19.04.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:
Bu küçük mankenler podyumda yürürken bir yandan da onların bu dünyada gördükleri problemlerle ilgili yazdıkları okunacak. Kimi savaşların durmasını isteyecek, kimi çöplerin kaldırılmasını... Kimi küfürlü konuşanlardan, kuyrukta öne geçenlerden, internetin geç açılmasından, gece vakti gitar çalarak kendisini rahatsız eden komşusundan şikayet edecek. Kimi de insanların kobay olarak kullanılmasına, yanıltıcı kozmetik reklamlarına, çocukların dövülmesine, sigara üreticilerine laf edecek. İzleyiciler arasında da çocuklar olacak. Onlar en önde, minderlerde oturarak defileyi izlerken, ebeveynler de arkadaki sandalyelere geçecekler. Defile çok uzun sürmeyecek. "Çocuklar da bu defileyi seyredeceği için kısa olacak. Sıkılırlar yoksa" diyen Mayruk 25-30 dakikalık bir defile yapacaklarını belirtiyor. Yıldırım Mayruk, yardımcısı Barbaros Şansal ile birlikte "2023'e Hikayeler" adını verdiği serisine devam ediyor. 23 Nisan'da "2023'e Hikayeler XII Micro Couture" ismiyle Swissotel The Bosphorus'ta gerçekleşecek son defilesinin diğerlerinden bir farkı var: Bu defilede podyumdakilerin boyları 140 santimetreyi geçmeyecek çünkü mankenler 6 ile 10 yaş arasındaki çocuklar olacak. Ve hepsi onlar için özel tasarlanmış ama tüm malzemeleri büyüklerininki gibi özenli ve pahalı kıyafetler giyecekler. Şifon mavi, pembe elbiseler de olacak, sırtı biraz açık leopar desenliler de... Yıldırım Mayruk: Bizim defilelerimizde kullandığımıza benzer elbiselerin küçültülmüşünü bu küçük mankenlere giydiriyoruz. Elbiselerimiz alıştığımız çocuk elbiselerine benzemiyor ama çocukluklarını da ön plana çıkarıyoruz. Evet, makyaj da göreceksiniz ama 23 Nisan törenlerinde de çocuklar makyajlı oluyor. Bizim makyajımız ışık vuracağı için, ışığın altında bembeyaz parlamamaları için yapılan çok hafif bir makyaj. İki parmaklık topuklu bir ayakkabı giyecekler. Zaten hepsi annelerinin ayakkabılarını giyip yürümeye hevesli. Elbiseler de belirttiğim gibi seksi kadın elbisesi değil. Barbaros Şansal: Çocukluğumu hatırlıyorum da şort, üzerine ceket giyerdik, çok sinir olurdum. Dona dona sokaklarda dolaşırdık. Boyum uzun diye arkaya geçerdim, bayrak da tutturmazlardı bana. Her sene aynı heykele çelenk koymalar... Artık 21'inci yüzyıldayız. Bu Türkiye'nin imajı, bu Türkiye'nin promosyonudur. Evet, kızanlar olabilir. Sonuçta bunlar çocuk elbiseleri. Ama bildiklerimizden daha büyük formatına yakın. Bizde Pamuk Prenses, Yamuk Prenses yok. Bu çocuklar bu kıyafeti hak ediyorlar bence. Ayrıca bu kadar mikro elbise bir devrim aslında. Müşterilerimize ne yapıyorsak aynısını yaptık. En pahalı kumaşı aldık. Öncelikle şu soruyu sormak istiyorum: Çocuklara daha kadınımsı elbiseler giydirdiğiniz, makyaj yaptığınız için size kızanlar olmayacak mı? Barbaros Ş.: Daha bu proje duyulur duyulmaz bize çocuğu