Önceki hafta hem Merkez Bankamız hem de Amerikan Merkez Bankası faiz arttırdı. Faizin artması gerektiğini savunan ekonomistler bayram ettiler. Oysa faizin arttırılması tek başına hiçbir şeyi çözmüyor. Amerikan ekonomisinde mali sektörün borçluluğu azaldıkça ve büyüme sağlandıkça faiz arttırılıyor.
Türkiye’de ise faizin arttırılması yönünde Merkez Bankamıza büyük bir baskı var. İktidardaki politikacılar faizlerin düşmesi gerektiğini açıklasalar bile Merkez Bankası piyasada bir denge kurmaya çalışıyor.
Yeni başkanla birlikte şimdiye kadarki Merkez Bankası politikaları çok olumlu seyrediyor. Merkez Bankası mevcut enflasyona ve enflasyon beklentilerine bakarak faiz dengesini kurmaya çalışıyor. Döviz fiyatının arttığı, politik belirsizliğin sürdüğü bir dönemde enflasyon kaçınılmaz olarak yükselme eğilimine girer. Merkez Bankası’nın bu eğilime paralel olarak bir miktar faiz arttırması doğaldır. Faiz bir denge aracıdır. İstikrarın sağlanmasına yardım eder ama tek başına ne istikrarı ne de büyümeyi sağlayabilir.
Referandum öncesi
Merkez Bankamız politik istikrar sağlayıp enflasyonun düşmeye başlamasıyla birlikte faizleri de yavaş yavaş aşağı çekmeye başlamalı ve şimdiye kadar yaptığı gibi elindeki diğer enstrümanları da kullanarak ekonomik istikrara katkı yapmalıdır.
Amerikan Merkez Bankası, Avrupa Merkez Bankası veya diğer Merkez Bankaları faiz yükseltiyor diye Merkez Bankamızın da kendisini faiz yükseltme zorunluluğunda görmesi gerekmez.
Referandum öncesi değerlendirme kuruluşları (şimdilik birisi) yeniden sahneye çıkıp ekonomimizin kötüye gittiğini işlemeye başladılar, ekonomik görüntümüzü negatife çektiler. Ancak değerlendirme kuruluşlarını ikna etme işi bağırıp çağırmakla sağlanamaz, “biz size bağlı değiliz” demekle de olmaz. Yatırımcı, sıfırcı hocaların değerlendirmelerine bakıyor.
Asıl sıkıntı
Ekonomimizdeki asıl sıkıntı, kur artışından sonra kurulması gereken yeni dengenin bir türlü yerine oturamayışından kaynaklanıyor.
İthal malların fiyatlarındaki artış dövizdeki yükselişten önce üretilmiş olan malların, raflarda ucuz kalması ancak yapılacak yeni üretimlerin eskisinden pahalı olması durumunu ortaya çıkarttı. Bu olgu inşaat sektörü için de geçerli.
Kısacası halen insanların eski fiyattan (ucuza) mal alma isteği satıcıların ise, ellerindeki malı bir daha geçmiş ucuz fiyattan yerine koyamayacak olmaları nedeniyle fiyat düşürmek istememeleri, ekonomide durgunluğa neden oluyor. Çünkü, bazı satıcılar, stoklardan kurtulmak için ellerindeki malı, eski fiyattan (ucuza) verebiliyorlar.
Bu durgunluktan çıkış ise, faizlerle oynamakla sağlanamaz. Önce siyasi ve ekonomik istikrarın sağlanması arkasından ekonomide uzun süre değişmeyecek bir dengenin özellikle de kur dengesinin oluşturulması gerekli.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024