Pazar gecesi saat 23:30… Türkiye, 13 uçak, 9 İHA, 45 helikopter, 1 insansız helikopter, 708 arazöz, 120 iş makinesi ve 4 bin 800 kahraman personelle orman yangınlarıyla başa çıkmaya çalışıyor…
Tam o sırada sosyal medyada “Global Call” çağrısıyla Türkiye’yi hedef alan paylaşımlar yapılmaya başlanıyor. İki saat içinde çoğu ABD, İngiltere ve Birleşik Arap Emirliklerinden olmak üzere FETÖ bağlantılı bot hesaplardan 2 milyon tweet atılıyor. Bu sözde yardım kampanyasına içerden “HelpTurkey” etiketiyle destek verenlerin de katılımıyla operasyon büyüyor.
Oysa dünyada “Global Call” diye bilinen, kullanılan bir yardım mekanizması yok. Ülkelerin birbirlerinden hangi şartlarda, nasıl yardım isteyeceği belli.
Türkiye bir sosyal medya hareketiyle psikolojik olarak çökertilmek isteniyor.
Yangını fırsat bilen global haydutlar bir taraftan Türkiye’yi müdahaleye açık, aciz bir devlet gibi gösterirken diğer taraftan da Dedeağaç’taki Amerikan askeri gücüne selam çakıyor.
Filyos’tan 170 kilometre açıkta, Karadeniz’in tam ortasında, Türkiye’nin altıncı nesil ultra derin deniz sondaj gemisi Fatih’ten bildiriyorum.
Yaşanan onca olumsuzluğa, insanlığın başına bela olan küresel salgına, depremlere, sellere ve en son içimizi acıtan orman yangınlarına inat sevindirici bir haberim var.
Karadeniz’de, Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığını sona erdirecek, orta vadede toplumun tamamına derin bir oh çektirecek çok ama çok önemli gelişmeler yaşanıyor. Önce kısa bir hatırlatma.
Hikâye bir yıl önce, tam olarak bu yazıyı yazdığımız yerde başladı. Ağustos ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan ilk müjdeyi verdi: Tuna-1 kuyusunda 320 milyar metreküplük doğal gaz bulduk. Ekim ayında aynı bölgede 85 milyar metreküp ve geçtiğimiz haziran ayında da Amasra-1 kuyusunda 135 milyar metreküplük bir keşif daha gerçekleştirdik. Şu an açıklanmış 540 milyar metreküp doğal gaz rezervimiz var. Türkiye’nin yıllık tüketiminin 50-55 milyar metreküp olduğunu düşünürsek, Karadeniz’de 10
ABD merkezli Chrest Vakfı’nın resmi sitesinde Türkiye’de fonladığı basın kuruluşlarını açıklamasıyla başlayan tartışma her gün yeni bir boyut kazanıyor.
En son Ertuğrul Kürkçü’nün Bianet adlı haber sitesinin İsveç’ten 2007-2021 yılları arasında 7 milyon 622 bin dolar fonlandığını öğrendik. Amerikalıların fonladığı Ruşen Çakır ve İsveç’in fonladığı Kürkçü’nün ortak özelliği devrimci gelenekten gelmeleri! Sorsan ikisi de emperyalizme karşı, aslan gibi devrimciler. Ama gel gör ki bizzat emperyalizm tarafından fonlanıyorlar!
Kimin, kendisini hangi etiketle pazarladığına çok takılmadan, kimlerin, kim tarafından, neden fonladığı ve bu ilişkinin 15 Temmuz’dan sonra nasıl daha da geliştiği sorusuna odaklanmak zorundayız. Çünkü meselenin özü tam da burası.
15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişiminden sonra ABD ve Avrupa basınında yayımlanan haberlerin büyük bölümünde Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘özgür medyayı susturmakla’ suçlandı değil mi? Sonra ne oldu? Alman,
Tarihin bilinen ilk “Beşinci Kol” faaliyetinin bu topraklar üzerinde gerçekleştiğini biliyor muydunuz? Spartalıların savaşta bir türlü yenemedikleri Troyalılara yolladıkları Truva atından bahsediyorum. Kusursuz bir beşinci kol çalışmasıydı.
Fatih Sultan Mehmet’e kuşatma devam ederken “Ne işimiz var İstanbul’da, dönelim” diyen Çandarlı Halil Paşa… Yavuz Sultan Selim’i Çaldıran seferinden vazgeçirmeye çalışan Hemdem Paşa… Her ikisi de kendi dönemlerinin fonlanmış etki ajanları olarak beşinci kol faaliyeti yürütüyorlardı.
Yakın tarihin etki ajanlarına geçmeden “Nedir bu beşinci kol” sorusunun kitabi cevabına bir bakalım: Fiili müdahaleyle ele geçirilemeyen bir devleti propaganda, casusluk, sabotaj ya da terör yoluyla müdahaleye uygun hale getirmek. Maalesef bizim hiç yabancısı olmadığımız bir süreç bu.
