;
Sahil ve yürüyüş yolu; Göl kenarında yürüyüş yapabilirsiniz. Göl için deniz bisikleti kiralayabilirsiniz. . Ayrıca taze balık yemek isterseniz, özellikle de yayın balığını tatmak için burası doğru adres olacaktır.
Doğayla iç içe bir yer. Gölü de yukarıdan izleme imkanı bulunuyor. Tabiat parkı alanı içerisinde piknik dışında paintball ve atv sürme gibi imkanlar da mevcut.
Göl kenarında bir birinde farklı tasarım ve konsepte sahip kafe ve restoranlar bulunuyor. Ayrıca her biri sosyal medya fotoğrafçılığı çok güzel imkanlara sahip.Kırkpınar Bağdar Caddesi; Burada yürüyüş yapabilirsiniz. Çok nezih kafelerde çay ve kahvenizi içebilir veya farklı tarzlarda bulunan restoranlarda yemek yiyebilirsiniz.
Her biri ayrı ayrı doğal güzelliğe sahip yaşam alanları. Şelale ve yapay göletleri bulunuyor. Kahvaltı veya balık için ideal yerler.
Yaz tatilinin en popüler aylarını da geride bıraktığımıza göre, o zaman sakinlik ve sessizlik dolu Eylül rotalarına hazırız demektir. Akdeniz'in yer yer Kasım'a kadar soğumayan deniz suyunun size söyleyeceği bir şeyler var...
Eylül'de yaz tatili yapabileceğiniz en iyi yerlerden biri de elbette Kaş. Kaş merkezden kalkan teknelerle Kekova turu yapmak, bu tatilde anlatılacak en güzel anılar arasında yerini alacak.Tekne turları havanın durumuna göre gidecekleri koylarda değişikler yapıyorlar ama, buraları görmeden de asla gelmeyin.Çamlık, Akvaryum, Kaleköy (Simena), Tersane, Batık Şehir, Üçağız ve Yağlıca Koyu.
Eğer tekne turuna gitmek istemezseniz, 10 dakikalık bir motor yolculuğu ile Limanağzı'na gelebilirsiniz. Limanağzı'nın su altı canlılığı oldukça zengin, gelirken ekipmanlarınızı getirip balık kovalayabilirsiniz.En yoğun olan sezonda asla bulamayacağınız sakinlikteki Küçük Çakıl, Büyük Çakıl ve elbette Kaputaş. Bu nefis 3 yer, Kaş'a yeniden gelmeniz için büyük bir bahane olarak aklınızda yer edecek.