Dünya Trump’a kalır mı?

18 Nisan 2017

Osman Ulagay, “Dünya Trump’a mı kalacak” isimli kitabında, şu sorulara cevap bulmaya çalışıyor:

- Batı’nın öncülüğünü yaptığı gelişmeler, nasıl oldu da Batı’nın 200 yıllık küresel hegemonyasının zayıflamasına yol açtı?

- Küreselleşme sürecini başlatan, bilgi ve iletişimde büyük sıçramayı gerçekleştiren Batı, nasıl oldu da gelişmeleri yönetemeyeceği bir dünyanın oluşmasına seyirci kaldı?

- Soğuk Savaş’ın sona erdiği, kapitalizmin ve demokrasinin rakipsiz kaldığı bir dönemde, “yeni dünya düzeni” neden bir türlü kurulamadı?

- Kapitalizmi küreselleştirmeyi başaran Batı’nın, demokrasi anlayışını yaygınlaştırma çabası neden başarılı olamadı?

- Bu ortamda, kurtuluşunu ölümde arayan intihar eylemlerinin sayısı neden artıyor?

- Küresel elitlere karşı giderek yaygınlaşan toplumsal tepki, bir başkaldırıya dönüşecek mi? Bu tepkiyi iyi kullanan popülist liderler, barış ve demokrasi için bir tehdit haline gelecek mi?

- Küresel kapitalizmin bugünkü yapısında, sadece küçük bir azınlığın kazançlı çıkmasını sağlayan bir tasarım hatası mı var? Bu yapıda, isyan etme noktasına gelen orta sınıfların durumunu düzeltmek mümkün mü?

Yazının Devamı

Türkiye VE AB ekonomik ilişkileri

11 Nisan 2017

Türkiye’deki anayasa referandumu ve Avrupa ülkelerindeki seçimler, her iki bölgede de popülist söylem ve davranışların güçlenmesine yol açtı. Referandum sonrası, Avrupa Birliği(AB) ile siyasi ve ekonomik ilişkilerin düzeleceğini söyleyebiliriz.

TÜİK, TCMB ve Akbank kaynaklarından alınan aşağıdaki tablolar, Türkiye’nin de, AB’nin de karşılıklı biçimde ekonomik ilişkilerini kolayca bozamayacağını gösteriyor.

Ekonomik göstergeler, ülkemizin AB ile, yavaşlasa bile koparılamaz bağlarının olduğunu gösteriyor. 2012-2016 yılları arasında AB’den yıllık ortalama 32.4 milyar kişi ülkemizi ziyarete gelmiş. 2005-2016 yılları arasında, AB ülkeleri ülkemizde, 137 milyar dolarlık doğrudan yabancı yatırım yapmış.

Bunun 35.2 milyar doları son yıllarda geri gitmiş olsa da, AB ülkelerinin ülkemizde hâlâ 100 milyar doların üzerinde doğrudan yatırımı var. AB ülkeleriyle geçen yıl 341.2 milyar dolara ulaşan ticaret hacmimiz vardı.

Bu ticaret hacminin 142.6 milyar dolarını ülkemizden AB’ye yapılan ihracat oluşturuyor.

Nitekim, karşılıklı siyasi söylemlere rağmen, taraflar, karşılıklı, ekonomik ilişkilerin hiçbir engellemeyle karşılaşılmayacağını açıkladılar. Yine de turizmde bazı dar boğazlarla

Yazının Devamı

Küresel piyasa görünümü

10 Nisan 2017

Dalgalanmaların azaldığı, hisse senetlerinin hızla değerlenmesi gerektiği ve yabancı yatırımların gelişmekte olan ülkelere(GOÜ) kaymaya başladığı bir döneme giriyorduk ki, ABD’nin Suriye’yi bombalamasıyla küresel piyasalardaki düzelme eğilimi, yerini yeniden belirsizliğe bıraktı. Hem petrol hem de altın fiyatları yükselişe geçti. ABD’nin müdahalesi, Orta Doğu’da dengeleri bozmaktan uzak, Çin ve Kuzey Kore’ye karşı bir güç gösterisi yapma amaçlı oldu.

Bloomberg ve Akbank kaynaklarından alınan aşağıdaki tablo küresel piyasaların ABD’nin Suriye’ye müdahalesi öncesindeki istikrara yöneliş eğilimini gösteriyor.

