16 Ocak 1991 günü ABD Başkanı George Bush, Irak’la yapılan ve adına “Çöl Fırtınası” denilen savaşın başlatılması nedeni ile yaptığı konuşmada, “yeni bir dünya düzeni” kuracaklarını, dünyada orman kanununun yürümeyeceğini söyledi. Bu vizyonun, Birleşmiş Milletleri kuran devletlerin asıl vizyonu olduğu dile getirdi.
“Yeni Dünya Düzeni” sadece geleceği şekillendirmek değil, dünya nüfusunu da azaltmak amacı güdüyor. Milletleri yok etmenin veya güçlerini azaltmanın en önemli aracı da, onları eğitimden yoksun hale getirmek, yoksullaştırmak, tarihlerini ve dillerini unutturmak biçiminde kendini gösteriyor. Yönetilebilen bu milletler arasında, kolayca savaşlar çıkarılabiliyor.
“Yeni Dünya Düzeni”nin oluşturulmasının, “elitler” tarafından yürütülmesi fikri, kabul edilmiş görülüyor. Bu amaçla, demokratik ülkelerde gittikçe artan ölçüde “Lordlar Kamarası” ve “Senato” oluşturulması fikri destekleniyor.
Ekonomideki duruma göre ekonomik davranışlar değişir. Ekonominin paylaşanları bazen iyimser, bazen de kötümser olurlar. Kötü ekonomik dalga, zamanla yerini iyi ekonomik dalgaya bırakır. Howard Marks’ın “Dalgaları Yönetmek” kitabında bu konuda aşağıdaki tablo yer alıyor.
Doğal olarak, tablodaki nitelikler bilimsel ve ölçülebilir değil; hatta bir ölçüde mizahi. Ama ekonomideki düşüş -daralma ve çıkış-genişleme eğilimleri sırasındaki davranış biçimleri konusunda iyi bir fikir veriyor.
Marks, “Bu iki sütunda mevcut piyasayı en iyi tanımladığını düşündüğünüz şıkları işaretleyin. İşaretlediğiniz şıkların çoğu soldaki sütunda ise cüzdanınıza sahip çıkın” diyor.
Sonuç
Ülkemiz ekonomisi ve inşaat sektörümüz tam bir “inişten dönüş” dalgası içinde. Kesin yükselişin ne zaman başlayacağı bilinmiyor. Howard Marks’ın “Dalgaları Yönetmek” isimli kitabı, inşaat sektöründe inişin bitip, yükselişin başlayacağı döngüyü ve aşamalarını aşağıdaki biçimde anlatıyor. Marks, “Bu döngü genellikle açıkça kendini gösterir, basittir ve düzenli olarak tekrarlar” diyor:
- Kötü dönemler, hem inşaat faaliyetlerinin azalmasına, hem de inşaat için sermaye temini imkânlarının sınırlı olmasına yol açar.
- Zaman içinde koşullar biraz daha iyileşir ve nihayet iyi olur.
- Ekonomi daha iyi olunca gayrimenkule yönelik talep artar.
- Gayrimenkule talep artınca, piyasa zayıfken başlanan ve henüz arza dahil olan az sayıda bina, ihtiyaç duyulan talebi karşılayamaz. Bu durum arz/talep görüntüsünün sıkışmasına, dolayısıyla da kiraların ve satış fiyatlarının artmasına neden olur.
- Böylece gayrimenkul sahiplerinin ekonomik durumu iyileşirken,
İşsizlik oranı mayısta, mevsimsellikten arındırılmış bazda yükseliş eğilimini sürdürerek %14’e ulaştı. Mevsimsellikten arındırılmamış olarak ise, işsizlik oranı %12.8 seviyesinde gerçekleşti, Mayıs 2018’de oran %9.7 idi. İş gücüne katılma oranı %52.9 seviyesinde gerçekleşirken, genç nüfustaki işsizlik oranı ise %23.3 oldu.
Haziran ayı göstergelerine bakıldığında; reel kesim güven endeksi, mevsimsellikten arındırılmış bazda yükselirken, PMI imalat sanayii beklenti endeksi de bir miktar yükseliş gösterdi. Dolayısıyla, veri akışı, haziran ayında işsizlik oranının daha ılımlı seyredebileceğini ima ediyor.
- İşsizlik oranı (m.a.) mayısta %13.8’den %14’e yükselirken, tarım dışı işsizlik oranı ise %0.2 artışla %16.2 oldu. Genç nüfusta işsizlik oranı mevsimsellikten arındırılmış bazda %25.5 düzeyinde yatay seyretti.
- Mevsim etkisinden arındırılmış istihdam bir önceki döneme göre 137 bin kişi azalarak, 27 milyon 876 bin kişi olarak tahmin edildi. İstihdam oranı da 0.3 puan azalışla %45.4 oldu.
