EgeHayatın çelişkisini yakalayan sözler

Hayatın çelişkisini yakalayan sözler

24.04.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Hayatın çelişkisini yakalayan sözler

"Tezatname - Hayatın Çelişkisini Yakalayan Sözler" adlı kitap, Aykırı Yayınları'ndan piyasaya çıktı. Kitapta, siyaset, edebiyat, felsefe ve sanat dünyasından ünlü kişilerin, ilk anda yanlış, çelişik ve hatta saçma gibi gelen ama düşününce derin anlamı olan ünlü sözlerine yer veriliyor. Tezat hakaretler ve iltifatların yanı sıra tezat tasvirlere de dikkat çekilen kitapta, çarpıcı gerçekliğe sahip çok sayıda söz yer alıyor. İşte sizin için seçtiklerim. Winston Churchill: Dünyada ortalıkta dolaşan bir sürü berbat yalan var, en kötüsü de yarısının doğru olması... Bacon: Bütün vaktinizi çalışmaya adamak tembelliktir. Georg Hegel: Tarihten aldığımız ders, tarihten ders almadığımızdır. Woody Allen: Ölmekten korktuğumdan değil, sadece gerçekleştiğinde orada olmak istemiyorum. W. Somerset Maugham: Emin olduğum tek bir şey varsa, o da insanın emin olabileceği çok az şey olduğudur. Napolyon Bonaparte: Aşkta zafer kazanan, kaçıp giden erkektir. Simon Cameron: Dürüst politikacı, bir kere satın alınınca taraf değiştirmeyen politikacıdır. Doly Parton: Bu kadar ucuz görünmenin, ne kadar pahalıya mal olduğuna inanamazsınız.* * * Çiçero: Adaletin aşırısı, aşırı adaletsizliktir. Mark Twain: Hiçbir zaman okulumun eğitimimi engellemesine izin vermedim. Kennedy: ABD, yerinde saymak için bile çok hızlı ilerlemelidir. Zsa Zsa Gabor: Bir kız aşk için evlenmeli ve onu bulana kadar evlenmeye devam etmelidir. Shakespeare: En sahici şiir, uydurma olandır. Margaret Mead: Bir eşiniz daha olmadığını asla unutmayın. Tıpkı diğer herkes gibi. Alan Bennett: Çok sıkı bir şekilde denetlendiği sürece özgür ifadeden yanayım. Niels Bohr: Kuantum fiziği kafanızı karıştırmadıysa onu tam olarak anlamamışsınız demektir. Bob Hope: Bankalar, paraya ihtiyacınız olmadığını kanıtladığınızda size borç veren kurumlardır. Coco Chanel: Bir kadının çıplaklığa en yakın olduğu an, en şık olduğu andır. Charles Bukowski: Tabii ki bir insanı sevebilirsiniz, eğer onu yeterince tanımıyorsanız. Soren Kierkegaard: Mükemmel aşk, insanın kendisini mutsuz edecek kişiyi sevmesidir. Lionel Strachey: İstediğin kadını elde etmenin cezası, onu elinde tutmak zorunda olmandır. Finley Peter Dunne: İyi kocalar bekar kalır, evlenemeyecek kadar düşüncelidirler. Molly Mcgee: Bir erkek hiç neden yokken karısına çiçek getirmişse, bir nedeni vardır elbet.* * * Tacitus:Devlet ne kadar yozlaşmışsa, o kadar çok kanun olur. Oscar Wilde: Siyasi partilere bayılıyorum. İnsanların siyasetten konuşmadığı tek yer orası kaldı. Elisabeth Marbury: Arkadaşlarınız ne kadar zenginse, o kadar pahalıya patlar. Edmund Burke: Zayıf bir hükümet kadar baskıcı ve adaletsiz olanı yoktur. Charles De Gaulle: Siyasetçi, efendi olabilmek için uşak gibi görünür. Dwight D. Eisenhower: Askeri açıdan güçlü olmamız gerekir ancak belirli bir aşamadan sonra askeri güç, ulusal