Büyüme oranlarının küresel anlamda artması ve ekonomilerdeki durgunluk riskinin azalmaya başlaması piyasaları olumlu yönde etkiliyordu. ABD ve Rusya arasındaki çekişme son bulduğu takdirde piyasalardaki bu geçici dalgalanmanın yerini yeniden bir rahatlamaya bırakacağı söylenebilir. Nitekim ABD de müdahalesinin devam etmeyeceğini açıkladı.

ABD öncülük ediyor

ABD’de işsizlik mart ayı sonu itibariyle yüzde 4.4 ile son 10 yılın en düşük seviyesine geriledi. ABD’nin Suriye müdahalesi ile artış eğilimine giren petrol fiyatları arz artışı ile karşılaşıp yeniden düşme eğilimine girecek.

Yazının Devamı

Paralel evrenler (2)

4 Nisan 2017

Dünkü yazımda, Max Tegmark “Matematiksel Evren (Our Mathematical Universe)” isimli kitabını esas alarak, çoklu evren teorilerinin dört aşamalı olarak ele alındığından bahsetmiştim. “İkinci aşama çoklu evren teorisi” evrenlerin birbiri içine girmiş olacağını, “üçüncü aşama çoklu evren teorisi” zaman boyutu nedeniyle kâinatların adedinin sonsuza ulaşacağını söylüyor.

Bir atomun çekirdeğinde, alt ve üst “kuark”lardan oluşan proton ve nötronlar var. Atom çekirdeğinin etrafında dönen “elektronlar” elektrik yükü taşırken, “nötr elektronlar” diğer maddelerle ilişkiyi sağlıyor. “Kuark”lar arasında, “pions”, “kaons”,”muons”, “tauons”, Sigmas”, “Omegas”, “W-bozonları” ve “Z-bozonları”nı gibi parçacıkları oluşturanlar da var. Bozonların bir bölümü radyoaktivite taşırken, bir bölümü, “foton” denilen ışık gücü ve elektromanyetik gücü sağlıyor.

Tanrı Parçacığı

Yakın zamanda keşfedilmiş bulunan “Higgs Bozonu”, atom içindeki diğer parçacıkları birbirlerine bağlayarak, kütleyi oluşturuyor. Yine, son zamanlarda keşfedilen “elektron nötronları”, “muon nötronları” ve “tau nötronları” birbirleriyle zor ilişki kuruyor; ancak, sert bir darbe almaları halinde, Dünya’yı baştan başa geçip, uzaya yayılan bir

Yazının Devamı

Paralel evrenler

3 Nisan 2017

Paralel evrenlerin varlığı konusunda onlarca teori var. Artık neredeyse hiçbir astrofizikçi, paralel evrenlerin varlığını inkâr etmiyor. Max Tegmark, “Matematiksel Evren (Our Mathematical Universe)’ isimli kitabında çoklu kâinat teorilerini dört aşamalı olarak ele alıyor.

‘İkinci aşama çoklu evren (kâinat) teorisi’ kâinatların birbiri içine girmiş olacağını, ‘üçüncü aşama kâinat teorisi’ zaman boyutu nedeniyle kâinatların adedinin sonsuza ulaşacağını söylüyor. 14 milyar yıl önce bir patlamayla başladığını hesapladığımız kendi kâinatımıza, diğer evrenlerin yıldızları ışıklarının, uzaklık nedeni ile henüz ulaşamamış olduğu kabul ediliyor. Kâinatımız on defa küçükken yayılmış olan hidrojen gazı radyo dalgaları, şimdi orijinal dalga boyundan on kez daha küçük gibi radyo teleskopumuza ulaşıyor. Bu nedenle gök cisimlerinin büyüklüğü ve uzaklığı konusunda yapılmış olan hesaplamalar bizi yanıltabiliyor.

En az yüz evren

Yapılan hesaplamalar ‘birinci seviyedeki’ paralel kâinatların sayısının en az 100 olduğunu gösteriyor. Kainatlar arasındaki farklılıklar o denli fazla ki bizimki ile benzeşen bir kâinata rastlama olanağımız düşük. Öte yandan sadece bizim kâinatımızda 1020 adet hayat olabilme

Yazının Devamı

David Rockefeller

28 Mart 2017

1915 yılında John. D. Rockefeller, Jr.’ın en küçük oğlu olarak doğan David Rockefeller, önceki hafta 101 yaşında vefat etti. Rockefeller, New York’un kuzeyindeki Westchester County’deki malikânesinde yaşıyordu. Kendisiyle, 2003 yılında, malikânesinin yakınındaki Hudson Nehri kıyısında bulunan, Sleepy Hollow Müzesi’nde tanıştım. Bana, o sırada yeni basılmış olan, hayatını anlatan kitabını verdi ve imzaladı.

