Geçtiğimiz hafta yeni nesil çağdaş sanatçı POLVO’nun “Why So?” başlıklı ilk kişisel heykel sergisinin açılışındaydım.
Sanatçının toplumsal olarak kanıksanmış cinsiyet rollerine gönderme yaptığı eserlerini kendisiyle beraber izlemek ve yorumlamak benim için kıymetliydi.
Kocaman bir elma. Swarovski taşlarla kaplı kırmızı dudaklar ve dişlerin arasından özçekim kamerasına fırlayan dil. İlk bakışta sizi kendine çeken renkli, eğlenceli eserler. Bir adım ötede rengarenk muzlar. Muz eril hikayeleri elma dişil tarafı temsil ederken sanatın gücü sizi sarıyor. Tam bu esnada günümüz gözetim kapitalizminin getirdiği enstrümanlarının etkisini soruyorum. Doğru tahmin. POLVO aynı estetik çizgide buluşan ve akımlara kapılan yüzlerin yansımasını kendisinden dinliyorum.
“Hepimiz yeni buluşmalar için aplikasyonları kullanıyoruz. Ben de bu aplikasyonu indirenlerden biriydim. Mekanik olarak ekranı sağa ve sola kaydırırken bazı yüzleri ayırt edemediğimi, herkesin birbirine benzemeye başladığını fark ettim. Hepsinin kıvrımlı hatları vardı, dudakları dolgun
Hayat biz planlar yaparken başımıza gelenlerle dolu değil mi? En azından benim hayatımda öyle. Emre Erdogan / Boramess ile Mayıs 2022’den bu yana iletişim halindeyiz. Geçen yıl yayımladığı "Derdin Ne” teklisini konuşacaktık. Ama bir türlü olmadı, ayarlayamadık. Bu süreçte iletişimimiz hiç kopmadı. İlk sahne alışı, yeni teklisi vb. derken nihayet ocak ayında bir araya geldik. Yeni çıkacak teklisinin ham halini o gün dinleme şansı buluyorum. Ruhumu saran enerjisi yüksek bir şarkı. Sonra….
06 Şubat 2023, saat: 04.17… Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremle sarsılıyoruz. Büyük bir facia yaşanırken, insanlar ailelerini, evlerini, yaşamlarını, hayallerini, geleceğini kaybederken hepimiz tarifi olmayan acıyı iliklerimize kadar hissediyoruz.
11 ilimizi vuran depremlerin üzerinden geçen süreçte bizi ayakta tutan sadece umut. Ve dayanışma duygumuz. Bu duygularla sevgili Emre’ye 2 yaşında yaşamaya başladığı Hatay’ı ve depremi konulurken buluyorum kendimi. Gerisi okuyacağınız satırlarda…
“Kalbimi Hatay’da bıraktım…" Boramess
S
"Yağmur, yağmur, yağmur, yağmurGeri verecek buharlaşan sevgimiziYağmur, yağmur, yağmur, yağmurSessizce silecek kibirimizi..."
Ekimden bu yana Instagram hikayelerimde yağmurlu İstanbul sabahlarına eşlik eden Bertuğ Cemil’in 2006 yılında çıkardığı ilk albümünden “Yağmur” şarkısı. O kadar çok kişinin hatıralarında yer alıyor ki… Neden ekim? Hemen anlatmak istiyorum.
Bertuğ Cemil, her üç ila dört ayda bir şarkı yayınlayarak en geç iki yıl içerisinde bir plakla sonuçlanacak bir yolculuğa çıkarken; ekim ayında “Gülümse” şarkısı için konuşmayı çok arzu etmiştim. Kendisi Londra’da yaşadığı için fiziksel bir buluşma olmayacaktı haliyle. Sonra araya zaman girdi. Daha doğrusu benim hayatımda ön göremediğim birçok değişiklik yaşandı. Geç olsun, güç olmasın diyerek 2023’ün ilk röportajını Bertuğ Cemil’in bugün çıkan “Aşk Uzak” yeni tekli çalışması öncesi gerçekleştirmek istedim.
Ocak ayının ilk haftası çevrimiçi buluştuk. Daha ilk andan
Bir şarkı sözüne sığamayacak kadar derin duygularla ayrıldım Nemrut’tan. Aslında Adıyaman’dan demek daha doğru olacak. Uzun zamandır bu yazıyı yazabilmek için düşünüyorum. Yaşadıklarımı ve hissettiklerimi satırlara aktarmak ilk kez bu kadar zor.
Sevdiklerimle deneyimlerimi paylaşmayı her zaman çok severken Nemrut’tan kalan anıları yazmak çok başka bir ruh hali…
Nemrut… Dünya Mirası… Helenistik dönemin en görkemli kalıntıları…Yıldızlara değecek kadar gökyüzüne yakın, güneşin doğuşu, batışı kadar eşsiz.
Duygularımı her zaman yüksek yaşayan bir kadınım. 2150 metre yükseklikte bir kayanın üzerinde güneşin doğuşu ve batışını izledikten sonra yeniden doğduğumu söyleyebilirim. Adıyaman’dan / Nemrut’tan döndüğüm andan bu yana yeryüzüne inemediğimi biliyorum.
