Duygular Bitince

18 Eylül 2010

En çok üzüldüğüm, en adaletsiz görünen ama bir o kadar da hayatın içinden tablolar…….duygular değişince geriye kalanlar. Aşk, sevgi namına bütün duygular bitmiş. Görseniz birbirlerine o kadar önem ve değer veriyorlar ki. Ama tanımları hep çocuğumun annesi/babası, en iyi arkadaşım, dostum sıfatları üzerine kurulu. Evliliklerde arkadaşlık elbette çok önemli ama en sevdiğimiz dostumuzla evlenmeye kalkmıyoruz öyle değil mi?

Hayatta bir çok rolümüz var. Hepimiz birilerinin evladı, kardeşi, ablası/abisi ,annesi/babasıyız. Çocuğumuza ebeveyn kimliğiyle davranıyoruz, iş yerinde başka roller, marketten alışveriş yaparken “müşteri” adını verdiğimiz kılıfımız üzerimizde. Eşinin nesi olmak istiyorsun sorusuna verilen sıfat ise genelde birden fazla oluyor. Yakında evlenecek bir bayan danışanım bu soruya şöyle cevap verdi ; “Yeri geldiğinde eşi, yeri geldiğinde arkadaşı, annesi, kardeşi olmak istiyorum. İşte başı sıkıştığında bana danışsın, hasta olduğunda ona ben bakayım. İçip dağıtmak istediğinde arayacağı kişi ben olayım.

Yazının Devamı

Aşkın Matematik Hali

13 Eylül 2010

İlişkinizde problem yaşıyor ve probleminizi bir türlü çözemiyor musunuz? Aile, arkadaş vb. sorununuza sorun katıyor ve siz sevdiğinizle uzlaşamıyor musunuz? Lütfen pes etmeyin, sevgi ve saygı devam ettiği sürece her problem çözülebilir. Nasıl mı?

Öncelikle ilişkinizdeki her problemi tek tek ele alın. Karşınızdaki insana aynı anda bir sürü şeyi anlatmak ve değiştirmesini beklemek ve bana bunu da yapıyor, şu davranışı da kötü diye sızlanmak yerine, kendinize bir öncelik sırası yaratın ve her problemi gerçekten çözmeniz gereken bir matematik problemi gibi görün ve tek tek değerlendirin.

Öncelikle probleminizi tek bir cümle haline getirin. Örneğin, sevdiğinizin geç kalacağı zaman arayıp haber vermemesi sizin için problemse;

Bunu olumlu bir cümle haline getirin;

Yazının Devamı

Ev İşi ya da Gönül İşi

31 Ağustos 2010

Yeni evliydim. Yakın akrabalarımdan bir bayan bana dedi ki “Kızım,siz okumaktan doğru düzgün ev işi öğrenemediniz. Bak bekarlık hayatın bitti, yok artık öyle annen çamaşırlarını ütülesin, sevdiğin yemekleri yapsın.Benden sana nasihat, evini hep düzenli tut, dolabında her zaman en az iki çeşit yemeğin olsun.Erkeğin kalbine giden yol mideden geçer.” Teyze nasihati, elbette benden daha iyi bilirler evliliği, ne de olsa onca senelik tecrübe. Ama hangi vakitte yapılacak bunlar, zaten sadece bir gün tatilim var.Onda da ev işi mi, yemek mi, dinlenmek mi , eşimle geçireceğim zaman mı diye bunalmadım değil hani. Off ne zormuş bu evlilik derken eşi girdi sohbete. “Kendi hastalığını bulaştırma çocuğa” diye. Hoş ben evlenirken çocukluk yaşını geçeli biraz olmuştu ya neyse. “Gerektiği kadarını yap kızım, çamaşır makinesine bakacağına kocana bak “ dedi. Bir hayli karışmıştı aklım. Dolayısıyla konunun direkt muhatabı eşime açtım konuyu. O da dedi ki “Zaten yeterince temiz ve tertipli evimiz. Yemeksiz de kalmıyoruz. Her Pazar günü ev işine

Yazının Devamı

Ya Değişmezse?

26 Ağustos 2010

Flört edilen dönem belki de ilişkinin en tatlı, en heyecanlı tarafı. Karşılıklı kur yapmalar, heyecanlar, birlikte eğlenmek… Hepsi çok güzel de, bir sürü insan bir taraftan da sanki bir hesap defteri tutuyor bu dönemde. Evlenene kadar ses çıkarılmayacaklar, evlendikten sonra ilk fırsatta değiştirilecek taraflar. İlişki ilerledikçe liste de uzayıp gidiyor.