zayıflığa yol açar. Konfüçyüs: Asıl bilgi, insanın cehaletinin sınırlarını tanımasında yatar. Eleanor Roosevelt: Yoksulluk çok pahalı bir lüks. Maliyetini karşılayamayız. Elimde bir kitap var. Yazan Dr. Mardy Grothe... Dr. Mardy Grothe, insan hayatının çelişkilerini çarpıcı bir dille ortaya koyan sözleri bir kitapta toplamış. BİR BAŞKA GÖZLE Kavgasız, gaspsız, kapkaçsız, yaralamasız, cinayetsiz, lekelemesiz gün geçmiyor. Sorumsuz, ciddiyetsiz, aldatmacı, kolaycı yaşam tarzlarını moda eden anlayış 1980 sonrası toplumsal vizyonumuz oldu. Bu siyasal, toplumsal değişim; parayı, titri, kolaycı yolla popüler olmayı öne çıkarıp, sevgiyi, barışı, hoşgörüyü ve en önemlisi doğruyu inanılmaz ölçülerde geri itti. Kavga eden, donanımsız olan prim yaptı ve reytingleri alt üst etti. Olumlu değerlerimiz erozyona uğradı, yozlaştı, kimliksizleşti.Bir yanda sevgisini, ilgisini, bilgisini, emeğini katarak üretenler, ürünlerinden komik telifler alarak yaşamaya çalışıyorlar. Öte yandan kavga ederek popüler olan, altyapısız, sevgisiz insanlar ülkede turneler düzenleyerek, aileye, sevgiye çare olmaya kalkışıyor, inanılmaz paralar kazanıyorlar. Yaptığımız işi en iyi şekilde yapmanın erdem olduğu unutuluyor. Haber programlarında izlediğimiz, gasp, kapkaç, sahtecilik, yaralama, cinayet, hortumculuk, hırsızlık, haksızlık o kadar çok ki bu olayları insanımız kanıksamaya başladı.Titre, etikete, markaya sahip olabilmek için acımasız bir rekabetin içinde ruhumuzu eksiltiyoruz. Bedenimizi, biçimimizi taçlandırmaya çalışırken, sevgilerimiz, ruhlarımız kirleniyor. Daha çocuk yaşlarda, kolejler, özel liseler için rekabeti öğreniyor insanlarımız. Bu koşuşturma iş yaşamında da sürüyor. Doğa yok olmaya devam ederken, duygularımız da buna koşut olarak yok oluyor. Tüm bunlar sözde kalite için yapılıyor. Ancak, dayatmacı ulusal beğenimizin büyük bir çoğunlukla, hangi yolda olduğu tartışılmaz sonuçlarla ortaya çıkıyor. Sokak çocuklarının sayısı, her geçen yıl hızla artıyor. Sevgisizlik çığ gibi büyüyor. * * * "Şapkalarımızı önümüze koyup düşünelim" deniliyor. Toplumbilimciler, psikologlar, eğitimciler, sağlıkçılar, sanatçılar, aydınlar araştırıyor, anlatıyor, yazıyor, çiziyor. Sonuç; Sağırın kapısını istediğin kadar çal.Sevgi, ilgi, bilgi ile donatılmış insanı oluşturmak için, insana yatırım yapmamız gerekmez mi? Yaptığımız iş ne olursa olsun, en iyisini yapmanın erdem olduğuna inanmamız gerekmez mi? Çocuklarımıza ve gençlerimize yeteri kadar fırsat vermemiz gerekmez mi? Daha yüzlerce belirleyici unsur... Bağıra bağıra "sevgiye ihtiyacımız var" demek gerekmiyor mu? Hayatı ıskalamadan yaşama hakkımıza inanmamız gerekmiyor mu? Sanata, sanatçıya, üretene, aydına, doğruya, iyiye sahip çıkmamız gerekiyor. İncil'den ve Nikos Kazancakis'ten iki alıntıyla yazımı noktalamak istiyorum. "Birbirinizi seviniz, zira yalnız sizi sevenleri severseniz ne elde edebilirsiniz?""Kucaklarımız ne zaman açılıp birbirimize sarılacağız?" (İbrahim Gürsu'nun kaleminden) dsipahi@milliyet.com.tr Bağıra bağıra sevgi