Muhtar mı Uluç mu?

www.ilhanuckan.com Faks: (0212) 505 63 88 Bu meselede asıl keyifli yan, ilişkiyle öğrenilecek oyun hamleleri! E, taraflardan biri "iletişim oyunu"nun cılkını çıkarmış bir medya kurdu, öteki ise henüz bir "güçlü"den diğerine adımlarını tecrübe eden bir taze ünlümüz olunca, oyuna "denge" gerekiyor. İlişki duyulalı beri girişilen hamlelere bir bakalım: Beraber Nice'e gittiler. "Tanık" Cengiz Semercioğlu köşesinde durumu açık etti, üstüne bir de ikiliyi savunmaya geçti... Döndüler. Havaalanında Gülşen çok mutlu olduğunu söyledi, Reha Muhtar "Belim ağrıyor" dedi. Bu arada "eski taraf" Erol Köse, "Reha'nın takıldığı bir yer olursa beni arasın" dedi (Köse'nin tuhaf karısı da "A, ne ayıp" yaptı)... Muhtar da bunun üzerine köşesinde müphem bir şekilde Gülşen'i kolladı, falan filan...Şimdi, bu hamleleri nasıl yorumlamak lazım? Gündemi ıskaladıkları için giderek magazinleşen köşe bucak yazarlarımız ve doğal olarak magazin medyamız Gülşen-Reha Muhtar ilişkisini sadece "magazin" tonunda didiklediklerinden işin asıl keyfine varamadılar. Ortada aşk meşk yok ki! Taraflardan biri kendine aşık, diğerinin güce zaafı var... Ama tabii bir de başka bir "taraf" var... Gülşen en baştan -Erol Köse her ne kadar meseleyi sürdürmek için cebelleşse de- "yuva yıkan kadın" pozisyonundan başka bir yöne direksiyonu kırdı. Yine de bu ilişki oyununda şimdilik Muhtar imalı suskunluğuyla skoru elinde tutuyor. Oyunun gidişatını da doğal olarak kendine yontuyor. Kadınların ilgisini üzerine çekiyor ki, bu onun için oldukça ağırlıklı bir "hedef kitle". Medya dünyasında kadınların ilgi odağı olmak azımsanmayacak bir başarı ne de olsa! Gülşen bu arada oyunda öne geçmek için önemli bir fırsatı kaçırdı. Mutluluğunu medyaya dillendirirken Muhtar'ın susmasına doğru tepkiyi verseydi, skoru ikili bir hamleyle kendi lehine çevirebilirdi. Yani havaalanında mutluluktan şakımak yerine yüzünü asıp medyatik bir kavga havası yaratarak Muhtar'a küsseydi, oluşan gizem havasından yararlanır ve karşı tarafın ezberini bozmuş olurdu. İşte o zaman Reha Muhtar buna tepkisiz kalamazdı çünkü kendi hamlesinin ritmi şaşardı. Ama Gülşen için asıl kazanç yaratacak hamle bundan sonra gelen ikinci adımdı: Küskünlüğünü sivriltip karşı tarafa kendi değerini artıracak bir şekilde "aşkını itiraf ettirmek"... Böylece çekim odağına dönüşürdü. Gülşen için hiç de kolay bir oyun değil elbette. Nitekim bu "verimli" fırsatı kaçırdı. Böyle bir oyunda kadının asıl kazancı, gelecek vaat eden "potansiyellerini" ortaya sermektir. Böylelikle hep oyunda kalırsın...Gülşen'in zoru seçip "güçlülerin ilgi odağı" konumuna yükselmesi gerekirdi ki, bir tramplenden diğerine yoluna devam etsin... Hoplaya zıplaya, güle oynaya... Gidişatına bakılırsa tuttuğu yolda ondan umutlu değilim. Gülşen, bu gidişle aklını başına toplamazsan oyunda kalmak yerine ancak oyuncak olursun! İşte Bilirkişi olarak yazıyorum: Hani başta "Başka taraf var" demiştim ya, Reha Muhtar ve Gülşen arasında olanlar o kadar önemli değil, benim için asıl eğlenceli olan Gülben Ergen ve Hülya Avşar niyetine artık Reha Muhtar ve Hıncal Uluç'u izlemek... Bilahare bu meseleye de gireriz...İyi oyunlar herkese... Bugünkü yazımın ana fikri şu: Mehmet Ali Erbil iyi bir "oyuncu" doğrusu. Ne zaman ne hamle yapacağını iyi hesaplıyor. Hastalığıyla gündemdeyken hakkında kim kötü bir şey söylese soluğu hastanede alır ve söz söyleyeni "vicdansız" konumuna sokuverirdi. Şimdi de bir kanaldan diğerine transferini sağlamak için "indirdiği" darbe kendine dönemeden babalık gibi bir haberle pozisyonunu mutluluk verici bir mertebeye taşımayı bildi. Öptüm sizi Erkek Köşesi! Uzun uzadıya formül yazılacak bir soru değil bu. Yapmanız gereken tek şey gücünüzü kullanması muhtemel kadınla olan ilişkinizi asla kabul etmemeniz, sadece ima etmeniz... Bu yolla üste çıkıp siz onu "kullanıyor" pozisyonuna geçersiniz. Bir kadının sizi kullanmasına nasıl engel olursunuz?