Meral Akşener’in “Cumhurbaşkanı adayı değilim, ben başbakan olacağım” çıkışı muhalefetin 2023 yolunda bir taktik değişikliğine gittiğini gösteriyor. O değişikliğin ne olduğuna geçmeden Akşener’in neden böyle bir açıklama yapma gereği duyduğunu kısaca özetleyelim.
Akşener, 2018 Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday oldu, 3 milyon 649 bin 30 oy aldı. Partisinin genel seçim oyu ise 4 milyon 993 bin 479 oldu. Muharrem İnce’nin CHP’den 8 puan fazla oy aldığı seçimde Akşener, İyi Parti’ye oy veren seçmenin yaklaşık 1 milyon 300 bininin desteğini alamadı.
Seçim sonrasında istifa etti, zorla ikna edilip yeniden Ankara’ya getirildi. Tecrübeli bir siyasetçi olarak 2018’den çok önemli dersler çıkardığına eminim. Bir kez daha partisinden az oy alırsa liderliğinin sorgulanacağını biliyor. Bir dönem daha parlamento dışında kalırsa partisine hakim olamayacağını da... Parlamenter sisteme dönüş vaadinde bulunup Cumhurbaşkanı adaylığı için ısrarcı olmanın siyaseten bir tutarsızlık olarak algılanacağının ve kendisini yıpratacağının da farkında.
İşte bütün bu riskleri görerek kazanamayacağı bir seçim için partisini ve iddiasını kaybetmektense Kılıçdaroğlu’nun önünü açmayı tercih ediyor. Bu kararıyla kendisini Cumhurbaşkanı adayı olmaya zorlayan parti içindeki bazı isimlere de “Bir yere gitmiyorum, buradayım” mesajı veriyor.
Gelelim muhalefetin taktik değişikliğine... CHP’nin Türkiye’de şartlar ne olursa olsun yüzde 25’i geçemeyeceği artık kabul edilmiş durumda. AK Parti’den ayrılan Babacan ve Davutoğlu bekleneni veremedi. Muhalefet bloku ne yaparsa yapsın HDP’siz yüzde 50’ye yaklaşamıyor. HDP’yi resmi olarak ittifaka dâhil etmeye ise cesaret edemiyor.
O zaman geriye tek bir çare kalıyor. Ana muhalefet partisini değiştirmek. Muhalefette büyüme potansiyeli vadeden sadece İyi Parti var. İşte tam da bu sebeple Akşener ‘geleceğin başbakanı’ ilan edilerek Cumhur İttifakı’ndaki milliyetçi/muhafazakâr seçmene selam çakılıyor. Kılıçdaroğlu’nun ‘Cumhurbaşkanı adaylığı’ ile de Akşener’e oy vermeyecek HDP seçmenine sıcak mesajlar gönderiliyor. Muhalefet aslında bu taktiği yerel seçimde Ankara’da denedi ve başarılı oldu. HDP’yi sözde dışarda tutacaklar ama ittifakı ittifak yapan asıl dinamik onlar olacak. Yani İstanbul değil Ankara modeliyle seçimi almaya çalışacaklar. Merkez sağ seçmeni ürkütmeden, HDP’yi küstürmeden sonuç almaya çalışacaklar.
İttifakı oluşturan tüm partilerin ortak motivasyonu ve tek dertleri Recep Tayyip Erdoğan’sız bir Türkiye. Bunun için vermeyecekleri taviz, yapmayacakları taktik değişikliği yok.
İlginçtir... ABD ve AB’nin de tek derdi ve tek isteği Erdoğan’sız bir Türkiye!
Acaba neden? Bizi çok sevdikleri için mi? Yoksa bir şey deneyecekler de Erdoğan onlara engel mi oluyor?
Taksi ve Kanal İstanbul rakamları
Cumartesi gecesi İstanbul Boğazı’nda iki ciddi gemi kazasının yaşandığını biliyor musunuz?
Peki, 2004-2020 yılı istatistiklerine göre Boğaz’da haftada iki geminin oturma ya da çarpmayla sonuçlanabilecek makine ve dümen arızası yaşadığını biliyor musunuz? 2021 yılında 31 Ağustos itibariyle Boğaz’da tam 63 geminin makine ve dümen arızası yaşadığından haberiniz var mı?
Tabii ki yok! Nasıl olsun ki? Bunlar sadece istatistik...
Daha doğrusu, Anti-Kanal İstanbul Lobisi meseleye sadece istatistik olarak bakıyor.
Cumartesi gecesi o kazaları yapan gemiler kuru yük değil de tehlikeli madde taşıyor olabilirdi.
O zaman gemilerin değil başka şeylerin istatistiklerinden bahsediyor olacaktık.
Hazır rakamlardan yola çıkmışken, İstanbul’daki taksi tartışmasına da bu gözle bakmakta fayda var.
Malum, bazen sayfalar dolusu yazıyla anlatılamayanı rakamla anlatmak daha etkili ve kolay oluyor.
İstanbul’da 17 bin 395 taksi var. Bunun sadece 14 bin 800’ü belediyenin “İtaksi” sistemine kayıtlı.
10 binden fazla taksisi olan “Bitaksi” günde 60 bin yolculuk yaptırırken, İtaksi’de bu sayı 8 binde kalıyor.
Yani kentteki 17 bin 395 taksi verimli kullanılamıyor. Verimlilik oranı yüzde 39! Bir taksi 10 kilometrenin 6 kilometresini boş gidiyor. Hal böyleyken, belediye zaten yürümeyen İstanbul trafiğine 5 bin taksi daha eklemeye çalışıyor!
Oysa teknoloji kullanılarak trafiğe ekstra araç sokmadan taksi problemi çözülebilir. Verimliliğin yüzde 39’dan yüzde 55’e çıkmasıyla 7 bin yeni taksi etkisi yaratılabilir.
Yeter ki derdiniz vatandaşın trafik ve ulaşım problemini çözmek olsun.
İstanbul’da iki ay önce UKOME bin adet minibüsün taksiye dönüştürülmesi kararı aldı. İlginçtir, büyükşehir o günden beri bu konuda adım atmıyor!
Sebebini bilen varsa anlatsın...