EgeAptallığın teorisi

Aptallığın teorisi

26.12.2022 - 00:00 | Son Güncellenme:

.

Aptallığın teorisi

“Mide ülserine yediklerimiz neden olmaz. Ülserler bizi yiyenlerden oluşur”- Dr. Joseph Montague

Haberin Devamı

BÜLENT BUDA- Bu hafta sağlık sorunlarıyla boğuştuk. Şimdi iyiyiz. Sadece biraz yorgunluk, uyku durumu var. Dostlarla iletişimde telefonun yanı sıra sadece whatsapp kullanıyorum. Çok iyi hikayeler gönderiyorlar. Paylaşmak istedim.

Almanya İkinci Dünya Savaşı sürecinde tarihinin en karanlık döneminden geçiyordu. Masum insanların dükkanları taşlanıyor, kadınlar ve çocuklar zalimce sokak ortasında aşağılanıyordu. Genç bir teolog, Dietrich Bonhoeffer, bu zalimliğe itiraz etti ve bu sebeple hapse atıldı. Hapisteyken bu konu üzerine uzun uzun düşündü. Sayısız filozof, şair, fikir adamı ve bilim adamı çıkaran bu kültür nasıl olur da “Organize kötülüğün, zalimliğin, korkaklığın, cehaletin ve suçun merkezi” haline gelebilirdi? Bonhoeffer, “Sorunun kökeninde kötülük değil aptallık yatıyor” der. Hapisteyken yazdığı mektuplarda, “Aptallığın yarattığı kötülüğün diğer tüm kötülüklerden daha tehlikeli olduğunun” farkına vardı. Kötülüğü protesto edebilirdiniz, karşı argümanlarla kötülükle mücadele etmeniz mümkün. Fakat, “Organize olmuş ahmaklar sürüsüne karşı” yapabileceğiniz hiçbir şey yoktu. Ne protestolar ne zorlama onlara etki etmiyordu. Mantıklı gerekçeler sunduğunuzda da önce reddediyorlar, reddedemeyecek hale geldiklerinde ise gerçeği önemsizleştiriyorlardı.

Haberin Devamı

Aptal insanlar hallerinden memnun ve saldırıya da hazır haldedirler. Saldırıya geçtiklerinde kötü insanlardan çok daha tehlikeli oluyorlar. Bonhoeffer, aptallıkla mücadele edebilmek için önce onun doğasını anlamaya çalıştı: Aptallık bir zeka problemi değil ahlaki bir problemdir. Entelektüel birikimi olduğu halde aptal olan insanlar da vardı. İlk etapta “aptallığın” doğuştan gelen bir maraz olduğu düşünülür, fakat bu da yanlıştı. İnsanlar belli şartlar altında aptallaştırılıyorlardı. Daha doğrusu, başkalarının kendilerini aptallaştırmasına izin veriyorlardı. Yalnız insanlarda bu maraz daha az görülüyordu. Buradan yola çıkarak “Aptallığın” psikolojik değil sosyolojik olduğu sonucuna vardı.

Güçlerin birisinde toplanması arzusu politik ve dini hareketlerde çok sık rastlanırdı. Aptallık hastalığının bulaştığı yerler böylesi gruplardı. Ahmaklar ve diktatörler arasındaki muazzam korelasyon, ikisini de birbirine ihtiyaç duyar hale getiriyordu. İnsanların ahlaki ve entelektüel birikimleri bir anda yok olmuyordu. Diktatör gücünü artırdıkça, aptallar o gücün büyüsüne kapılıyor ve bağımsız düşünme yetisini kaybediyordu. Aptallar, gözlerine sokulan tüm gerçekleri inatla reddediyorlardı. Aptallarla konuştuğunuzda bir insanla değil, sloganlarla konuşmaya ayarlanmış bir robotla konuştuğunuz hissiyatına kapılıyordunuz. Büyülenmiş gibiydiler. Değil kötülük yaptıklarını, ne yaptıklarını bile bilmiyorlardı. Aptalları bu katatonik uykudan çıkarmanın tek yolu, “Bağımsız ve özgür olmalarını” sağlamaktı.

Haberin Devamı

Ama 9 Nisan 1945 günü sabaha karşı Bonhoeffer’i bir toplama kampının darağacına asarak öldürdüler. Dolayısı ile “politik ve dini hareketlerde rastlanılan, lidere ya da diktatöre vecd halinde” tapınma aşaması ile döngü tamamlanmıştı. “Kötülük yaptıklarının da ayırdına varamadan, liderlerinin emrinde, onların istekleri sorgusuz ve vicdan muhasebesi yapmaksızın” yerine getirilmişti. Bu toplumsal aura diktatörlerin varoluş hasadı idi. Bonhoeffer, toplama kampında asılmadan hemen önce gardiyana, “Yaptığınız her şeyden sorumlusunuz” demişti. Nitekim “Nazizm’in kurucuları Hitler ve Goebbels” yenilgi sonrası intihar edecekler, cesetleri yakılıp bir nehirde yokluğun karanlığına dökülecektir. Bonhoeffer ise, doğruluğu tarih boyunca defalarca kanıtlanan teoremi ile anılıp yüceltilerek saygıyla anılmaya devam ediyor.

Haberin Devamı

Esen kalın. Aydınlık günler…

Aptallığın teorisi

Bir kenara yazın bulunsun

*Bir şeyi gerçekten yapmak isteyen bir yol bulur. İstemeyen mazeret üretir. (E. C. Mckenzie)

*Boş oturmak pas gibidir. İnsanı çalışmaktan daha çok eskitir. (Benjamin Franklin)

*Tırmanmayı göze alan, zirvenin de hazzını yaşar. (Dan Millman)

*Güçlükler, başarının değerini artıran süslerdir. (Moliere)