Flört edilen dönem belki de ilişkinin en tatlı, en heyecanlı tarafı. Karşılıklı kur yapmalar, heyecanlar, birlikte eğlenmek… Hepsi çok güzel de, bir sürü insan bir taraftan da sanki bir hesap defteri tutuyor bu dönemde. Evlenene kadar ses çıkarılmayacaklar, evlendikten sonra ilk fırsatta değiştirilecek taraflar. İlişki ilerledikçe liste de uzayıp gidiyor.
Danışanım Zeynep (çalışmamızdaki mahremiyet gereğince gerçek isimlerini kullanmıyorum), erkek arkadaşı Arda’nın arada bir de olsa alkol kullanmasından hiç hoşlanmıyor ve evlendikten sonra alkol almasını yasaklamak konusunda kararlı. Bir de Arda’nın her hafta futbol maçına gitmesinden şikayetçi. Futbol seven erkekleri de hiç modern bulmuyor. Bu konu da, Zeynep’in değiştirilecekler listesinde.
Danışanım Erdal, kız arkadaşı Esma’nın fazla açık giyindiğini düşünüyor. Bir kaç kere bu konuda kendisini uyarmış ama, Esma’nın “Babam bile bana karışmıyor” şeklinde tepki vermesi üzerine, şimdilik karışabilecek konumda olmadığını düşünmesi sebebiyle, bu konuyu –şimdilik- ertelemiş.Ama evlendikten sonra Esma’nın giyim tarzının ne kendi ne de ailesinin tarzına uymayacağını düşündüğü için değiştirmek zorunda olduğunu düşünüyor.Esma ise bu konuyu çözdüklerini zannederek istediği gibi giyinmesinin artık asla sorun olmayacağı konusunda rahat.
Böyle yüzlerce örnek verebilirim. Elbette birlikte olduğunuz kişi ile her konuda yüzde yüz uyumlu olamayabilirsiniz. Ancak özellikle hayatın tümünü etkileyecek kadar önemli görüş farklılıklarını ölçebileceğiniz dönem değil midir flört dönemi. Oldurmaya çalışmak yerine, “ uygun mu değil mi” yi ölçmek için kullanmak daha sağlıklı değil mi? Karşımızdakini değiştirmeye ne kadar hakkımız var, değiştiği zaman mutlu olabilecek mi bakalım. Üstelik de ya değişmezse?
Talimatlarla, kısıtlamalarla süren hayatlar mutluluk getirmez. Zeynep’in örneğinde olduğu gibi, belki o erkek arkadaşı hiç alkol kullanmayınca ve futbolu da bırakınca çok mutlu olacak. Peki , ya erkek arkadaşı. Erkek arkadaşı mutsuzken Zeynep’in mutluluğu gölgelenmeyecek mi? Ya da bu delikanlı da Zeynep’e, “O zaman ben de arkadaşlarınla buluşmanı istemiyorum” demeyecek mi?
Hiç kimse, başkasının isteği ile değişmez. Bunu aklımıza sokalım. İnsanlar ancak kendi gerekli gördükleri yönlerini değiştirirler. Gelişim dediğimiz de bu işte. Birey önce kendi davranışının yanlış ya da ilişkiye zarar verici olduğunu hissedecek ki , değiştirmeye karar versin. Şimdi yine örneğimize geri dönersek, Arda futbol oynamayı seviyor. Haftada bir akşam sadece bir saat oynamasının ise ilişkiye hiçbir zarar verici yönü yok. Aksine Arda için iyi bir deşarj yöntemi olduğu için, bu bir saat aksine moralini yükseltiyor Arda’nın. Şimdi sırf Zeynep’in hoşuna gitmiyor diye, Arda niye bu kadar zevk aldığı bir aktiviteden vazgeçsin. Üstelik de adı üstünde spor. Zararı değil, yararı var.Bir de işin aslına bakarsanız Arda’nın futbol oynadığı saatler de Zeynep’in henüz işte olduğu saatlere denk geliyor. Yani Zeynep’in bu bir saate tepki göstermesinin bir mantığı da yok.Yani futbol oynayacağına beraber olsaydık denecek bir durum da yok ortada.
Eşimizden neyi hangi sebeple istediğimizi iyi düşünmek lazım. Gerekli mi, yoksa sadece boş bir kapris mi bizimki. Değiştirmeyi arzu ettiğimiz yönü onun karakteri mi, değişebilir bir özelliği mi? Flört dönemini evet eğlenerek, ilişkiden tat alarak ama aynı zamanda akıllıca kullanmak gerek. Oldurmaya çalışmak yerine, olmuşunu bulmak gerek. Her karşımıza çıkan bize uygun olamaz elbette. Bu süreci iyi değerlendiren, flört döneminde birbirini iyi tanıyan ve birbirini olduğu gibi kabul eden çiftlerin evlilikleri daha sağlıklı, daha mutlu. Değiştirdiğimizde sevebileceğimiz insanı bulmaktansa, olduğu haliyle sevdiğimiz insanla beraber olmak sizce de daha doğru değil mi?
Sevgiler
Yeşim Varol Şen
Yaşam Koçu ve Evlilik Danışmanı