Fatih Mehmet Maçoğlu. Tunceli Belediye Başkanı.
Namıdiğer Komünist Başkan.
18 Mayıs günü yaptığı bir paylaşım dikkatimi çekti. Ölüm yıl dönümünde TKPML/TİKKO kurucusu İbrahim Kaypakkaya’yı anıyordu.
Kaypakkaya sıkı bir anti-Kemalistti. Ona göre Kemalizm demek faşizm demekti! Atatürk de kitle katliamcısı bir diktatör!
Maçoğlu’nu Kaypakkaya’yı andı diye eleştiriyor değilim. Adam gönül verdiği ideolojinin liderlerinden biri kabul ettiği Kaypakkaya’yı anmış. Bunda garipsenecek bir şey yok.
Ama bir gün sonra, yani 19 Mayıs’ta Atatürk’ü anma gereği duymamış? Ne derseniz deyin, kendi içinde tutarlı. (Bu Maçoğlu ilginç bir şekilde CHP’liler tarafından çok seviliyor!)
Sadece o değil, HDP’liler de bu konuda çizgisini hiç bozmuyor. Bugüne kadar 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos, 29 Ekim, 10 Kasım’lardan birine katılan, Atatürk için anma mesajı yayımlayan bir HDP yöneticisi, milletvekili, belediye başkanı gördünüz mü?
Göremezsiniz, çünkü anmazlar… Ama “AKP stadyumlardan, havaalanından Atatürk’ün adını sildi” diye ortalığı ayağa kaldıran sözde Atatürkçülerden ne Maçoğlu’na ne HDP’ye tek bir eleştiri gelmez!
Sorsan, hepsi sıkı Atatürkçü. Cumhurbaşkanı Erdoğan boşuna kendilerine “Mustafa Kemal’in itleri” diye hakaret eden Sırrı Sakık’ı hatırlatmadı son grup toplantısında. Atatürk bunların aklına sadece iktidara muhalefet ederken geliyor.
İşin garip yanı, bu sahte, çifte standartçı tavır sadece CHP’de yok. Omurgasını CHP ve İyi Parti’nin oluşturduğu muhalefet blokunun ittifak protokolünde ve meşhur altılı masanın bildirgesinde de Atatürk’ün adı geçmiyor! Açıkladıkları metinde Türk Milleti ifadesini kullanmaktan özenle kaçındılar. Özerklik hayallerini körükleyen 1921 Anayasası’na selam çaktılar. Ama lafta iki parti de Atatürkçü ve milliyetçi! Tabii yersen...
Atatürk karşıtı olmakla itham ettikleri Erdoğan ve ittifak ortağı Devlet Bahçeli’nin altına imza attıkları ittifak protokolünde ise Atatürk de var, Türk Milleti ifadesi de… Buna rağmen en büyük Atatürkçü yine Kılıçdaroğlu ve Akşener. Onlardan başka herkes Atatürk düşmanı!
Bu işte bir gariplik yok mu?
10 bin liralık dayanışma yemeği
CHP lideri Kılıçdaroğlu partisinin Ankara İl Başkanlığı tarafından düzenlenen ‘Dayanışma Yemeği’nde konuştu: Sandıkta görevli kişi sigara veya yemek bahanesiyle sandığı terk edemez. ‘Bana yemek gelmedi. O zaman ben burayı terk ediyorum.’ Bu kişilerin derhal partiden atılması lazım. Bu konuda çok kararlıyım. Bir yemek yemedin diye sandık mı terk edilir?
Kemal Bey yerden göğe kadar haklı. Yemek gelmedi diye sandığı bırakandan kimseye fayda gelmez.
Yemek meselesinden devam edelim. Kemal Bey’in bu konuşmayı yaptığı yemeğe katılım bedeli 10 bin lira! Evet, yanlış duymadınız. CHP liderine daha yakın masada oturmak isteyenler için farklı bir ücret tarifesi bile uygulanmış o akşam!
Ne yediler bilmem ama bir yemeğe gözünü kırpmadan 10 bin lira veren bu insanlar CHP için büyük şans. Parti seçim güvenliği için sandıkta bu kişilerden muhakkak faydalanmalı. Çünkü belli ki tok insanlar bunlar. Seçim günü aç susuz kalsalar da sandığı terk etmezler. Gerekirse sandık başında mükellef bir sofra kurarlar, yine de mekândan ayrılmazlar.
Ne demişler: Paralı adamdan korkma azizim. Gerisi hikâye…
Yurtlarda 80 bin yatak boş!
Salı günü bir grup gazeteci Şırnak’taydık. Bir zamanlar silah ve roket seslerinin eksik olmadığı Cudi Dağı’nın eteklerinde düzenlenen Uluslararası Tenis Turnuvası’nın açılışını izledik. Terörün gölgesi ortadan kalkınca Şırnak kendine gelmiş. İlk kez 1997 yılında gitmiştim Şırnak’a. O günkü manzarayı anlatmaya kelimeler yetmez. En son Çukur olaylarında terör örgütü bir kez daha kenti yakıp yıktı. Ama yaralar çabuk sarılmış. Ortaya modern bir kent çıkmış.
Dönüş yolunda Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu’na Kredi Yurtlar’a bağlı yurtlardaki son durumu sordum. Malum, bu konu gündemden hiç düşmüyor. Muhalefete göre, Türkiye’de her 5 üniversite öğrencisinden 4’ü açıkta ve ciddi bir yurt sorunu var!
Peki, gerçek ne? Cevap Bakan Kasapoğlu’ndan. An itibarıyla yurtlarda tam 80 bin yatak boş.
“O yurt kapılarına yatak atanlar, sokakta kaldık diye bağıranlar nerede?” diyorsunuz siz de değil mi?
İşin aslı şu… Türkiye’de üniversite okuyan öğrenci sayısı 8 milyon 296 bin 959.
Bunun 3 milyon 800 bini örgün eğitimde. Devlet yurtlarının yatak kapasitesi ise yaklaşık 750 bin.
Muhalefet bazen 8 milyon, bazen de 3.8 milyon rakamlarını baz alarak her 10 öğrenciden sadece 1’inin yurtlara yerleşebildiğini savunuyor.
Oysa yurt talebinde bulunan öğrenci sayısı belli. Dünyada Hilton otellerinden sonra en çok yatak bizim Kredi Yurtlar’da. Ve geçen yıl koparılan onca tantanaya rağmen 80 bin yatak boş kalmış.
Çünkü talep bu kadar. Her üniversite okuyan yurtta kalmıyor. Kimi eve çıkıyor, kimi ailesinin yanında kalıyor. İktidara geldiğinde bu meseleyi bir yılda çözeceğini söyleyenler rahat olsun. Türkiye’de bir yurt meselesi yok.