Gelelim modern çağın etki ajanlarına ve yürüttükleri beşinci kol faaliyetlerine. Sorularla ilerleyelim. Bu ülke en son ne zaman fiili müdahaleyle ele
Çözüm sağlamadığı defalarca kanıtlanmış parametrelere takılmamak gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunun zaman kaybından başka anlamı yoktur. Müzakerelerin iki toplum arasında değil, iki devlet arasında yürütülmesinin zamanı gelmiştir” açıklaması yaptı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Kıbrıs Türkü’nün müktesep hakları garanti altına alınmadan başlayacak yeni bir müzakere sürecinin başarısız olmaya mahkum olduğunu, bunun zaman kaybından başka hiçbir anlamı olmadığını belirterek, “ Milli davamız Kıbrıs meselesinde yeni bir sayfa açtık. Kıbrıs’ta müzakerelerin iki toplum arasında değil, iki devlet arasında yürütülmesinin zamanı gelmiştir” dedi. KKTC’de 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı kutlamaları sonrası bir grup gazetecinin sorularını cevaplandıran Erdoğan, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Suriyelileri geri göndereceğim” açıklamasına “ Kuvay-ı Milliye geleneğinden geldiğini söylüyor ama Kuvay-ı Milliye ruhundan habersiz.
Siyasi ayak FETÖ elebaşını daha 1968’de sıradan bir vaizken Ankara’da dönemin MİT Müsteşarı Fuat Doğu ile buluşturanlardır. O tarihte İzmir-Buca’da açacağı öğrenci kampları için para aktaran gizli eldir.
Siyasi ayak 12 Mart 1971 darbesinden sonra Sıkıyönetim Mahkemesi’nin 3 yıl hapse mahkûm ettiği FETÖ elebaşını 13 Mart 1974’te Askeri Yargıtay kararı ile beraat ettirenlerdir.
Siyasi ayak FETÖ, 1974’te Emniyet’e ilk sızmasını yaparken, bunu tespit ettiği halde susanlardır.
Siyasi ayak hakkında yakalama kararı olmasına rağmen FETÖ elebaşını darbeciler tarafından yönetilen 1981 Türkiye’sinde il il gezdirerek 100 tane yurt açtıranlardır.
Siyasi ayak 15 Kasım 1982’de FETÖ’ye İzmir’de ilk okulunu açtıran ve okula kaydını yaptıran ilk öğrencinin adının Mustafa Kemal olmasını sağlayarak toplumu manipüle etmesine göz yumanlardır.
Siyasi ayak 1982’de Harp Okulu’nda ilk kez tamamı sivil lise çıkışlılardan oluşan özel bir sınıf açtıranlardır. O sınıftan çıkan 5 üst rütbeli subayı 15
Büyük projeyi ABD eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger 2014’te ağzından kaçırdı: “1919-1920’de kurulan ulusal sınırlar yıkılmalıdır.” Tam da dediği gibi oldu.
Suriye-Irak fiilen üçe bölündü. PKK özerk yönetimler ilan etmek için Güneydoğu’da hendek terörünü başlattı. DEAŞ-PKK/YPG-DHKP-C gibi birbirine hiç benzemeyen terör örgütleri aynı anda Türkiye’ye karşı saldırıya geçti.
Asıl darbeyi 15 Temmuz’da FETÖ’yü sahaya sürerek vuracak ve Türkiye’nin fişini çekeceklerdi. Zaten darbenin asıl amacı Türkiye’nin Suriye’ye müdahale etmesini engellemek ve Akdeniz’e açılan terör devletini hayata geçirmekti.
Plan tutmadı. Milletin çelikten iradesiyle darbe püskürtüldü. Türkiye’nin direncini kıramadılar. Ama vazgeçmediler.
ABD Savunma Bakanlığı için raporlar yazan Rand Corporation darbeden sonra “Türkiye’de yeni bir darbe girişimi olabilir” dedi! ABD’nin Türkiye ile ilgili
Tarih 27 Ekim 2002.
Ege Ordu Komutanı Hurşit Tolon, Bergama’daki Ovacık altın madenini ziyaret eder. Madeni işleten yabancı şirket yetkilisinden brifing alır. Duydukları karşısında hem şaşırır hem de üzülür. Türkiye’de 300 milyar dolarlık altın rezervi bulunmaktadır. Ancak devlet bu altını çıkarmak yerine yılda 200 ton ithalat yapmaktadır!
Altın işine giren özel sektörün önü ise sözde çevreci eylemlerle kesilmektedir. Bergamalı köylülerin altın madenine karşı direnişi 90’lı yılların ülkedeki en dikkat çekici çevre eylemi olarak nam salmıştır.
Oysa gerçekler bambaşkadır. Necip Hablemitoğlu “Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası” adlı kitabında bu eylemlerinin arkasında kimlerin olduğunu, Türkiye’nin altın çıkarmasının kimleri rahatsız ettiğini belgeleriyle ortaya koyar.
Ancak bu ifşa birilerini rahatsız eder. Tolon’un ziyaretinden sadece 20 gün sonra Hablemitoğlu öldürülür. Yıllar sonra bir FETÖ suikastına kurban gittiği ortaya çıkar.
Sonra ne mi olur? Bergama’daki altın madenine FETÖ