Bir şarkı sözüne sığamayacak kadar derin duygularla ayrıldım Nemrut’tan. Aslında Adıyaman’dan demek daha doğru olacak. Uzun zamandır bu yazıyı yazabilmek için düşünüyorum. Yaşadıklarımı ve hissettiklerimi satırlara aktarmak ilk kez bu kadar zor.
Sevdiklerimle deneyimlerimi paylaşmayı her zaman çok severken Nemrut’tan kalan anıları yazmak çok başka bir ruh hali…
Nemrut… Dünya Mirası… Helenistik dönemin en görkemli kalıntıları…Yıldızlara değecek kadar gökyüzüne yakın, güneşin doğuşu, batışı kadar eşsiz.
Duygularımı her zaman yüksek yaşayan bir kadınım. 2150 metre yükseklikte bir kayanın üzerinde güneşin doğuşu ve batışını izledikten sonra yeniden doğduğumu söyleyebilirim. Adıyaman’dan / Nemrut’tan döndüğüm andan bu yana yeryüzüne inemediğimi biliyorum.
Gizemli Krallık Kommagene’nin Sırlarının İzinde
İstanbul’dan ayrılmadan önce Nemrut ile ilgili hayallerimi düşündüm. 14 Ekim 2018 yılında akıllı telefonuma not aldığım “Nemrut”ta çekim yap” satırları tam dört sene sonra (neredeyse aynı tarih) sevgili Demet Aydın’dan gelen bir mesajla gerçek oluyordu. Yine de çok hayal kurmamaya çalıştım. Hayatım yolculuk için her şey hazırken son bir gün kala gidemediğim Nairobi, Almanya, Roma, Dubai vb. yolculuklarıyla dolu. Bu sebeple uçağa binip Adıyaman’a ayak basmadan kendimi orada hayal dahi etmeyecektim. Son ana kadar bavulumu bile hazırlamadım. Yolculuk öncesi “Sabah ola hayrola” diyerek toparlandım. Çok kapsamlı bir programın içinde Adıyaman ve Nemrut’u keşfetmek için nasıl sabırsızlandığımı siz tahmin edebilirsiniz.
Ve mutlu son! Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti mali işbirliği çerçevesinde finanse edilen ve T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yürütülen Rekabetçi Sektörler Programı kapsamında desteklenen “Visit Commagene” kapsamında Adıyaman’daydım.
Adıyaman’da ilk günüm tarihi Tuz Hanı’nda öğle yemeği ile başlarken Ulu Cami, Mor Petrus ve Mor Pavlus Kilisesi, Adıyaman Müzesi ziyaretleriyle devam edip Tarihi Keleş Konağı’nda geleneksel Harfane gecesiyle noktalandı. Upuzun sofralar, çok lezzetli sohbetlere tanıklık ederken Adıyaman ruhuma ilmek ilmek işlenmeye başlanmıştı. Sait Usta’nın meşhur çiğ köftesi, Fırat Veziroğlu’nun dokuma performansına karışırken “Nemrutun Kızı” türküsüyle birlikte çok başka bir dünyaya adım atmıştım.
Gece soğuk dağ hele çok daha serin olacaktı. Sohbet ettiğimiz herkes güneşin doğuşu için dağa çıkacağımızı duyunca “Emin misiniz?” diye defalarca tekrarlayınca içim titremedi değil.
Nemrut’a çıkmadan soğuk, rüzgar, yolun zorluğu gibi birçok fikrimiz olmuştu. Kimse bilmiyordu ki beni hiçbir güç durduramazdı. Bunca yıldır hayal ettiğim bir yeri görmek kaç kez daha kısmet olacaktı? Hem pandemi boyunca hayatı asla ama asla ertelemeyeceğim diye kendime söz veren ben değil miydim?
"Ve sen kardeşim; buraya geldiğinde benim için de dua edersen seni duyacağımı sakın unutma!” -Kral Antiochus, M.Ö. 34
Adıyaman - Nemrut arası 78 km olunca yola çok erken çıktık. Sabah 7’de başladığım gün (Nemrut’u görecek olmamın heyecanıyla uyuyamadığım için) aralıksız devam ederken; dolambaçlı yollarında mide bulantısı kabus gibi üzerime çökmüştü. Nemrut’un kızı şarkısı sağ olsun içinde bulunduğum ruh halinden biraz sıyrılmamı sağlıyor olsa da bir an önce dağa ulaşmak için sabırsızlanıyordum.
