ABD Temsilciler Meclisi’nin Türkiye’ye karşı yaptırım öngören ve Ermeni soykırımını tanıyan tasarılarını peş peşe ve çok az sayıda fire vererek kabul etmesi, ister istemez şu soruları beraberinde getirdi:
ABD ile hâlâ müttefik miyiz? Ya da stratejik ortak mı? Eğer öyleysek, bugünkü krizi neden yaşıyoruz? İki ülke ilişkilerinde kopmaya doğru mu gidiyoruz?
Müttefik ne demek?
Öncelikle bu aralar sık sık sorgulanan “müttefik” kelimesini doğru konumlandırmamız gerekiyor. “Müttefiklik” sadece ortak çıkarlar varken var olan ve çıkarlar çatıştığında ortadan kalkan bir ilişki türü. Yani her daim süren bir durum değil. Zaten bugün yaşadığımız da tam da bunun tezahürü.
ABD’nin bugün Irak ve Suriye başta olmak üzere Ortadoğu’da asıl önceliği, İran’ın etkisini kırmak. Türkiye ise “İran’a karşı eksende” yer almadığı gibi, aksine Suriye’de Rusya-İran ikilisiyle birlikte hareket ediyor. Bununla birlikte, Washington İsrail’in Ortadoğu’daki güvenliğini teminat
DAEŞ lideri Bağ- dadi’nin pazar günü öldürülmesini son iki hafta içinde olan bitenden azade düşünemeyiz. Önce Ankara’nın ABD ile yaptığı, Barış Pınarı Harekâtı’nı sona erdiren mutabakat... Hemen birkaç gün ardından bu sefer Rusya ile Soçi’de vardığı, YPG’nin kuzey Suriye sınırından 30 km aşağıya çekilmesini dayatan uzlaşma... İşte tam da bu anlaşmanın hemen ertesinde bir anda patlayan Bağdadi’nin öldürüldüğü haberi...
***
İki gündür televizyon ekranlarında herhalde en çok şu vurgulanıyor: Bu, Bağdadi’nin 9. öldürülüşü! Daha önce de defalarca DAEŞ liderinin çeşitli şekillerde öldürüldüğü haberi “patlatılmıştı”. Bir candan kaç ölüm çıkar bilinmez ama hem bu seferkinin Bağdadi’nin siyaseten son ölümü olduğu ortada. Hem de bunun Soçi mutabakatının hemen ertesine denk gelmesinin “manidar” olduğu aşikâr.
Neden şimdi?
Geçtiğimiz hafta salı günü Cumhurbaşkanı
“Esad YPG’yi düşman, işgalci, terörist olarak görüyor.”“Esad YPG’yi düş- man, işgalci, terörist olarak görüyor.”Bunu söyleyen Rusya lideri Vladimir Putin. Söylediği kişi ise, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan. Yer, geçtiğimiz salı günü 6.5 saat boyunca görüştükleri ve 10 maddelik o tarihi mutabakatı imzaladıkları şehir, Soçi. Bunu bana aktaran kişi ise, o zirveye katılan üst düzey bir Türk yetkili.
Zirve sonrasında liderlerin yaptığı ortak basın açıklamasında Putin’in açıkça “Suriye rejimi ile Kürtler arasında diyalog başlatılması gerekiyor” demesi soru işaretleri yaratmıştı. “Esad YPG ile anlaştı mı? Yoksa YPG meşru bir aktör mü yapılmaya çalışılıyor?” ilk akla gelen sorulardı.
Oysaki Putin’in Erdoğan’a Esad’ın YPG’yi düşman olarak gördüğünü söylemesi, durumun hiç de göründüğü gibi olmadığını gösteriyor. Hakeza konuştuğum Türk yetkiliye göre, zaten Esad ve YPG anlaşmış olsalardı, YPG
Bugün Türkiye için kritik ve tarihi bir gün. Hiç kuşkunuz olmasın ki, tarih kitaplarında yerini alacak bir eşik. ABD ile geçtiğimiz Perşembe günü yapılan anlaşmada belirlenen 120 saatlik süre, bugün sona eriyor. Dahası; tam da son saatler sayılırken Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün Rusya lideri Putin’le Soçi’de görüşüyor. Haliyle kulaklar Rusya’dan gelecek haberde. Gözler de Türkiye-Suriye sınırında belirlenen 120 km’de.
Merak edilen ise şu: ABD söz verdiği gibi güvenli bölgeden YPG’yi çekebilecek mi? Dolayısıyla Barış Pınarı harekatı “es vermeye” devam edecek mi? Putin’in bu mutabakata tepkisi ne olacak? Yanıtlara geçmeden, geçtiğimiz hafta Başkan Trump’la ve onun Ankara’ya gönderdiği A takımıyla yapılan görüşmelerin perde arkasına bakalım.
İlk taslak metin
Öncelikle; üzerinde mutabık kalınan 13 maddelik mutabakat metni, ilk başta bambaşka bir haldeydi. Başkan Trump’ın onayından geçen ilk taslak metni, önce Çarşamba günü Ankara’ya gelen
Lafta değil, Suriye’de bu sefer gerçekten yepyeni bir denge kuruluyor. Bugün yedinci gününe giren Barış Pınarı Harekâtı, denklemin ortasına sanki bir anda bir bomba atıverdi. Hep derler ya “Kartlar yeniden karılıyor” diye, hakikaten bu sefer kartlar yeniden karılıyor.
