15.02.2020 - 11:26 | Son Güncellenme:
AA
Dünyada sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması için yoksulluğun giderilmesi gerektiği konusunda görüş birliği bulunurken, bu doğrultuda istihdam piyasasının dengeye kavuşması ve kadının iş gücüne katılımının önemi de giderek artıyor.
Türkiye'nin dünyanın önde gelen ekonomileri arasında yer alma hedefini gerçekleştirmede de önemli bir rol oynayacak kadının iş gücüne katılımı konusunda birçok çalışma yapılıyor.
Bu kapsamda Türkiye İsrafı Önleme Vakfı (TİSVA) bünyesinde yürütülen Türkiye Grameen Mikrofinans Programı'yla, finansal sıkıntının azaltılması ve Türkiye'de yoksulların küçük bir sermayeye ulaşmasını sağlamak amacıyla mikrokredi faaliyeti gerçekleştiriliyor.
TİSVA'dan alınan bilgiye göre, Türkiye genelinde 64 ilde 91 şubede faaliyetlerin yürütüldüğü program ile Temmuz 2003'ten bu yana 200 bine yakın dar gelirli kadına ulaşılarak 1 milyar lira civarında mikrokredi dağıtıldı. Aile fertleri dahil edilerek bakıldığında, mikrokredi imkanından yararlanan kişi sayısının yaklaşık 700 bin olduğu tahmin ediliyor.
Uygulama kapsamında dar gelirli kadınların aldığı mikrokredileri en çok ticari faaliyetler olarak değerlendirilen kozmetik, takı, temizlik ürünleri, havlu ve süs eşyalarının satışında değerlendirdiği görüldü. Bu kapsamda mikrokredilerin yüzde 34,4'ünü ticaret sektörüne yatırıldı. Diğer kullanım alanlarına bakıldığında, kadınların aldığı mikrokredileri yüzde 33,7'yle dikiş-nakışın yanı sıra şapka, patik, kazak, havlu ve yemeni yapımında, yüzde 20,1'le de terzi, aktar, bakkal, mantı dükkanı açarak işletme sahipliğinde değerlendirdiği dikkati çekti.
"Bu yıl verilen mikrokredilerin 200 milyon liraya ulaşmasını bekliyoruz"
AA muhabirine konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan TİSVA Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Aziz Akgül, Türkiye'de yoksulluğun azaltılmasında uygulanan ana stratejinin, hibe şeklindeki yardımlar olduğunu belirterek, bunların mutlaka istisnai hale getirilmesi gerektiğini söyledi.
Hibe yardımlarının, çalışamayacak durumda olan yaşlı, hasta ve engelli vatandaşlara yapılması gerektiğini vurgulayan Akgül, "Çalışabilecek durumdaki yoksullara ise hibe yardımlar yerine, onların kendi kendilerine gelir getirici faaliyetlerde bulunmaları teşvik edilmeli ve bu yönde desteklenmelidir." dedi.
Türkiye Grameen Mikrofinans Programı'yla geçen yıl 50 bin dar gelirli kadına 120 milyon liralık mikrokredi dağıtımı yapıldığını aktaran Akgül, şunları kaydetti:
"2020 için mikrokredi dağıtımının 200 milyon liraya ulaşmasını öngörüyoruz. Teşvik belgelerindeki veriler çerçevesinde, Türkiye'de kişi başı yatırım maliyetleri dikkate alındığında yabancı sermaye marifetiyle 1 kişinin istihdamı için gerekli yatırım tutarı 928 bin lira, yerli sermaye marifetiyle 1 kişinin istihdamı için gerekli yatırım tutarı 385 bin lira iken, mikrokredi vasıtasıyla yoksulların kendi kendilerine gelir getirici bir faaliyette bulunabilmeleri ve mikrogirişimci olabilmeleri için ihtiyaç duyulan sermaye sadece 1.000 liradır. Bu kapsamda hedeflediğimiz mikrokredi dağıtım tutarına ve yoksul kadın sayısına ulaşabilmek için ilave fon bulunması ve bağış desteği çok büyük önem arz ediyor. Yeterli finansman kaynağı bulunması durumunda, yaklaşık 3 milyondan fazla yoksul kadının mikrogirişimci yapılmasını hedefliyoruz."
Mikrokredi
Mikrokredinin öncüsü ve Nobel Barış Ödülü sahibi Prof. Dr. Muhammed Yunus'un kurduğu Grameen Bank ile yoksulluğun azaltılmasına katkı sağlamak üzere geliştirilen Türkiye Grameen Mikrofinans Programı'nda, teminat ve kefalet gerekmeden, dar gelirli kadınlara gelir getirici faaliyette bulunmalarını sağlayacak şekilde tamamen güvene dayalı mikrokredi veriliyor.
Mikrokredi kullanacak dar gelirli kadınlara, ilk yıl için en fazla bin liralık mikrokredi sağlanırken, bu rakam yıllar içinde artarak en fazla 5 bin liraya ulaşabiliyor.
Uygulamada, hiçbir maddi varlığı olmayan kadınlar, mikrokredi almada diğerlerine göre öncelikli kılınıyor. Mikrokredi programında sadece bir iş fikri olan dar gelirli kadınlara kredi verilmesi esas alınıyor.
5 kişilik gruplar halinde uygulanan mikrokredi programında, yoksul kişinin beyanı dışında hiçbir evrak istenmiyor. Programda, grup uygulanması sayesinde gruptaki kişilerin birbirlerine yardımcı olması ve dayanışması sağlanıyor.