- Mevsim etkisinden arındırılmış işsiz sayısı bir
Merkez Bankamız, 4.25 puan faiz indirimine gitti. Bu yeterli değil. Gecikmeden 3-4 puan daha faiz indirimine gitmesi ve bunu kredi faizlerine yansıtacak biçimde yapması lazım. Yurt dışındaki destekleyici konjonktür ve yurt içinde enflasyondaki gerileme, Merkez Bankamıza faiz indirim alanı sağlıyor. Öte yandan ‘cari açık’ın ortadan kalkması bunu gerekli kılıyor.
Merkez Bankası, Bloomberg ve Akbank kaynaklı aşağıdaki grafik, Merkez Bankamızın fonlama maliyetini ve kullanabileceği ek marj alanını gösteriyor.
Herkes faiz indiriyor
Yalnız gelişmiş ülkeler değil, gelişmekte olan ülkelerin hemen hepsi de faizleri indiriyor. Güney Kore, Güney Afrika, Endonezya, Rusya, Hindistan Merkez Bankaları faiz indirimine gitti. Bu süreç devam ediyor.
Faiz indirimlerinin puan ve zamanlaması, ülkelerin risk primine ve paralarının performansına bağlı olacak. Aşağıdaki grafik, Merkez Bankamızın 4.25 puanlık faiz indiriminden önceki Türk Lirası’nın, 5 yıllık borçlanmalardaki faiz primini gösteriyor. 3.84 olan bu prim, faiz indiriminden sonra 3.60’a geriledi. Grafikten de görüleceği
ABD Merkez Bankası’nın (FED) 11 yıllık bir aradan sonra, yüzde 0.25 oranında faiz indirimine gitmesi, yetmedi. ABD Başkanı Trump, FED’in ABD için büyük sorun olduğunu söylüyor ve faiz indirimi konusunda FED’e büyük baskı yapıyor. FED’in de ilk fırsatta, yüzde 0.25’lik bir faiz indirimi daha yapması bekleniyor.
Aşağıdaki, FED, Grand Thorton, Bloomberg ve Akbank kaynaklı grafikler, bu konudaki beklentileri ve Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) buna karşı konumlanma olasılığını gösteriyor:
Faiz indirimi döngüsü
Artık, tüm merkez bankaları faiz indirimine gitmeye başladı. Bütün dünyada merkez bankaları, yeni bir parasal genişleme politikası başlatıyor. Bu döngünün 2021 yılına kadar süreceği anlaşılıyor. Öte yandan, ülkeler paralarının değerinin yükselmesini istemiyor. ABD ise, diğer ülkelerin paralarının değerlenmesini istiyor. ABD, bu konudaki baskıya, ilk Çin ile başladı.
Avrupa Birliği (AB) ekonomisi, talep ve üretim zayıflığı problemleri ile karşı karşıya. Bu problemlerle başa çıkma adına, AB Merkez Bankası (ECB), parasal genişleme kararı aldı. ECB, Bloomberg ve Akbank kaynaklı aşağıdaki grafikler, Euro Bölgesi’ndeki bu gelişmeleri gösteriyor:
Dış talebin zayıflığı, AB ekonomisini baskı altında tutuyor. Bu durum kısmen, ABD’nin koyduğu ticaret kısıtlamaları ve dünya ticaretinin daralmasından kaynaklanıyor. ABD ile Çin arasındaki ticari ve ekonomik gerginlik ve yaptırımlar da AB ekonomisini etkiliyor. Dış talep yeterli olmadığı sürece, ECB’nin alacağı parasal genişleme ve büyümeye katkı tedbirleri de pek işe yaramaz.
Enflasyon yükselmiyor
2008 küresel krizinin üzerinden on yıl geçmiş olmasına rağmen, AB yaralarını saramadı; enflasyonu istediği düzeye getiremedi. Hala, tahvil ihraçları ve banka faizleri negatifte seyrediyor. Aşağıdaki grafikler, bu durumu yansıtıyor:
Ticaret Odaları’nın ve bunların büyük kuruluşu olan Türkiye Ticaret Odaları ve Borsaları Birliği (TOBB)’nin Türk ticaretine katkısı çok az. Ama zamanın iktidarlarını ikna edip çıkardıkları yasa ile şirketler ve ticari kuruluşlardan hak etmedikleri gelirler elde ediyorlar.
Oda Başkan ve Yönetim Kurulu üyeleri, bu mevkileri genellikle çeşitli beklentiler için kullanıyorlar. Gelen, bir daha gitmemek için uğraşıyor. Zaten, birbirini destekleyen bir düzen kurulmuş.
Yanlış anlaşılmasın; bu düzen mevcut hükümetler ve AK Parti hükümetleri zamanında kurulmadı. Öncelere dayanıyor. Birçok parti, TOBB’un büyük parasal ve siyasi gücünü kendi çıkarı için kullandı.
Yapılana bak
Yaklaşık 18 yıl önce, para ve kredi piyasalarının kurulması için İstanbul Borsası’na başvurmuştum. Parasal bir gideri yoktu. “Bizim ihtiyacımız yok” Dediler. TOBB’a başvurdum. Önce, “İnceleyelim” dediler. Sonra, “Bize gereksizmiş” Dediler. Sonrasında, sistem başka ülkelerde (İngiltere ve