***
Her şeyden önce, YPG’nin ve ABD askerlerinin çekildiği harekât bölgesine sanki yavaş yavaş Şam rejimi güçleri girecek gibi duruyor. Yedi yıl önce, 2012’de Fırat’ın doğusundan çekilen ve böylelikle burayı ABD’nin ve YPG’nin insafına bırakan Esad, yeniden sahaya dönüyor. Tabii arkasına Rusya’yı alarak. Şimdilerde YPG ile rejim arasında anlaşma yapıldığından, Rusya’nın da buna aracı olduğundan bahsediliyor.
Peki, bu ne anlama geliyor? Bunu anlamak için, gözümüzü yakın geçmişe, şu anki Esad’ın babası olan Hafız Esad’a çevirmek gerekiyor. Zira Esad’ın YPG ile “bir savaş bir barış” hali babasından kalan bir miras.
Baba Esad’ın mirası
Beşar Esad’ın babası Hafız Esad, 1971’de Suriye devlet
Geçtiğimiz pazar günü Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Başkan Trump’ın yaptıkları telefon görüşmesinden hemen sonra Suriye harekâtının başlaması kafaları karıştırmışa benziyor. ABD Başkanı neden bir yıldır durdurmaya çalıştığı operasyona bu sefer geçit verdi? Nasıl oldu da Türkiye’nin belirlediği alandan askerlerini çekmeyi kabul etti?
Zamanlamanın sebebi ne Suriye’de ne de Türkiye’de. Trump’ın olduğu yerde, yani ABD’de.
İç kamuoyu
Trump 2020 Başkanlık seçimlerine giderken, kendi canıyla uğraşıyor. Kendisine karşı başlatılan azil süreci, zaten başkanlığının ilk gününden bu yana verdiği mücadeleyi iyice körüklemiş durumda. Bu yüzden de seçimleri almasını sağlayan “Önce Amerika” düsturuna iyice sarılıyor. Bunun altını en iyi dolduran “Amerikan askerlerini Ortadoğu’dan çekiyorum” tezini doya doya kullanıyor.
Dolayısıyla, aslında Türkiye’nin ondan istediği şey, imdadına yetişen can simidi. Böylelikle içeriye dönüp, “Bakın size söz verdiğim gibi
Türkiye’nin harekâtla demografik yapıyı değiştireceği iddialarını reddeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz kimseyi istemediği yere zorla göndermeyiz. Bizim Kürtlerle herhangi bir sorunumuz yok” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan demografik yapıyı PYD/YPG’nin değiştirdiğini ve savaş suçu işlediğini, bunun Uluslararası Af Örgütü ve İnsan Hakları Gözetleme Komitesi raporunda da sabit olduğunu kaydetti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Barış Pınarı Harekâtı öncesi yaptığı değerlendirmede “Sınırlarımızda bir tehdit altındayız. Sınır bölgelerinde yaşayan halkımızı huzura, refaha, güvene kavuşturmamız bizim görevimizdir. Adımımız bunun için” dedi. Operasyona ilişkin ciddi bir dezenformasyon yapıldığını Türkiye’nin demografik yapıyı değiştireceği iddialarının ortaya atıldığını belirten Erdoğan, Türkiye’nin bir gizli ajandası ve hesabı olmadığını ifade ederken “Türkiye’nin böyle bir derdi yok. Böyle bir derdi olsaydı, biz El Bab’da, Cerablus’ta, Afrin’de bunu yapardık. Demografik yapıyı değiştiren PKK’dır,
Trump’ın azledileceğini düşünenler gitgide artıyor. Bense, daha önce de yazdığım gibi, Trump Tower’ın (Trump Kulesi) bu şiddetli depremden hasar alsa da yıkılmayacağını düşünenlerdenim.
İş büyüyorMalum, Trump Ukrayna’nın çiçeği burnunda lideri Zelenskiy ile yaptığı telefon görüşmesinde siyasi rakibi Joe Biden’ın oğlu’nun Ukrayna’da yaptığı işlerle ilgili soruşturma açmasını istemiş. Aksi halde ülkesine yapacağı yardımı kesmekle tehdit etmiş. Bu iddianın basına sızması üzerine Beyaz Saray görüşmenin dökümünü yayımlayarak, haberi geçen hafta doğrulamıştı.
Şimdi ABD Başkanı azledilir mi? Önce Trump’ın aleyhine görünen etkenlere bakalım. Her şeyden önce, iş sadece Ukrayna ile sınırlı kalmıyor. Birkaç gün önce Temsilciler Meclisi İstihbarat Komitesi Başkanı Demokrat Partili Schiff, Trump’ın Rusya lideri Putin’le ve diğer dünya liderleriyle telefon konuşmalarının da dökümünü almak istediklerini söyledi. Yani iş gitgide büyüyor. Başkan’ın