Danışanım Zeynep (çalışmamızdaki mahremiyet gereğince gerçek isimlerini kullanmıyorum), erkek arkadaşı Arda’nın arada bir de olsa alkol kullanmasından hiç hoşlanmıyor ve evlendikten sonra alkol almasını yasaklamak konusunda kararlı. Bir de Arda’nın her hafta futbol maçına gitmesinden şikayetçi. Futbol seven erkekleri de hiç modern bulmuyor. Bu konu da, Zeynep’in değiştirilecekler listesinde.

Danışanım Erdal, kız arkadaşı Esma’nın fazla açık giyindiğini düşünüyor. Bir kaç kere bu konuda kendisini uyarmış ama, Esma’nın “Babam bile bana karışmıyor” şeklinde tepki vermesi üzerine, şimdilik karışabilecek konumda olmadığını düşünmesi sebebiyle, bu

Yazının Devamı

Tutkusuz Beraberlikler

18 Ağustos 2010

Eskilerin bir lafı vardır ya , “Azı karar, çoğu zarar”. Diğer konularda olduğu gibi çiftlerin birbirleriyle tartışmaları konusunda da yerini bulan bir cümledir bu. Neden mi?

Özellikle genç çiftlerde, sıkça karşılaştığımız bir sorun bu. Pırıl pırıl, gencecik insanlar, tam da kendilerine göre , aynı oranda hoş, görünürde her şeyiyle uygun sevdikleriyle oturuyorlar koltuğuma. Bir bakıyorsunuz ki sevgi, saygı tam, eğitimleri, kariyerleri hatta aileleriyle, son derece uyumlu bir çiftler. Ancak bir şeyler eksik aralarında. Örneğin “Biz henüz iki senelik evliyiz ama cinsellik yaşayamıyoruz, aramızda hiç tutku yok” diyorlar. Birbirlerini tanımlamalarını istediğimde ise, anlattıkları kişi onların tabiriyle “kanka”ları, eşleri değil.

Üstüne basa basa anlatmaya çalışıyoruz ya, çocukların yanında tartışmayın diye. Bir noktadan sonra kendini durdurmakta zorlanan da çok maalesef, neden çocuklarının yanında tartışmamanın bu kadar önemli olduğunu anlamayan da. Hatta her kavganın sonunda hastanelik olduğu halde , “ne var ki

Yazının Devamı

Aldanmak, aldatılmak

11 Ağustos 2010

Sadece erkekler mi aldatır, neden yanlısınız demeyin. Bu yazımın konusu kadınlar.

Ha ihanete uğramak ha sırtından bıçaklanmak…… Aldatılmak dipsiz bir kuyuya düşürür kadınları. Ne geçmiş kalır, ne gelecek. Her şeyi, tüm hayatı, yalandan ibaretmiş gibi hissettirir ve huzur yerini sürekli bir korkuya bırakır. Aldatılmak aldanmaktır aynı zamanda. Kalpte kolay kolay geçmeyecek bir iz bırakır. Aynı zamanda bir kaos başlar. Kalmak ve gitmek aynı oranda zordur çünkü. Hatayı, yanlışı eşi yapmış ancak gitmeyi tercih ettiği zaman çocuk, para, gelecek derken çoğu zaman mağdur olan aldatılan olur. Kalmaksa ateşten gömlek, her an “şimdi nerede, kiminle” şüpheleriyle baş etmek kolay değil. Bir çok kadın bu eziyetin üzerine bir eziyet de kendisi ekliyor maalesef. Bu sebeple sözüm, kalmayı seçen kadınlara.

Ancak çok kısa, gitmeyi düşünenlere de seslenmeden geçemeyeceğim; Sadece sevgimizle evlenmek, sevgi nedeniyle mantığı kenara bırakmak ne kadar yanlışsa, salt kızgınlıkla mantığı kenara bırakmak da o kadar yanlış. Haksızlığı uğradığınızı düşünüyorsanız, kendinize bir haksızlık da siz yapmayın. Mantıklı düşünün, eşinizin hatası yüzünden mağdur olmayacağınız şartları hazırlayarak

Yazının Devamı