için siparişte bulunan aile oldu. Yıldırım M.: Çocuk elbiselerine bakıldığı vakit, sınırlı sayıdalar. Zannediyorum ki bir şeye öncülük edeceğiz. Çocuklar artık çeşitli kutlamalarda klasik çocuk kıyafetlerinden çıkacak ve bu tarz elbiseler giyecekler. Barbaros Ş.: Dünyada çocukla yapılan defile çok. Ama buradaki elbiseler her çocuğun kendine, kimliğine göre tasarlanmış elbiseler. Her çocuğu tanıdıkça elbisesi, kalıbı, modeli değişti. Hepsi kendine özel tasarlandı. Aynen müşteri gibi davrandık onlara. Ve bu elbiseler dikilirken hepsinin kumaşı, işlemeleri, dikimi ile ilgili bilgi verdik. Onlara kentli, burjuva kültürünü aşılamaya çalışıyoruz. Ufuklarını açıyoruz. En iyiyi görmelerini istiyoruz ki, bilinçli tüketici olsunlar. Onların gözleri en ince detayları bile yakalayabiliyor. Eski mankenler de kendi çocuklarını alıp gelecekler ve podyumda yürüyecekler Herkes şimdi sizden çocuk kıyafeti de bekleyecek... Barbaros Ş.: Evet. Sibel Tan, Merve İldeniz, Deniz Pulaş, İpek Gümüşoğlu, Hülya Yiğitalp, İpek Tenolcay ve Buket Saygı da çocuklarıyla podyumda yürüyecekler. Tabii hepsinin kızı olmadığı için erkek çocuklara da sünnet kıyafeti giydireceğiz. Defilede bir de bazı mankenler de çocuklarıyla çıkacak değil mi? Barbaros Ş.: Elbiselerine hayranlar. Hiçbiri "Ben bunu beğenmedim" demedi. Yıldırım M.: Ben onu bekliyordum. "Onun elbisesi çok güzel" diyecekler, birbirlerini kıskanacaklar diye düşünüyordum. Ama hiç olmadı öyle bir şey. Bizim olgun müşterimizde kıskançlık oluyor, bunlarda yok. Birbirleriyle rekabetleri yok. Barbaros Ş.: Çocuklara soruyoruz "Ne giymek istiyorsunuz?" diye, "Siz bilirsiniz" diyorlar. O kadar bilinçli, o kadar anlayışlı. Bir yandan da ne istediklerini çok iyi biliyorlar. Mesela biri "Ben çok koyu renk bir elbise giymek istemem" dedi. Yıldırım M.: Konuşmaları müthiş. 6 yaşındaki bir çocuğa "Çok şıksın" dedim, "Teşekkür ederim, genellikle böyleyim" dedi. Çocuklar size karışıyorlar mı, şunu giymem, bunu giymek isterim diye? Barbaros Ş.: Evet, yok. Söyleneni bir kerede anlıyorlar, öbürlerine 50 kez anlatmak gerekiyor. Ayrıca hepsi tam zamanında geliyor, bekletmiyorlar. Yıldırım M.: Bir de o kadar güzel yürüyorlar, o kadar güzel kıvırıyorlar, elbiselerini o kadar güzel taşıyorlar ki... Ablalarına taş çıkartıyorlar. Bu defilede kapris yok yani. Barbaros Ş.: Koca katanalar yapıyor da pırıl pırıl gençler mi yapmasın. Yıldırım M.: Hepsine "Önce okuyacaksınız. Mankenlik yapacaksanız da bunu hobi olarak yapacaksınız" diyoruz, söz alıyoruz. Ayrıca keşke bu kadar düzgün çocuklar ileride manken olsa, meslek de seviyesine gelecektir. Aralarından birçoğu mankenlik yapmak isteyebilir ileride. Çocuklarla ne kadar iyi anlaşıyor olsanız da çeşitli profesyonellerden de yardım aldınız mı? Barbaros Ş.: Bize 1100 müracaat oldu e-posta yoluyla. Kabul edilmeyenlerin hepsine Yıldırım Mayruk imzalı