ArkeolojiBergama Asklepionu: Antik dünyanın sağlık kenti

Bergama Asklepionu: Antik dünyanın sağlık kenti

17.03.2025 - 03:07 | Son Güncellenme:

Tıp Bayramı’nı kutladığımız bu ayda, sayfalarımıza Antik Çağ’ın en büyük şifa kompleksi olan ve modern tıpta önemli etkileri bulunan Bergama Asklepionu’nu taşıyoruz.

Bergama Asklepionu: Antik dünyanın sağlık kenti

Prof. Dr. Gönenç Kocabay- Asklepios, mitolojide hastaları iyileştiren, insanları hastalıktan koruyan, hekimliğin ve tıbbın tanrısıdır. Antik Devir’de onun adına birçok şifa merkezi, hastane ve tapınaklar yapılmıştır. Sağlık tanrısına adanan bu şifa tapınaklarına “Asklepion” adı verilmiştir. Antik Dönem’in en önemli üç asklepionu, Epidauros Asklepionu (Korinth, Yunanistan), Kos Asklepionu (İstanköy-Kos Adası) ve Bergama Asklepionu’dur. Bunlar içinde Bergama, günümüze kadar ayakta kalan tek asklepion olması yanında burada çalışan ve Avrupa tıbbını ölümünden sonra 1500 yıl etkileyen Roma İmparatorluğu’nun ünlü hekimi Galen nedeniyle ayrı bir öneme sahiptir.

Haberin Devamı

Modern tıbbın ve eczacılığın merkezi, Antik Çağ’ın en büyük şifa kompleksi olan Bergama Asklepionu, M.Ö.  4. yüzyılda sağlık tanrısı Asklepios’a adanarak yapılmış ve M.S. 6. yüzyıla kadar etkinliğini sürdürmüştür. Asklepion’da, şifanın Asklepios’tan geldiğine inanılıyordu. Bu nedenle, Asklepion’da her şeyin kutsal olduğu kabul ediliyordu. Kazılar, hastaların şikâyetlerinin olduğu yerleri gösteren çeşitli simgeleri Kurtarıcı Asklepios’a adak olarak verdiklerini ortaya çıkarmıştır.

Bergama Asklepionu: Antik dünyanın sağlık kenti

Asklepion’un 3500 kişilik tiyatrosu

Tedavi yöntemleri

Bergama Asklepionu’nda görevli rahiplere “asklepiad” denirdi ve bu görev babadan oğula geçmekteydi. Bu rahipler aynı zamanda bir hekim olup uyku odalarında hastaların istihare uykusuna yatırılması, su sesi, çamur ve güneş banyoları, şifalı sıcak-soğuk su, açlık tokluk kürleri, müzik dinletisi, telkin ve rüya tabirlerine dayalı psikoterapi ve şifalı bitkiler kullanılarak hastalıkları tedavi etmeye çalışmışlardır. 

Haberin Devamı

Ünlü hatip Aelius Aristides de hasta olarak burada tedavi görmüş, altı kitaptan oluşan ve M.S. 170’li yıllarda yayımlanan ünlü eseri Hieroi Logoi’da, Asklepios Kutsal Alanı ve Allianoi’da gördüğü tedaviler sırasında, tanrı Asklepios tarafından kendisine gösterildiğine inandığı rüyaları yazmıştır. Bu eser, Aristides’in hastalığı sırasındaki ruh halini yansıttığı gibi Antik Çağ’daki tedavi yöntemleri hakkında verdiği bilgiler nedeniyle tıp tarihi açısından oldukça değerlidir. Aristides, “Su, tanrının baş yardımcısıdır” diyerek suyun kutsallığından bahsetmiştir.

Rahipler, hastanın görmüş olduğu rüyayı yorumlayarak tedavi şeklini belirliyorlardı. Bu nedenle hastalar için özel olarak uyku odaları (abaton) inşa edilmiştir. Kutsal alana kabul edilen hasta önce özel odalarda uyutulur, buna “tapınak uykusu” (incubation) denirdi. Asklepios, rüya içinde görünür, hastayı ya iyileştirir ya da tedavi yöntemlerini söylerdi. Bazen rüyalar tam anlaşılmadığında devreye rahipler girer, hastanın gördüğü rüyayı yorumlayarak tedavi şeklini belirlerdi.

