Cevat Öneş. Eski MİT Müsteşar Yardımcısı.
6 Mayıs 2020 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde ”Dibe Vuran Siyaset ve Çıkış Yolu” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Muhalefete adeta bir yol haritası çizdi.
O gün bugündür CHP-İyi Parti’nin ana omurgasını oluşturduğu, HDP’nin dışarıdan destek verdiği muhalefet blokunda yaşanan gelişmeler tam da eski MİT’çinin işaret ettiği doğrultuda şekilleniyor.
Öneş uzun uzun Türkiye’de bir iktidar değişikliği için tüm şartların oluştuğunu anlattığı yazısında “Demokrasi İttifakı Bileşenleri” adını verdiği partilerin CHP öncülüğünde harekete geçmesini tavsiye etti.
Eski MİT’çinin “CHP’nin öncü rolünü üstlendiği Demokrasi Cephesi’nde ilkeli, yapıcı, inşa edici hazırlık çalışmalarına ivedilikle başlanması lazım” mesajından hemen sonra yıllardır “Genel başkanların aday olmasını doğru bulmuyorum” diyen Kılıçdaroğlu, sürpriz bir biçimde Cumhurbaşkanı adaylığı için kolları sıvadı!
Kürt seçmenin kendisine
Meral Akşener’in “Cumhurbaşkanı adayı değilim, ben başbakan olacağım” çıkışı muhalefetin 2023 yolunda bir taktik değişikliğine gittiğini gösteriyor. O değişikliğin ne olduğuna geçmeden Akşener’in neden böyle bir açıklama yapma gereği duyduğunu kısaca özetleyelim.
Akşener, 2018 Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday oldu, 3 milyon 649 bin 30 oy aldı. Partisinin genel seçim oyu ise 4 milyon 993 bin 479 oldu. Muharrem İnce’nin CHP’den 8 puan fazla oy aldığı seçimde Akşener, İyi Parti’ye oy veren seçmenin yaklaşık 1 milyon 300 bininin desteğini alamadı.
Seçim sonrasında istifa etti, zorla ikna edilip yeniden Ankara’ya getirildi. Tecrübeli bir siyasetçi olarak 2018’den çok önemli dersler çıkardığına eminim. Bir kez daha partisinden az oy alırsa liderliğinin sorgulanacağını biliyor. Bir dönem daha parlamento dışında kalırsa partisine hakim olamayacağını da... Parlamenter sisteme dönüş vaadinde bulunup Cumhurbaşkanı adaylığı için ısrarcı olmanın siyaseten bir tutarsızlık olarak algılanacağının ve kendisini yıpratacağının
Adamın biri çevresine “Kurban” meselesinin nasıl ortaya çıktığını anlatıyormuş: Hz. Musa Allah’a dua etmiş. “Ya Rabbi, bana bir kız evlat verirsen onu senin için kurban ederim.” Bir süre sonra Hz. Musa’nın bir kızı olmuş, adını Ayşe koymuş.
Çocuğun kurban edilme vakti gelince Hz. Musa bıçağı kızının boynuna dayamış. Tam kesecekken, Azrail gökten elinde bir keçiyle gelmiş. Adam baştan aşağı yanlış bu hikâyeye şevkle devam ederken, dinleyicilerden biri dayanamamış ve şöyle demiş: “Ben bunun neresini düzelteyim? Hz. Musa değil Hz. İbrahim, kız değil erkek. Ayşe değil İsmail, Azrail değil Cebrail, keçi değil koç.”
Son dönemde Türk Silahlı Kuvvetleri’ni (TSK) yıpratmaya yönelik sistematik saldırıları ve asılsız iddiaları gördükçe aklıma hep bu hikâye geliyor.
En son beş generalin TSK’dan istifa ettiği iddiasını ortaya attılar. “Teyitli ve kesin bilgi” diye servis edilen “Beş general istifa etti” haberi külliyen yalan. İki general istifa etmemiş, sağlık sorunları sebebiyle emeklilik
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, tarihinde ilk kez öğrenci yurdu açtı. 625 kız öğrenciye hizmet verecek üç yurtta konaklama bedeli aylık 600 lira.
Kuşkusuz önemli ve değerli bir hizmet bu. Belediye alkışı hak eden bir iş çıkarmış. CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç da bizim gibi hizmeti takdir etmiş ama meseleye farklı bir açıdan yaklaşmış.
Belediye yurdundan bir fotoğrafı ranzalı başka bir yurt fotoğrafıyla yan yana getirip “İBB’nin açtığı yurt/KYK’nın açtığı yurt” diyerek kıyas yapmış!
KYK diyerek küçümsediği devletin Kredi Yurtlar Kurumu.
2002 yılında 190 olan yurt sayısını 768’e... 182 bin 259 olan yatak sayısını 719 bin 520’ye çıkaran kurum.
2018-2021 döneminde yurtların yatak kapasitesi 221 bin adet artırılmış. Sadece son üç yılda 2002’ye kadar gelinen yatak kapasitesinin üzerine çıkılmış.
Dünyada Hilton oteller zincirinden sonra en çok yatak kapasitesi bizim KYK’da.
KYK yurtlarında Engin Bey’in paylaştığı gibi ranzalı odalar yok mu? Evet, var. Tüm yurtların yüzde
Meşhur hikâyedir. Fatih’in topları İstanbul surlarını döverken, Bizans’ın elitleri meleklerin cinsiyetini tartışmaktadır.