Gizemli Krallık Kommagene’nin Sırlarının İzinde
İstanbul’dan ayrılmadan önce Nemrut ile ilgili hayallerimi düşündüm. 14 Ekim 2018 yılında akıllı telefonuma not aldığım “Nemrut”ta çekim yap”
Müzik hayatımda her zaman vazgeçilmezlerden. Her an her yerde müzik diyenlerdenim. Bahçeşehir’de yaşadığım için trafikte fazlasıyla kalıyor ve yol boyunca bir o çalma listesi bir bu çalma listesine zıplıyorum. Geçtiğimiz hafta yine yolda bir keşif listesine düştüm. 50 şarkılık bu listeyi 50 dakika boyunca sıradaki neymiş diyerek geçtim. 80’leri yaşamış biri olarak yeni nesil müzik çok çok başka geliyor bana.
Konu müzik olunca çok bilinen menajerlerden gelen basın bültenleri dışında sektörün içinde olup güzel işler yapan ama adını kitlesinin dışında duymayan birçok kişi olduğunu gördüm. Ulaştığım kişiler arasında o gün 50 şarkılık listeden şarkısını dinlediğim ve iletişimde olduğum, uygun bir zamanda bir araya gelmeyi beklediğim kişilerde vardı. Herkes farklı yerlerde olunca beklemek istemedim.
Listede yer alan ve şarkısını ilk kez dinlediğim Sercan Bozkuş ile yeni müzik akımını konuşmak için sözleştik. Kendisinin söz yazması, beste yapması ve şarkı söylemesi çok dikkate değerdi.
Dijital bir platformda yayınlanan "Zeytin Ağacı" dizisi karakterleri aracılığıyla aile dizilimi terapisini gündeme getirdi. Psikolog ve öğretim görevlisi Belgin Altop hayatımda çok değer verdiğim bir dostum. Sohbetlerimizde bize zaman asla yetmiyor. Yarım kalan konularımızı bir sonraki buluşmada konuşuruz diye ayrılıyoruz. Belgin ile "Zeytin Ağacı" dizisi hakkında konuşurken Zaman Bey'in aile dizilimi seanslarını ona sordum. Atalardan gelen travmaların grup çalışmaları ile iyileşmesi mümkün müydü? Bu terapi ne kadar gerçek olabilirdi? Belgin demez mi Boğaziçi Üniversitesi'nde aile diziliminin babası Bert Hellinger ile üç gün workshop yaptık. Her zaman merak ettiklerimi işin uzmanından dinlemeyi tercih ederim. Sadece dizide bahsi geçti diye de kendi bakış açımla bir yazı yazmak hiç bana göre değil. Her şeyin vaktini beklediğine ve doğru zamanda bana geldiğine inanırım. Aradığım hazine tam gözümün önündeymiş meğer.
"Zeytin Ağacı" dizisi sonrasında herkes aile dizilimini konuşmaya başladı. O kadar bilgi paylaşılmaya başlandı ki hangisi doğru hangisi
Bir insanı hiç tanımadan sever misiniz? İlk sesini duyduğunuzda içiniz mutluluk ve huzurla dolar mı? Oluyormuş. Sevgili Tolga İmrence ile hikayemiz işte böyle başladı. Uzun zamandır yazılarımı takip edenler Serdar Esmer ile olan dostluğumuza şahittir. Serdar, hayata renk katan, elinin değdiği her işi güzelleştiren özel biridir. Ne zaman ihtiyacım olsa hemen yetişir. Çok güldüğümüz, fotoğraf için kılıktan kılığa şekilden şekilde girdiğimiz anları bir görseniz yerimizde olmak istersiniz.
Serdarcığım, iki hafta önce bana arkadaşı Tolga İmrence'nin şarkısının çıktığını söyledi. Serdarcığım atsana şarkı linkini bir dinleyeyim dedim hemen telefonda. Aman Allah'ım o nasıl güzel şarkı, nasıl bir ses! Serdar'ı hemen bizi bir araya getiriyorsun diyerek aradım. Serdar Tolga ile bir araya gelmemiz için konuşurken ben çoktan Instagram'da Tolga'nın şarkısını paylaşmış ve okuyacağınız satırları hayal etmeye başlamıştım. Sonrası su gibi aktı. Tolga ile Galata'da Şebnem Yıldız'ın aşık olduğum showroomunda buluştuk. Tolga ile orada buluşmak istedim çünkü çok yakın bir
Kadınlar arasında "Kadın kadının düşmanıdır" yargısı oldukça yoğundur. Ne yazık ki çok kadın bu sözü haklı çıkaracak tecrübeler yaşıyor. Kişisel olarak sayısız deneyimim var. Hiçbirine takılı kalmadan hayatıma devam ediyorum. Başarılı, zeki, güçlü, sürekli öğrenen,kendini geliştiren, işine tuykuyla bağlı, kendi kadar etrafındakiler yükselten, sevgi dolu, paylaşımcı, hayal kuran ve hayallerinin peşinden giden kadınlara her zaman hayranlık duyarım. Zeynep Şimşek'te bu kadınlardan bir tanesi.
Sevgili Zeynep ile geçtiğimiz hafta Cihangir'de buluştuk. Semti çok severim. 2009 yılında bir fotoğraf projesi için yılın neredeyse her günü oradaydım. Zeynep, Grey Cihangir'de buluşalım dediğinde ayrı sevindim. Semtlerin ruhuna çok inanırım. Bir de anılarla dolu olunca değmeyin keyfime.
Sesimin kısıklığı sebebiyle fotoğraf çekimini Nadir Özkan'a bıraktık. Nadir'in çalışmaları çok uzun zamandır dikkatimi çekiyordu. Sağ olsun Zeynep bizi bir araya getirdi. Satır aralarına serpiştirdiğim bu harika karelerin hepsini o çekti. Güzel bir yaz