Bu kitabı yazması, 10 yıldan fazla zamanını almıştı. O zaman, altı çocuğundan olma, on torunu vardı. Rockefeller, Harvard College’ı bitirdikten sonra, London School of Economics’te okudu ve Chicago Üniversitesi’nden doktorasını aldı. 1942 yılında Amerikan ordusuna katılıp, Kuzey Afrika ve Fransa’da savaştı. 1946 yılında Chase Bank’ın uluslararası ilişkiler bölümüne müdür yardımcısı olarak girdi. Aynı bankada çeşitli görevler alarak, bankanın Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su oldu. Dwight Eisenhower dahil ondan sonraki tüm Amerikan başkanlarıyla bir arada çalışma imkânı buldu. Saddam Hüseyin’den Mikhail Gorbaçov’a kadar birçok dünya lideriyle tanıştı. Illuminati dahil, birçok gizli topluluğun içinde yer aldığına dair söylentiler çıktı.

Hizmetleri büyük

New York eyaleti içinde kurduğu

Yazının Devamı

Faiz önceliğimiz mi?

27 Mart 2017

Önceki hafta hem Merkez Bankamız hem de Amerikan Merkez Bankası faiz arttırdı. Faizin artması gerektiğini savunan ekonomistler bayram ettiler. Oysa faizin arttırılması tek başına hiçbir şeyi çözmüyor. Amerikan ekonomisinde mali sektörün borçluluğu azaldıkça ve büyüme sağlandıkça faiz arttırılıyor.

Türkiye’de ise faizin arttırılması yönünde Merkez Bankamıza büyük bir baskı var. İktidardaki politikacılar faizlerin düşmesi gerektiğini açıklasalar bile Merkez Bankası piyasada bir denge kurmaya çalışıyor.

Yeni başkanla birlikte şimdiye kadarki Merkez Bankası politikaları çok olumlu seyrediyor. Merkez Bankası mevcut enflasyona ve enflasyon beklentilerine bakarak faiz dengesini kurmaya çalışıyor. Döviz fiyatının arttığı, politik belirsizliğin sürdüğü bir dönemde enflasyon kaçınılmaz olarak yükselme eğilimine girer. Merkez Bankası’nın bu eğilime paralel olarak bir miktar faiz arttırması doğaldır. Faiz bir denge aracıdır. İstikrarın sağlanmasına yardım eder ama tek başına ne istikrarı ne de büyümeyi sağlayabilir.

Referandum öncesi

Merkez Bankamız politik istikrar sağlayıp enflasyonun düşmeye başlamasıyla birlikte faizleri de yavaş yavaş aşağı çekmeye başlamalı ve şimdiye kadar yaptığı gibi

Yazının Devamı

Demokratik başkanlığa evet

21 Mart 2017

Ece Güner Toprak, benim de tanıdığım, ABD ve Fransa’da eğitim görmüş, uluslararası davalarda uzmanlaşmış, değerli bir avukat. “Çare Başkanlık mı?” isimli kitabında, önümüzdeki referandumda “evet” veya “hayır” demenin fayda ve zararları üzerinde yoğunlaşıyor. “Demokratik Başkanlık” sistemine “evet” diyor. Ancak, bazı konulardaki çekincelerini de açıklıyor.

Ece ve benim görüşlerim

Ece Güner Toprak, getirilmek istenen yeni sistem için şunları söylüyor:

- Cumhurbaşkanı, meclise karşı sorumlu olmayacak. (Aslında sorumluluğu var ama 2/3 çoğunluk gerekiyor.)

- Meclisin elindeki gensoru imkânı tamamen iptal ediliyor. Mevcut Anayasamızda 20 milletvekilinin bile başlatabileceği bu önemli “yürütmeyi denetleme süreci” artık mümkün olmayacak. (Gensoru hükümete karşı veriliyor. Meclis çalışmasını yavaşlatıyor. Ancak, bir sorgulama ve denetleme mekanizmasıdır.)

- Soruşturma sürecini başlatabilmek için 301 milletvekili, Yüce Divan’a sevk için 400 milletvekili gerekecektir.

- “Uyumlu” olmayan bir meclisi cumhurbaşkanı erken seçime zorlayabilecektir. (Ama bu durumda kendisi de erken seçime gitmiş olacaktır.)

- Halkın parasını harcama yetkisi (bütçe yapma yetkisi) artık cumhurbaşkanında. Oysa başkanlık sist

Yazının Devamı