birer mektup gönderildi. Bu mektuplar son hallerini bir pedagog yardımıyla aldı. Ebeveynlere yazdığımız mektuplar için de psikologlar yardımcı oldu. "Basamaklar ve tuvaletler küçülecek, kulis her zamankinden geniş olacak" Barbaros Ş.: Bizim kulisimiz podyuma entegredir. Bu sefer apayrı bir salonda olacak. Daha geniş bir alan açtık çocuklara. Onun üstü de ebeveynler için kafeterya olarak hazırlanıyor ki çocukların görmediği yerde sigara içebilsinler. Swissotel'de çocuklara özel küçük tuvaletler, pisuvarlar yaptırıyoruz. Sahne geçiş yükseklikleri, basamaklar normalde 20 santimetredir. Biz bunu da 10 santimetreye indiriyoruz. Onların o gün yiyeceklerini bir beslenme uzmanıyla konuşup ona göre hazırlatıyoruz. Defile günü normal defilelerden ne farklar olacak? Yıldırım M.: Yapamasın, ağlasın... Bunlar beni hiç rahatsız etmiyor. Hiç olmadı, elinden tutar, kucağımıza alır götürürüz. O çocuğun orada olması benim için yeterli. Sizde heyecan var mı? Ya olamazsa, çocuk bunlar sonuçta. Son dakikada ağlarsa, çıkmazsa, tek başına yürüyemezse... 23 Nisan etkinlikleri Swissotel'de 23 Nisan'da sadece bu defile olmayacak. Ayrıca 12.00-17.00 saatleri arasında çocuklar için özel hazırlanan açık büfesiyle bir "23 Nisan Brunch"ı düzenlenecek. Şişme oyuncaklar, dev kaydırak, palyaçolar, yüz boyama gibi çeşitli etkinlikler de müzik eşliğinde gerçekleşecek.Ayrıca Çocuklardan Çocuklara Yardım Kampanyası çerçevesinde davete katılan her minik evden getirdiği veya satın aldığı bir kitabı getirerek kitap kumbaralarına bağışlayacak, gün sonunda toplanan tüm kitaplar TOÇEV'e verilecek. Swissotel'deki "Bahar Korçan'da oturan elbise yok, Cengiz Abazoğlu gelenlerin en kötüsü" Barboros Ş.: Evet, biz onların tasarıma, modaya olan ilgilerini de artırıyoruz. Bu minik mankenlerin arasından sizin de etkinizle modacılar da çıkacaktır mutlaka... Barbaros Ş.: Yok, ne yazık ki hiç yok. Yıldırım bey gitti, bu iş bitti. Peki, onları bekleyene kadar, şimdiden alıp yetiştirebileceğiniz ya da birlikte çalışabileceğiniz iyi tasarımcılar yok mu? Barbaros Ş.: Bahar'da üzerine oturan elbise yok. Yıldırım M.: Cengiz gelmiş geçmiş en kötüsü. Barbaros Ş.: Cengiz "Ben Türkiye'nin parlayan yıldızıyım, Cemil İpekçi'nin düşüşünü gördüm" dedi. Cemil İpekçi'den çok güzel bir cevap geldi: "Önce buraya çık da sonra bizim düşüşümüzü gör." Yves Saint Laurent'ın da düşüşünü görmüş. Dünyanın en büyük modacısının... Öyle de demişti. Bahar Korçan, Cengiz Abazoğlu... Yıldırım M.: Zaten bugüne kadar ikisi geldi. Ama onlar da Türk modası değil ki. Atıl Kutoğlu falan da Cengiz Abazoğlu'nun başka bir şekli. Büyük yatırım yapılıyor üzerlerine ama... Onu bizim medya böyle pohpohluyor. Zaten çoğu dikiş bilmediğini söylüyor. O zaman çizerken nasıl yapılacağını, nasıl oturacağını bilemezsin ki. Dikiş bilmeden bu iş olmaz. Hiç mi yok? Hüseyin Çağlayan, Rıfat Özbek.