Kemal Kılıçdaroğlu “CHP’yi yönetmek ülkeyi yönetmekten zor” dediğinde çok eleştirilmişti. Ama gelinen nokta galiba Kemal Bey’i haklı çıkardı. Kılıçdaroğlu muhalefeti dizayn edeceğim diye uğraşırken kendi partisinde kontrolü kaybetmek üzere.
Partide İstanbul üzerinden yaşanan ve yakında Ankara’ya da sıçraması beklenen büyük bir ekipler savaşı yaşanıyor. İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun koltuğu fena halde sallanıyor. Ümraniye ve Sultanbeyli ilçelerinde desteklediği adaylar seçimleri kaybetti. Şişli ve Maltepe kongrelerinde de Kaftancıoğlu’nun kaybetmesine kesin gözüyle bakılıyor.
Kaftancıoğlu’na karşı birlikte hareket eden Erdoğan Toprak ve Ekrem İmamoğlu’na delege üzerinde etkili Ataşehir ve Bakırköy belediye başkanları da destek veriyor. Ortak hedef önce Kaftancıoğlu sonra CHP’nin 2 numaralı koltuğunda oturan Oğuz Kaan Salıcı.
Kavganın bugünkü görünür sebebi İstanbul’a hakim olma ve bir sonraki yerel seçimde dizginleri tamamen ele alma çabası. Ama uzun vadede asıl savaş Kılıçdaroğlu sonrasının CHP’si için veriliyor.
İmamoğlu’nun parti içi iktidar savaşında Kılıçdaroğlu’na yakın Erdoğan Toprak ile birlikte saf tutması makro hedeflerinden vazgeçtiği anlamına gelmiyor. Meral Akşener’in kendisine yönelik iltifatları İmamoğlu cephesinde farklı bir mekanizmanın işlediğinin bir göstergesi.
İstanbul’daki kadar olmasa da şiddetli bir ekipler kavgası da 19 Eylül’de Ankara’da gerçekleştirilecek Etimesgut ilçe kongresi için yaşanıyor. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın CHP ile ilişkisi de sorunlu. Yavaş ile Yenimahalle ve Çankaya belediye başkanları arasında soğuk rüzgârlar esiyor. Anadolu’da ise birçok ilde genel merkezle il yönetimleri arasında mahkemelere taşınan sıkıntılar var.
“CHP’de hiç mi iyi bir şey yok” diyebilirsiniz. Var tabii ki... Oğuz Kaan Salıcı ve beraberindeki heyetin Erbil’de Barzani ile yaptığı görüşme doğru bir hamle. İktidar iddiası olan bir parti bu adımları atmak zorunda. CHP heyetinin Türkmen Cephesi ile de görüşmesi bekleniyor.
Geçmişte Barzani üzerinden hükümeti eleştiren CHP’lilerin ortaya dökülen tweet’leri mi? Onları atarken yazdıklarına kendileri bile inanmıyorlardı. Barzani ziyareti onları da boşa çıkardı.
CHP’deki son durum böyle.
AK Parti - MHP 2028’de de beraber
Cumhur İttifakı ortaklarının seçim barajını yüzde 7’ye çekme kararı şimdiden siyasette taşları yerinden oynattı. Barajın düşürülmesinden yola çıkarak AK Parti ve MHP’nin seçime ayrı ayrı gireceği iddiasının dolaşıma sokulması ve iki parti arasında sanki bir kriz varmış havasının yaratılmaya çalışılması anlamlı.
Önce birinci ağızdan bir bilgi... MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız: AK Parti ve MHP 2023 seçimlerine 2018’de olduğu gibi birlikte girecek. Hatta 2028 seçimlerine de... Cumhur İttifakı yüzde 100 uyum içinde.
Yüzde 10’luk barajın 7’ye çekilmesi bir siyaset mühendisliği çalışması değil. Demokrasiyi güçlendirmek ve milletin iradesinin Meclis’e tam olarak yansımasını sağlamak için atılan bir adım.
Barajın yüzde 7 olması yıllardır stratejik oy kullanan seçmeni bu zorunluluktan kurtaracak.
Üç seçimdir HDP’ye, 2018’de İyi Parti’ye ‘barajı aşsınlar” diye verilen misafir oylar evlerine dönecek.
Kendisini Cumhur ve Millet ittifaklarından birine angaje etmek istemeyen partiler yeni ittifaklar kurabilecek.
Kısacası, yüzde 7’lik baraj Türk demokrasisine iyi gelecek. Kriz bekleyenler yine hüsrana uğrayacak.
Demirtaş’ın kitap önerisi
HDP’nin eski Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, Twitter hesabından takipçilerine altı kitap önerisinde bulunmuş. “Kitap alacak paranız yoksa bana yazın, dayanışmayla çözeriz” demiş!
Çözeceklerinden hiç şüphem yok. Cezaevindeyken sosyal medyayı adeta bir youtuber gibi kullanan birinden bahsediyoruz. Altı kitap dediğin nedir ki?
Bu arada gençlere kitap önerilerinde bulunan Demirtaş’ın kendisi de bir yazar. 16 Eylül 2017’de yayımlanan “Seher” adlı bir kitabı var.
Ben de bu kitabı sabah akşam “Sayın Demirtaş neden cezaevinde?” diye soran siyaset esnafına öneriyorum. Okusunlar, bilinçlensinler. Kitabı büyükşehir belediyelerinin kitapçılarından rahatlıkla temin edebilirler.
Hadi bir de çok hoşlandıkları spoiler verelim. Ankara’da 13 Mart 2016 günü 36 kişinin öldüğü, 344 kişinin yaralandığı Güvenpark saldırısını gerçekleştiren YPG’li teröristin adı Seher! Demirtaş’ın bu saldırıdan bir küsur sene sonra cezaevinde yazdığı kitaba Seher adını vermesi mi? Tamamen tesadüf azizim! Başka ne olabilir ki?