Birçok çift, özellikle doğumdan sonra tartışmalarının arttığını ifade ediyor. Çocuk yetiştirme konusunda hem fikir olamamaları ya da yeni bebeğin sorumluluğu ile birlikte yükün eşlerden birinin üzerinde olması bu tartışmaları ateşliyor. Sonrasında genelde annenin çocuğuna yoğunlaşması, babanın sadece yardımcı olarak kalması, hatta pek çok ailede babanın yardım rolünü aile büyüklerinden birinin üstlenmesi, birikim yaratmaya başlıyor. Uykusuzluktan gözleri kızarmış anne, saçını bile tarayacak zaman bulamadıkça sinirler gerilmeye başlıyor ve oklar direkt babaya yöneliyor.
Doğum sonrası sürecin nasıl yönetilmesi gerektiği, başlı başına bir yazı konusu. Ben, bu zor dönem atlatıldıktan sonra bazı evliliklerde kalan tortulara dikkat çekmek istiyorum.
Çocuk sahibi olmak, dünyanın en güzel duygusu. Yavrunuzun boynunu koklamak, gülümsemesini izlemek vazgeçilemez bir duygu. Ancak bireylerin ve evliliğin mutlu sürmesinin gereği olduğu kadar aynı zaman da çocuğumuza karşı da sorumluluğumuz, ona mutlu bir aile hayatı
ARKA KAPAK
"Hayat, bazen..." İnsan ilişkileri üzerine eğitim
Flört dönemi heyecan dolu, aşkın doyasıya yaşandığı, her anına bir anlam yüklenen, ilişkinin belki de en güzel dönemi. Keşfetmenin, kendini anlatmanın tadına varılan, birlikte yaşanan her “ilk”te biraz daha yoğun duygular tadılan, heyecan dolu bir dönem. Bu dönemin keyfini çıkartmak, ilişkinin tadını almak gerek elbette ama bu dönemin aynı zamanda bir değerlendirme süreci olduğu da unutulmamalı.
Maalesef flört döneminde yapılan en büyük yanlışlardan biri, bu dönemde aslında sezilebilecek uyumsuzluklara gözümüzü kapatmak, görmezden gelmek ya da evlenince değişeceğini düşünmek. “Sevgi” hissinin gölgesinde, öz sezilerimize gözümüzü kapayıp, kaybetme korkusunun gerçekleri değerlendirme gerekliliğinin önüne geçmesi.
Oysa bu dönem hayatımızın belki de en önemli kararlarından birini, evlilik kararını almadan önce birbirimizle uyumumuzu değerlendirebileceğimiz, bir ömür boyu birlikte olup olamayacağımızı az çok anlayabileceğimiz bir dönem. Peki, nelere dikkat
Bugün konuk olarak katıldığım bir tv programında, yorum yapmak üzere davet edilme nedenim Mardin’in bir köyünde, neredeyse moda haline gelen Fas’lı kuma getirme konusuydu. Bu modanın(!) öncüsü Halit Bey ve Fas’tan gelip Mardin’e yerleşen gelin de benimle beraber canlı yayın konuklarıydı.Hikâyelerini izleyicilerle paylaştılar. Fas’lı gelin Türkçe bilmediği için tercüman aracılığıyla sorularımızı cevaplamaya çalıştı. Mardin’in bir köyünde yaşayan ve çiftçilik yaparak eşine ve 12 çocuğunu geçindiren Halit Bey, ilk eşinin rahatsızlanması üzerine yeni bir eş arayışına giriyor. İnternet aracılığı ile önce Suriye’den bir hanımla nişanlanıyor ve kendi iddiasına göre bu nişan ciddi bir miktarda para kaybı yani iddiasına göre dolandırılmasıyla son buluyor. Sonra yine internet sayesinde şimdiki eşiyle tanışıyor. Teknolojiyi kullanarak onu ailesinden istiyor ve Fas’lı eşini Türkiye’ye getiriyor. Önce evli olduğunu ve çocuklarını saklıyor. Fakat sonra gerçekleri itiraf etmesine
Yeni yıl yeni umutlarla geldi. Çoğu insan geçmiş seneden şikayetçi, daha iyi bir yıl diliyor. Gelen gideni aratmasın elbette. Umarım herkes için iyi bir yıl olur, mutluluk, sağlık ve neşeyle yaşanır.
Elbette tüm bu dilekleri, noel babadan, evrenden, yaratandan, umutlarımızı neye bağladıysak ondan beklemekle kalmamak gerek elbette. Çalışmak, çabalamak, planlamak gerek. Hedefleri belirleyip, hedeflere doğru adım atmak gerek.
Yeni yılda yeni kararlar vardır çoğu zaman. Bu yıl kilo vereceğim, sigarayı barakacağım, işimi değiştireceğim... Çoğu zaman bunlar sadece teoride kalır, dilek balonu olur, bir yerlere dağılır.