Yüz metrelik tünellerde hastalar, su sesi dinletilerek de tedavi edilmiştir. Günümüzde halen dünyanın birçok yerinde ruhsal ve bedensel sorunu olan hastaların sorunlarını gidermede müzik tedavisi uygulanmaktadır. Bu tedavi yöntemi ilk defa Bergama Asklepionu’nda yapılmıştır.

Haberin Devamı

Güneşlenme, bu dönemde kullanılan diğer bir tedavi yöntemiydi. Güneşin insan vücuduna iyi geldiğine inanılırdı. Bu inanışın altında Asklepios’un babası Apollon’un güneş tanrısı olması yatıyordu.

Tüm tedavi yöntemlerinin uygulanmasına rağmen hastalık tedavi edilemediğinde cerrahi yöntemlere başvuruluyordu. Bu işlemler sırasında hastanın yoğun acı çekmesi yanında, kanama, enfeksiyon gibi riskler ortaya çıktığından cerrahi tedavi pek uygulanmıyordu. Bu yaklaşım, tıbbın temeli olan basit tedaviden kompleks tedaviye gidişin o dönemlerde de kullanıldığını gösteriyor. Kullanılan cerrahi aletler arasında bronz ve kemikten yapılmış sonda, iğne, bıçak, spatül, cımbız ve forseps yer almaktadır.

Asklepion’da yer alan tedavilerin yapıldığı havuzun temiz kalması için havuzun üzerinin çatıyla örtülü olması, temizliğe verilen önemi gösteriyor. 

Haberin Devamı

Galenos gibi ünlü hekimlerin yetiştiği bilinen Asklepion’da toplantı odalarının ve kütüphanenin varlığı eğitim verildiğini de gösteriyor.

Asklepion’da Roma Çağı’nda yapılan 3500 kişilik yarım daire biçimli tiyatroda hastalar için tiyatro ve müzik dinletileri yapılmaktaydı. Günümüzde tiyatronun gerek tıp kongreleri gerekse de konserler için daha çok kullanılması, bu tarihi mekânın bilinirliğini daha da arttıracak, fazlasıyla hak ettiği değeri ona kazandıracaktır.

Asklepion sağlık merkezi, aynı dönemde farklı yerlerde bulunan diğer sağlık merkezleri arasında son derece önemli bir yer edinmiş, özellikle ortaya koyduğu kısmen modern kısmen batıl -sağlıkla ilişkili tanrılara olan bağlılık- tedavi yöntemleri ile modern tıp anlayışında hem tedavi yöntemlerinin hem de hasta-hekim, hekim-hekim ilişkilerinin oluşumuna önemli katkı sağlamıştır.

Bergama Asklepionu: Antik dünyanın sağlık kenti

‘Ölümün giremediği’ kapı

Asklepion’a giriş, bugün Viran Kapı’dan yapılıyor. Bu anıtsal kapının üzerinde “Bütün tanrıların ululuğu için bu kutsal yere ölümün girmesi yasaktır!” yazısı yer alır ve girişte muayene edilenlerden tedavisi mümkün olmayan ölümcül hastalar kabul edilmezdi. Bu kutsal alanda ölüme izin verilmezdi.

Haberin Devamı

Bergama Asklepionu: Antik dünyanın sağlık kenti

Tıbbın sembolü yılanlar

‘Viran Kapı’dan başlayıp Asklepion’u Bergama’ya bağlayan sütunlu yolun (kutsal yol da denir) sonunda, avluda mermerden yapılmış, üstünde tanrı Asklepion’u simgeleyen üzerinde aynı kaptan bir şey içerken betimlenmiş iki yılanın bulunduğu sunak taşı yer alıyor.

Efsaneye göre, bir hasta Asklepion’a gelir ve tedavisinin belirlenmesi için uyku odasına alınır. Ancak hasta rüyasında düş görmez ve Asklepios kendisine görünmez. Hastanın durumu ağırlaştığından ve Asklepion’da ölümcül hastalıkların tedavisi yapılmadığından hasta dışarı çıkartılır. Hasta dönüş yolunda aynı kâseden içtikleri sütü kusan iki yılan görür. Bu sırada yılanlar süt için kavga ettikleri sırasında birbirlerini ısırırlar ve zehirleri süte karışır. O sırada hasta, sütü içer ve derin uykuya dalar. Uyurken ailesi tarafından bulunan hasta ayağa kalkar. Durum başhekime iletilir. Hastalığın panzehrinin bulunması sevinçle karşılanır ve aynı kaptan içtikleri sütü kusan iki yılan kabartması kutsal alana dikilir.