2021 Türkiye’sinde bizim halimiz de pek farklı değil.
Bir türlü ülkenin gerçek gündemine odaklanamıyor, incir çekirdeğini doldurmayacak sosyal medya tartışmalarıyla enerjimizi heba ediyoruz. İzmir’in düşman işgalinden kurtuluşunu vals yaparak kutluyoruz. Moda tabirle ‘sosyal medya yıkılıyor.’ Saçma sapan bir çağdaşlık-modernlik tartışması günlerce konuşuluyor.
Oysa aynı gün kentte konusu “Adalar Denizi ve Yunanistan ile Komşuluk İlişkileri ve Sorunlar” başlığıyla bir sempozyum düzenleniyor. Ülkenin Milli Savunma Bakanı tarihi önemde açıklamalar yapıyor. Ege’de boyundan büyük işlere kalkışan Yunanistan’a “Macera bitti, otur oturduğun yerde” mesajı veriyor. Kimsenin haberi olmuyor! Çünkü biz vals tartışmasındayız. Tarihi bilmeyenin onu tekrar yaşamaya mahkûm olduğu gerçeğini unuttuk.
Bu girişin ardından gelelim Hulusi Akar’ın 9 Eylül’de,
Millet İttifakı’nın önünde aşması gereken iki temel sorun var. Birincisi, HDP’yi nerede konumlandıracaklarına bir türlü karar verememeleri. İkinci sorunları ise popüler belediye başkanlarını çatı aday olmamaya nasıl ikna edeceklerini bilememeleri.
Popülerlik meselesi önemli. Buraya tekrar döneceğiz. Önce bir anketten bazı rakamlar paylaşalım. Öyle siyasi partileri, belediye başkanlarını memnun etmek, kamuoyunu manipüle etmek için masa başında yapılmış, tamamen duygusal içerikli bir anketten bahsetmiyorum. Bir siyasi parti tarafından orman yangınları ve sel felaketleri sonrasında sahadaki fotoğrafı net olarak görüp, yol haritasını buna göre belirlemek için yaptırılan bir araştırma bu.
Vatandaşa isim vermeden “Kimi Cumhurbaşkanı görmek istersiniz?” diye sormuşlar. Yüzde 44 bu soruya ‘Erdoğan’ cevabını vermiş. Peki, Erdoğan’ın arkasından kim geliyor sizce? Kılıçdaroğlu mu Akşener mi?
İkisi de değil. Yüzde 18 ile Mansur Yavaş. Evet, şaşırtıcı ama şu anda ismi Millet İttifakı’nın çatı adayı olarak geçenler
Türkiye bir çelişkiler ülkesi. Devlet, UNESCO’nun 2021’i “Hacı Bektaşi Veli” yılı ilan etmesinden yola çıkarak Anadolu Alevi mirasını tanıtmak, Alevi vatandaşların sorunlarına çözüm üretmek için harekete geçti.
Ama muhalefet partileri bundan rahatsız oldu!
Önce HDP İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu, daha sonra CHP Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya, İçişleri ve Kültür Turizm Bakanlıkları görevlilerinden oluşan bir heyetin Anadolu’daki cemevlerine yaptıkları ziyaretleri TBMM gündemine taşıdı.
Yıldırım Kaya, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun cevaplandırması istemiyle verdiği soru önergesinde Alevi kurumları ve cemevlerinin ziyaret edilerek “Bir ihtiyacınız var mı?” diye sorulmasının Alevi vatandaşları tedirgin ettiğini savunuyor ve “Bu etik mi?” diyor!
HDP’li Ali Kenanoğlu da aynı kafada. Cemevlerine giden heyetin “Sorununuz nedir, talebiniz var mı?” gibi sorularla bilgi topladığını ve bunun kabul edilemeyeceğini söylüyor!
İki vekilin farklı anlamlar yüklemeye çalıştığı bu
Kemal Kılıçdaroğlu “CHP’yi yönetmek ülkeyi yönetmekten zor” dediğinde çok eleştirilmişti. Ama gelinen nokta galiba Kemal Bey’i haklı çıkardı. Kılıçdaroğlu muhalefeti dizayn edeceğim diye uğraşırken kendi partisinde kontrolü kaybetmek üzere.
Partide İstanbul üzerinden yaşanan ve yakında Ankara’ya da sıçraması beklenen büyük bir ekipler savaşı yaşanıyor. İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun koltuğu fena halde sallanıyor. Ümraniye ve Sultanbeyli ilçelerinde desteklediği adaylar seçimleri kaybetti. Şişli ve Maltepe kongrelerinde de Kaftancıoğlu’nun kaybetmesine kesin gözüyle bakılıyor.
Kaftancıoğlu’na karşı birlikte hareket eden Erdoğan Toprak ve Ekrem İmamoğlu’na delege üzerinde etkili Ataşehir ve Bakırköy belediye başkanları da destek veriyor. Ortak hedef önce Kaftancıoğlu sonra CHP’nin 2 numaralı koltuğunda oturan Oğuz Kaan Salıcı.
Kavganın bugünkü görünür sebebi İstanbul’a hakim olma ve bir sonraki yerel seçimde dizginleri tamamen ele alma çabası. Ama uzun