05.32’de yüzlerce insanla birlikte güneşin doğuşu için dağa tırmanmaya başladık. Bastığım yere mi dikkat etsem, gökyüzünde parıl parıl parlayan ay ve yıldızlara mı baksam? Nihayetinde cep telefonlarının ışığıyla doğu terasında yürüyen ateş böcekleriydik. Yarı yoldan geri dönenler, ağlayanlar, ilaç isteyenler arasında nefes nefese ve ter içindeydim. Kat kat giyindiğim için üzerimdekileri çıkarmaya cesaret edemedim. Hoş zaten çıkarsam nereye koyacaktım. Elimdeki minicik bez torba ve su bile tırmanırken fazla gelmişti. Dünyanın her yerinden gelen insanlarla, farklı sesler eşliğinde ilerlerken zirveye kadar üç kez durup dinlendim. Bir kafilenin tulum sesi eşliğinde horon çekerek dağa çıkmasını da hiç unutamayacağım.
Güneş her zaman doğudan doğar
Dağın zirvesine tırmanmak hiç kolay değil! Ya sonra? Tanrı, tanrıça heykelleri arasında Kommagene Krallığı’nın büyülü dünyasının içinde tanrılarla selamlaşmak. Heykel dahi olsalar tarifi yok.
Kommagene Kralı I. Antiochos’un tanrılara ve atalarına minnettarlığını göstermek için yaptırdığı anıtsal heykeller benzersiz manzarasıyla nefesinizi kesiyor. Bu görkemli yerin enerjisiyle ruhum sarıp sarmalanırken bulutlara dokunacak gibiyim. Hücrelerime kadar hissettiğim bir güç var, içimden bir ses diyor ki “Nemrut başka dünyaların geçiş noktası.”
Güneşin doğuşunu bekleyen sabırsız kalabalıkla birlikte bir kaya parçasının üzerine oturup gözlerimi kapatıyorum. Ney sesine soğuk eşlik ederken bir çift tam önümde birbirine sarılarak sayısız fotoğraf çektiriyor. Nemrut’ta aşk başkadır!
06.44’de doğmaya başlıyan güneş 1 dakika 22 sn sonra gökyüzüyle buluşuyor. Ah Adıyaman, Ah Nemrut.
Kral 1.Antiochus’un vasiyeti; bu kutsal alana ziyaret için gelen herkesin en kusursuz şekilde ağırlanmasını istiyor. İbadet amacıyla gelenleri överken kötü amaçlarla gelenlere ise beddua ediyor. Bir rivayete göre insanlar yüzyıllar öncesinde Nemrut Dağı’nın zirvesinde dualarını ederken dağın antik dünyada cennetin kapısı olduğunu dinlemiş atalarından. Yüzyıllar sonra bu anı paylaştığımız herkes alkış, çığlık, ağlama, dua sesleri içinde kendi içselliğinde bir keşfe çıkıyor. Doğu terasın kutsal merkezinde çıplak ayakla yüzüm heykellere dönük dua ederken tüm kalbimle sana sarılıyorum Nemrut…
Uykusuz geçen 24 saatin ardından “Tanrıların Göksel Tahtı” Nemrut batı terasından çok üşümüş, ellerim morarmış, çiğ taneleriyle ıslanmış ve aralıklı buz tutan yoldan taş, toprağa basarak kaymadan inmeye çalışıyorum.
Geçirdiğim iki saat boyunca bulutlara, güneşe, aya, hayata çok daha fazla bağlandığım çok özel bir yer olduğunu biliyorum. Hayatımda hiçbir karşılaşma tesadüf değilken Nemrut’ta olmam bir bütünün tamamlanmasıydı diye düşünüyorum. Bedenim yaşadığım yerlerde olacak ama ruhum ‘Tanrıların Dağı’ Nemrut’ta…
Gizemli krallığın eşsiz mirası Nemrut çözülememiş dev heykelleri ve sırlarıyla ziyaretçilerini beklerken Adıyaman’ın yıldızı tarihi, kültürü ve gastronomisiyle daha çok parlayacak eminim.
Kollarımı güneşe, yıldızlara, Tanrılara ve yaşayacağım ne varsa hepsine açtığım bu yere YSM olarak hissediyorum ki yeniden geleceğim.
Gizeminle, büyüleyen enerjinle sımsıkı tut beni Nemrut…
Yeşim Mutlu