Birbirine dolanmış, başları iki yana doğru olan yılanların oluşturduğu tıp sembolünün doğuş yeri de burasıdır. 

Su altında kalan kent

Allianoi Antik Kenti, Bergama’nın eski çağlarda önemli bir sağlık merkezi olduğunun diğer kanıtıdır. M.Ö. 2. yüzyıldan M.S. 2. yüzyıla kadar kullanılan Allianoi, Bergama Asklepionu gibi, sağlık tanrısı Asklepios’a adanarak yapılmış bir sağlık merkezidir. Ancak Asklepion’da esas olarak telkinle tedavinin (psikoterapi) uygulandığı, Allianoi’nin ise sıcak suyla tedavi (hidroterapi) merkezi olduğu görülmektedir. Allianoi, maalesef 2011 yılında yapılan Yortanlı Barajı’nın suları altında kalmıştır.

Hipokrat Yemini

Asklepion’a hizmet edenler (asklepiad) önceleri birbiri ile akraba iken zamanla hasta sayısının artması nedeniyle akraba olmayan kişiler de burada çalışmaya başladı. Yabancıların bu göreve alınmasıyla hastalara karşı doğru tedavinin yapılması, hasta hekim arasındaki etik davranışların düzenlenmesi ve aralarındaki güvenin oluşturulması için sözlü yemin etme kuralı getirildi. Bu mesleki yemin “Hipokrat yemini” olarak adlandırıldı. Dolayısıyla hasta hekim, hekim-hekim ilişkilerini belirten bu sözlü yemin kuralı, ilk defa Bergama Asklepionu’nda başlamıştır.

Bergama Asklepionu: Antik dünyanın sağlık kenti

Pergamon’un mozaikli konut kompleksi

İzmir’deki Pergamon Antik Kenti’nde kazı ve restorasyon çalışmaları, Kültür ve Turizm Bakanlığının “Geleceğe Miras Projesi” kapsamında yıl boyunca kesintisiz hale getirildi.

Projenin koordinatör kazı başkanı Prof. Dr. Yusuf Sezgin, Pergamon’da birkaç noktada çalışma yürüttüklerini anlatarak, Kızıl Avlu’nun yakınındaki kazılarda “Mozaikli Ev” olarak adlandırılan büyük bir yapı kompleksinin bulunduğunu ifade etti.

Antik Dönem’de bu tür yapıların önemli kişiler tarafından kullanıldığına dikkati çeken Sezgin, “Antik Dönem’de ‘peristilli ev’ olarak adlandırılan Mozaikli Ev, merkezi taş avlusu ve havuzuyla büyük bir konut kompleksi oluşturuyor” dedi.

Yangınla terk edildi

Sezgin, yapının en dikkati çeken özelliklerinden birinin mozaik zeminleri sahip olması olduğunu belirterek şunları kaydetti: “Bu da önemli bir yapı olduğunu gösteriyor. Yapının, M.S. 2. ve 3. yüzyıllarda inşa edildiğini değerlendiriyoruz. Hristiyanlık döneminde de kullanılmaya devam etmiş olmalı. 7. yüzyıldaki Arap akınları sırasında büyük bir yangınla terk edilmiş olduğunu düşünüyoruz. Çatı kiremitleri ve yanmış kaplar, bu yıkımın bir yangın sonucu olduğunu gösteriyor. Yapıda dört farklı noktada mozaikler bulundu. 3. ve 4. yüzyıllara tarihlenen bu mozaiklerde, geometrik ve bitkisel motifler ile farklı renkler kullanılması dikkati çekiyor.”

Havuzdaki hüzünlü öykü

Sezgin, avludaki havuzda mezar taşı kullanıldığını fark ettiklerini dile getirdi. Mezardan sökülerek havuzda kullanıldığını düşündükleri taşın üzerinde hüzünlü bir hikâyenin betimlendiğini aktaran Prof. Dr. Sezgin, “Mezar taşında ‘dünyanın en tatlı çocuğu’ yazılı bir ifade var. Bir çocuk figürü, yanında köpeğiyle tavşan avına çıkmış halde betimlenmiş. Annesi tarafından yaptırıldığı anlaşılan bu taş, hem duygusal yönüyle hem de dönemin sosyal yaşamına dair ipuçları barındırıyor” diye konuştu.