Başakşehir, Fenerbahçe’nin kaybettiği takımlara göre çok daha donanımlı ve iyi olduğunu söylememiz gerekiyor. Sahanın her bölgesinde oyunu bilerek oynuyor; kazanırken de kaybederken de.
Bu sezon Şampiyonlar Liginde çok sert bir grupta hakkını vererek mücadele verdi.
Ülkemizin gerçekleri malum hafta içi hafta sonu maç temposunu kaldıramıyor. Başakşehir buralarda çok takıldı, hatta kaybetti. Ancak mücadale gücünü düşürmedi. Tüm istatistiklerde, takımın lig tablosundaki yerine bakılmaksızın ilk üç sırada bulunuyor. Belki Şampiyonlar Liginde oynamasa bugün ligdeki pozisyonu da çok farklı olabilirdi.
Maça da çok iyi başladı, götürdü. 71. Dakikada bir pozisyon sonrası hakem kararları sonrası kırıldı. Buraya daha sonra detaylı bir şekilde geleceğiz.
Fenerbahçe’nin içinde bulunduğu durum malum.
Freni boşalmış kamyon gibi yokuş aşağı inen bir halde çıktı Başakşehir karşısına.
Spor medyasındaki kimi yorumculara göre Erol Bulut’un son maçıydı.
Üstüne geniş kadro gerçeğine karşın maç kadrosuna dahil edilemeyen sakatlar ve kadroda bulunmasına rağmen yine yüzde yüz hazır olamayanlarla, oynayanların da hem formsuz, hem moralsiz hem de psikolojik baskı altında olduğunu alt alta ek
Gaziantep FK Süper Ligin en irrasyonel takımı ve başındaki teknik direktör Sumudika sahadakilerden belki daha da fazla.
Sezona beşli savunma dizilişiyle başladı, onu 3’lüye dönüştürdü. Önce Beşiktaş’ı, geçen hafta Başakşehir’i yendi, dün akşam da Fenerbahçe’yi 3-1 ile geçerek tek yenilgi ile hızla zirveye doğru ilerliyor. Nereye kadar gider bilemiyorum ama buraları çok karıştıracağı ve etkileyeceği kesin. Galatasaray ilk hafta değil de şu sıralar karşılaşsaydı Gaziantep’i geçemeyebilirdi.
Fenerbahçe geçen hafta travmatik bir yenilgi aldı. Bu, zirve yarışında pek ala tolere edilebilecek bir sonuç olmasına rağmen, psikolojisini yönetemediğinden hep buralarda sorunlar yaşıyor.
Hafta içi birçok etkeni birbiriyle ilişkilendirerek tartışmıştık hatırlarsanız.
Buradaki güncel en önemli konu psikolojidir dersek hatalı bir yerden başlamış olmayız.
Kuşkusuz Fenerbahçe’nin şu an nereye elinizi atarsanız sorun haline gelecek bir hali de var.
Ama unutmayalım Konyaspor maçı öncesine kadar bu takım şampiyonluğun favorisiydi. İddia oranları güncellendi mi bilmiyorum ama ilk sırada Fenerbahçe vardı. O gün Fenerbahçe için tersini iddia etmemiş olanların kusura bakmasınlar bugün
Spor medyasının temel sorunlarından bir tanesi eleştirme paradigmasını yanlış yapılandırmış olmasıdır.
Eleştirmek sadece yıkmak, yok etmek şeklinde algılanıyor.
Aslında sorun doğruyu bulmaktır; bu yazının içinde denemesini yapıp, göstermeye çalışacağım.
Kimseler çok bilmez 2010-11 sezonu devam ederken Aykut Kocaman’ın oynattığı futbol, taktik ve oyuncu tercihleriyle ilgili çok ağır eleştirilerim olmuştu.
İşler kötü gidiyor, bir tekme de biz vuralım gayesi amacıyla yapılmış bir eleştiri değildi bu ve kuşkusuz Aykut Kocaman’a da ulaşmamıştı.
