Zafer Şahin

Zafer Şahin

zafer.sahin@kanald.com.tr

Tüm Yazıları

Türkiye tarihin bu döneminde savunma sanayiinde ve dış politikada attığı cesur adımlarla kendisini dar bir paranteze hapsetmeye çalışan küresel emperyalizme karşı adeta meydan okuyor.

Bu iki başlığa paralel olarak bir büyük meydan okuma mücadelesi de enerjide veriliyor.

Enerjide atılan her adım kritik, çünkü cari açık problemini çözemeyen bir ülkenin ekonomik bağımsızlığını elde etmesi imkansız.

Türkiye yılda 50 milyar dolar enerji ithal ediyor. Cari dengemizdeki en büyük yük enerji ithalat rakamları.

Haberin Devamı

Son 10 yılda içeriden ve dışarıdan yükselen “Yapamazsınız”, “Alamazsanız”, “Arayamazsanız” seslerine inat 4 sondaj, 2 sismik araştırma gemisiyle dünyanın en büyük ve modern enerji filolarından birini kurma sebebimiz de tam olarak bu.

2030’lı yıllara cari açık problemini çözmüş, enerji ihraç eden ve ekonomide tam bağımsız hale gelmiş bir ülke olarak girmek.

Sadece dünyanın hayranlıkla izlediği bir gemi filosu kurmadık bu süreçte. Rus gazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya ileten Türk Akım ve Azerbaycan ile hayata geçirdiğimiz TANAP projeleri ile enerjide merkez ülke haline geldik.

Putin boşuna “Avrupa, Rusya’dan kesintisiz doğal gaz akışı dolayısıyla Türkiye’ye minnettar olmalı” demiyor. Türkiye’nin stratejik önemi bu projelerle daha da arttı.

Enerjideki büyük meydan okumanın miladı 2015 yılı… Yukarıda kısaca özetlemeye çalıştığımız hamleler Berat Albayrak’ın Enerji Bakanlığı koltuğuna oturmasıyla başladı.

Büyük meydan okumaların beraberinde büyük tehditleri getirmemesi imkansızdı. Öyle de oldu.

Albayrak o tehditleri “Burası Çok Önemli” adlı kitabında bütün detaylarıyla anlattı:

Kendi arama ve sondaj gemilerimizi edinmek için yola koyulduk. Dışardan bir engel bekliyorduk ama ilk engelleme girişimini içeride yaşadık. 2016 yılının başında bakanlığımızdan o zamanki Müsteşar Yardımcımız, Dışişleri Bakanlığı, Genelkurmay ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı yetkilileriyle bir toplantıdaydık. Doğu Akdeniz’de daha aktif olmamız gerektiğini, yarın kıyılarımızdan Akdeniz’e olta atamayacak noktaya geleceğimizi söylediğimizde; toplantının bazı katılımcıları “Türkiye’nin bunu yapacak kapasitesi, altyapısı, gemi alacak parası yok. Bu yönde agresif bir politika izlersek ABD ve AB’nin ne diyeceğini bilemeyiz” sözleriyle itirazlarını dile getirdi. Tabii ki geri adım atmadık. Bu toplantıdan kısa bir süre sonra 15 Temmuz darbe girişimi gerçekleşti. Bize itiraz edenlerin bazılarının o ihanet şebekesinin içinde olduklarını gördük. Bu olay vesilesiyle Doğu Akdeniz meselesinin bürokrasi nezdinde bilinçli olarak neden dar bir ekiple bu şekilde yönetildiğini de anlamış olduk.

Haberin Devamı

Enerjide taşlar bir kere yerinden oynamıştı. Tehditlerin de ardı arkası kesilmiyordu.

Türkiye’yi doğal gaz ticaretinin merkezi haline getiren, Avrupa’nın arz güvenliğini garanti altına alan ‘Türk Akımı Projesi’ 10 Ekim 2016 tarihinde Türkiye ile Rusya arasında imzalandı.

Uçak krizi ile büyük bir gerilim yaşayan iki ülkenin ilişkilerinin normalleşmesi elbette ki birilerinin hoşuna gitmiyordu.

Anlaşmadan 1 ay önce, Eylül 2016… Albayrak, Batılı bir ülkede baş başa görüşmede imalı bir şekilde tehdit edildi:

Haberin Devamı

Görüşme devam ederken projenin kesinlikle yapılmaması gerektiği, ciddi sıkıntılara yol açacağı, hem Türkiye hem de bizim için hiç iyi olmayacağı ifade edilince, diplomatik teamüller çerçevesinde gereken cevabı verdik. Bu olaydan sadece birkaç gün sonra şahsımı hedef alan yalan ve iftira üzerinden yeni bir saldırıya maruz kaldık.

Bu konuda anlatılacak daha çok anekdot var ama yerimiz dar. Türkiye’nin milli bir enerji politikasını benimsemesi ve bugün sonuç almaya başlaması birdenbire olmadı. Albayrak’tan sonra göreve gelen Fatih Dönmez döneminde de tüm engelleme çabalarına rağmen milim geri adım atılmadı.

Birileri istediği kadar Türkiye’nin enerjideki büyük meydan okumasını görmezden gelsin.

“Ne var canım gaz buldularsa… Zaten her seçim döneminde bulunuyor” diyerek atılan adımları önemsizleştirmeye çalışsın.

Ne diyor Cumhurbaşkanı Erdoğan? “Her arayan bulamaz; ama bulanlar hep arayanlardır.”

Millet bu sözün taşıdığı derin anlamın farkında. Önemli olan da bu…