Dilekleri hedef edinmek gerek. Kararlarınıza sıkı sıkıya tutunun olur mu? Nasıl mı? Öncelikle yazın. Her birini bir cümleye dökün. Hepsini olumlu birer cümle haline getiririn. Örneğin "kilo vermek istiyorum" yerine, "şu kadar kilo olmayı hedefliyorum" deyin. Sonra hedefiniz için bir de hedef zaman belirleyin. Örneğin "Önümüzdeki ay sonunda şu kadar kilo olmayı hedefliyorum" deyin. Sıra nasılda? Hedefinize ulaşmak için
Yeni yıl yeni umutlarla geldi. Çoğu insan geçmiş seneden şikayetçi, daha iyi bir yıl diliyor. Gelen gideni aratmasın elbette. Umarım herkes için iyi bir yıl olur, mutluluk, sağlık ve neşeyle yaşanır.
Elbette tüm bu dilekleri, noel babadan, evrenden, yaratandan, umutlarımızı neye bağladıysak ondan beklemekle kalmamak gerek elbette. Çalışmak, çabalamak, planlamak gerek. Hedefleri belirleyip, hedeflere doğru adım atmak gerek.
Yeni yılda yeni kararlar vardır çoğu zaman. Bu yıl kilo vereceğim, sigarayı barakacağım, işimi değiştireceğim... Çoğu zaman bunlar sadece teoride kalır, dilek balonu olur, bir yerlere dağılır.
Dilekleri hedef edinmek gerek. Kararlarınıza sıkı sıkıya tutunun olur mu? Nasıl mı? Öncelikle yazın. Her birini bir cümleye dökün. Hepsini olumlu birer cümle haline getiririn. Örneğin "kilo vermek istiyorum" yerine, "şu kadar kilo olmayı hedefliyorum" deyin. Sonra hedefiniz için bir de hedef zaman belirleyin. Örneğin "Önümüzdeki ay sonunda şu kadar kilo olmayı hedefliyorum" deyin. Sıra nasılda? Hedefinize ulaşmak için
Evliliklerde doğum sonrası krizi
Evli danışanlarımın yaşadığı sorunların sebepleri ve dönemleri üzerine istatistiki bir çalışma yaptığımda, büyük bir oranın özellikle ilk doğum sonrası yaşananlardan veya evliliğin üzerinde kalan etkisinden kaynaklandığını söyleyebiliriz.
Maalesef birçok çift bu zor dönemi atlatamıyor ya da bu dönemin izlerini kalan evlilikleri boyunca taşıyor. Oysa bu süreç evlilik için en zor dönemeçlerden biri ve hemen her çift için sancılı bir dönem. Bu döneme dair en büyük yanılgı ise, çiftlerin problemi kendilerine has, kendilerinin başaramadıkları bir dönem olarak algılaması. Dolayısıyla, kendi evliliklerinden ve eşlerinden şüpheye düşmeleri. Yaşanan aile kaosunu, kendi iç meselelerinin yanlışı gibi görmeleri.
Oysa, şunu kabul etmek lazım. Doğum dönemi evlilikte en zor ikinci dönemeçtir. İlk zorlu dönemecin evlilik hazırlıkları olduğunu düşünüyorum. Çünkü evlilik hazırlıkları, çiftlerin ailelerini bazen mecbur bazen
İş dışında tanıştığım insanlar, mesleğimi söylediğimde genelde meraklı bir gülümsemeyle karşılar. “Sizin çocuğunuzla iletişiminiz süperdir, ne şanslı çocuk, uzman bir annenin kızı”, ya da “Eşiniz çok şanslı, sizin evliliğiniz çok iyidir” gibi yorumlar alırım zaman zaman. Allaha şükür her şey yolunda ama bunun salt benim uzmanlığımla ilgisi yok elbette. Ne eşimin, ne kızımın bu konuda bir uzmanlığı yok, tek taraflı bir uzmanlık ne kadar işe yarıyor bilmiyorum. Elimden geleni yapıyorum sadece. Bu konudaki inancım, insanın öğrettiğini kendi hayatında da uygulayabilmesi yönünde. Sanırım faydası oluyor. Ama onların hakkında yememek lazım.
Geçen gün enteresan bir yorumla karşılaştım. Bir hayli düşündürdü beni. Toplumun bakış açısını, dizilerde seyrettiğimiz karakterleri gerçek kabul etmeye, tanınan insanları örnek alma yanlışına da uygun bir örnek sanırım.
Eşimle birlikte gittiğimiz bankada, bizimle ilgilenen banka memuresi, ne işle meşgul olduğumu öğrendiğinde merakla sorular sormaya başladı. Beni düşündüren soru