Zaten bu yazılar futbolcular ve teknik direktörlerden önce siz okuyucular için yazılıyor. Mesele öncelikli olarak sizin-bizim futbolu izleme, değerlendirme, yorumlama şeklimizle ilgilidir. Doğru yaklaşımlar elbette karşılığını olgun tartışma içinde bulur ve hedefine ulaşır.
Yorumculuk kariyerini teknik direktör ve futbolcuların kariyerlerini bitirmek üzerine kurmuş kişiler bulunuyor medyada. Onlar için amaç doğruyu bulmak değil. Ne kadar çok sorun ve aşağılanacak mesele olursa o kadar çok konuşacak konuları oluyor ve bu şekilde bir kariyer yaratılıyor.
Futbol zaten sorun demek, hele ülkemiz gerçekleri göz önüne alındığında kariye
Erol Hoca, hafta içinde Samandıra’da yaptığı toplantıda “oyun planı yok” eleştirileri üzerine çok imalı bir cevap verdi; “oyun planımız yok, çıkıp tesadüfen maç kazanıyoruz, o kadar gol atıyoruz.”
Dünkü Yeni Malatya maçını 1-0 bile kazanmış olsaydı öyle ya da böyle bu açıklaması futbol kamuoyu için yeterli olacaktı.
Ancak üst üste Konyaspor, Beşiktaş’tan sonra Yeni Malatyaspor’a da kaybedince işte bu cevabın ayakları havada kaldı.
Bundan 30-35 sene önce sezonun tam da bu zamanlarında gazetelerde şöyle başlıklar atılırdı?
“Ne olacak bu Fenerbahçe’nin hali?”
Yıllar sonra aynı soruları düşündüren bir Fenerbahçe gerçeği ile karşı karşıyayız.
Peki, Fenerbahçe’nin sorunu ne?
Oyun planı mı yok?
Dün gece Paris’te belki de UEFA’nın en büyük skandallarından biri bütün dünyanın gözleri önünde patlak verdi.
Sorumluluğu altında görevlendirilmiş hakem grubu tüm futbol kamuoyunun gözleri önünde, UEFA’nın en önem verdiği ırkçılık konusunda bir insanlık suçu işledi.
4. hakem, hakeme Webo’yu işaret ederek ve ırkçı bir söylemle “bu oyuncunun atılması gerektiğini” ifade ederken; hakem, 4. hakemi uyarma gereği duymaksızın Webo’ya direk kırmızı kart gösterdi.
Bu durum karşısında başta Başakşehirli oyuncular olmak üzere ve gelişmeleri yakından takip eden PSGli oyunculardan Mbappe, Neymar ve Kimpembe tepki göstererek hakemleri protesto ettiler.
Başakşehirli oyuncular soyunma odasına giderken, PSGli oyuncuların da önemli bir kısmının buna destek verdiğini öğrendik.
Bu durum çok büyük bir skandaldır ve UEFA’nın sorumluluk alanındadır.
UEFA nasıl kulüplere standyumun çevresi dahil her şeyiyle sorumluluk yüklüyor ve olası her türlü olayda bunun hesabını soruyorsa, kendi sorumluluk alanında gelişen bu büyük skandalın hesabını vermelidir.
Üzücü olan olayın canlı şahitleri futbolcuların tepkilerine rağmen durumun ne olduğunu anlayamamış başta yayıncı kuruluş yorumcuları olmak üz
Maçın ilk yarısını izlerken özellikle, Fenerbahçe’nin birinci golden sonra nasıl etkisizleştiğini, oyuncuların senkronizasyonsuz, akordu bozuk bir müzik aleti gibi sahada oynadıklarını, uyumsuz oyuncuların üst üste 3 pas bile yapamayan takım görüntüsünü ve nedenlerini kafamda evirip çeviriyordum.
Sonra ikinci yarı başladı, oyun aynı tempoda sürerken maçın 56. Dakikasında Fenerbahçe’nin ceza sahası içindeki bir hava topu mücadelesinden sonra ortalık karıştı.
Bu dakikadan sonra devreye hakem Ali Palabıyık girdi.
Ali Palabıyık maçın akışında gelişen pozisyonda Denizlisporlu oyuncuların yaptığı faul itirazlarına, sanki her şeyi görmüş gibi karşılık verdi ve oyunu başlattı. Top bir süre oyunda kaldıktan sonra VAR’dan gelen uyarı ile maçı durdurdu ve tavsiye üzerine pozisyonu izlemeye karar verdi.
O sırada yanından geçerken Serdar Aziz belki de derdini anlatma telaşı ile Ali Palabıyık’a bir şeyler söyledi.
Ve Ali Palabıyık durdu, geri döndü ve Serdar Aziz’e sarı kart gösterdi.
Çok değil en fazla bir dakika sonra, pozisyonu izleyip penaltı kararı verdikten sonra da Serdar Aziz’e ikinci sarı kartı göstererek oyundan attı.
Akıllara gelen ilk soruyu soralım.
Beşiktaş, bütün defolarını, açıklarını, hatalarını gösterdiği bir rakip oldu Fenerbahçe’ye.
Sezon başından itibaren öncelikli olarak Fenerbahçe’nin bir oyun planına bağlı oyun oynaması, oyuncu çeşitliliğinin kolaycılığına kapılmaması, maçı oyuncu değişiklikleri üzerinden kurgulamaması üzerine cümleyi hep farklı şekillerde kurarak anlatmaya çalışıyorum.
Hatta 5 oyuncu değişikliğinin teknik direktörleri kolaycılığa alıştırdığını da ekliyorum.
Erol Bulut geride kalan 9 haftayı bir şekilde geçirdi; cepten yedi. Daha önünde 30 hafta var, hiçbir şey bitmiş ve sona ermiş değil ancak Fenerbahçe’nin hala çok önemli eksikleri bulunuyor.
Öncelikle, Fenerbahçe henüz savunma yapmayı öğrenemedi.
Alanyaspor’un 3, Galatasaray’ın 7 gol yediği bir ligde 13 gole ulaştı, daha nereye gideceği belli değil.
Fenerbahçe’nin sabit stoperlerinin kim olduğu konusunda bir fikir birliği var mı?
Beşiktaş karşısında yenilen gollerin tamamını bu takım antrenmanda yese ona ceza vermek gerekir.
Öncelikle, yaklaşık 20 gündür Covid-19’a karşı bir mücadele verdiğimi, yazı ve yorum yapamadığımı belirterek başlamak istiyorum. Bu süreçte arayarak, mesaj ve mail atarak durumumu takip eden dostlara buradan teşekkürlerimi iletiyorum. Sağ olun.
Milli Maç arası bitti artık Mart ayına kadar Süper Lig’de başbaşa her hafta futbolun olduğu dolu dolu günler yaşayacağız.
Fenerbahçe Milli ara öncesine Konyaspor yenilgisiyle girdi, Genlerbirliği galibiyetiyle de yeniden yarışa döndüğünü ilan etti.
Futbolda 5-1 neresinden bakılırsa bakılsın görkemli bir skordur. Çünkü futbolun esas amacı goldür ve bunu güzelleştirdiğinizde iyi ve doğru bir iş çıkarmışsınız demektir.
Fenerbahçe’nin tüm golleri birbirinden güzeldi. Gol vuruşları futbolcuların kalitesini gösterdi.
Perotti’nin kazandırdığı akıl dolu penaltı devreye girerken tam zamanında geldi.
Sosa’nın 47. Dakikada belki de maçı kopartan golü de ta en başından sonuna kadar hazırlanışı itibarıyla Süper Ligin üst seviye gollerinden biri oldu.
Sosa’nın bir duran top organizasyonunda Serdar Aziz’e gönderdiği ve onun da bekletmeksizin Ozan’a ilettiği pas sonrasında gelen sayının satrançtaki karşılığı Çoban Matıdır.