Beşiktaş, bütün defolarını, açıklarını, hatalarını gösterdiği bir rakip oldu Fenerbahçe’ye.
Sezon başından itibaren öncelikli olarak Fenerbahçe’nin bir oyun planına bağlı oyun oynaması, oyuncu çeşitliliğinin kolaycılığına kapılmaması, maçı oyuncu değişiklikleri üzerinden kurgulamaması üzerine cümleyi hep farklı şekillerde kurarak anlatmaya çalışıyorum.
Hatta 5 oyuncu değişikliğinin teknik direktörleri kolaycılığa alıştırdığını da ekliyorum.
Erol Bulut geride kalan 9 haftayı bir şekilde geçirdi; cepten yedi. Daha önünde 30 hafta var, hiçbir şey bitmiş ve sona ermiş değil ancak Fenerbahçe’nin hala çok önemli eksikleri bulunuyor.
Öncelikle, Fenerbahçe henüz savunma yapmayı öğrenemedi.
Alanyaspor’un 3, Galatasaray’ın 7 gol yediği bir ligde 13 gole ulaştı, daha nereye gideceği belli değil.
Fenerbahçe’nin sabit stoperlerinin kim olduğu konusunda bir fikir birliği var mı?
Beşiktaş karşısında yenilen gollerin tamamını bu takım antrenmanda yese ona ceza vermek gerekir.
İlk golde Gökhan Gönül yerini kaybetti, Aboubakar’a çok müsait bir vuruş yapacak ortam hazırladı. Oysa Gökhan Gönül Aboubakar’ı karşılıyor olmalı, onun bulunduğu yerde de Gustavo bulunmalıydı.
Ancak Fenerbahçe savunmasında böyle bir görev paylaşımı ve oyun planı yok.
Maçın ilk 3 dakikasında Fenerbahçe’nin geliştirdiği ataklarda ve sonrasında Josef’in neler yaptığını Fenerbahçe orta alan oyuncularının izlemesi gerekiyor.
İkinci golde Beşiktaş oyunu genişleterek hücum ederken, Fenerbahçe savunması Aboubakar’a yine rahat bir pozisyon hazırladı.
Üçüncü golü Necip attı. Bunun üzerine zaten başka cümle kurmamak gerekiyor. Necip’e savunma yapmaya çalışan oyuncu yine Gökhan Gönül.
Dördüncü golde N’Sakala koşusuna devam ederken ona diplomatik eşlik eden Gökhan Gönül bir yerden sonra bıraktı ve Beşiktaş’a resmen kutlama yapacak bir ortam hazırladı.
Fenerbahçe’nin ligde bir tane böyle attığı bir golü var mı? Zaten atmasın da ortalık ayağa kalkar.
Gökhan Gönül ligin sonlarına doğru böyle koşuyu bırakarak rakibe gol ikram ederse büyük şaibe olur. Fenerbahçe’nin oyuncusu oyunun hiçbir anında mücadeleyi bırakmaz. Gücü yetmiyorsa o zaman sorun daha başka yerlerdedir. İğne ile oynamış, fedakarlık yapmışsa da konu başka yerlere gidiyor.
Bir büyük takım böyle gol yemez.
Fenerbahçe böyle golleri ilk defa Beşiktaş’tan mı yedi? Daha ligin ilk maçında Rizespor nasıl gol atmıştı hatırlayalım mı?
Rizespor’un golü ise bir anlamda şiir gibiydi.
Sağ kanattan Skoda’ya ortayı yapan Melnjak’ın futbolu bıraktıktan sonra anlatacağı güzel bir anısı oldu.
Diyecek ki; o meşhur pandemi sezonunda, taraftarsız stadyumda Fenerbahçe ile karşılaşıyoruz, orta alandan bana bir pas geldi; baktım 10 metrelik çevre kontrolümde bir Allahın kulu yok, ben böyle bir pozisyonu antrenmanlarda bile bulamıyorum. Gönderdim topu Skoda’nın tam kafasına, sağ olsun çok da güzel gol attı, 1-0 öne geçtik.
Tesadüf mü?
Fenerbahçe asla böyle gol yemez, yememelidir. (*)
Fenerbahçe hala böyle goller yiyor. Düzelme emaresi olmaması bana bunları yazdırıyor.
Perotti sakatlanıyor, kenarda oyuna girmesi gereken oyuncuları sayıyorum; Mert Hakan, Thiam, Ferdi.
Oyuna kim giriyor?
Caner Erkin.
Neden?
Çünkü Fenerbahçe’nin işleyen bir Caner Erkin planı var, hazır da gol kornerden gelmişken, bu opsiyonu değerlendirip, oyunu dengelemek gerekiyor.
Hocanın kafasında her ne olursa olsun, dışarıya verdiği mesaj bu.
Novak tercihinin en azından bu maçta tutmadığı gerçeği ile birlikte değerlendirmek gerekiyor.
Caner girdikten sonra özellikle ikinci yarıda Novak ile girdiği taç atma mücadelesi neydi öyle?
İyi niyetle hızla oyunu kurmaya çalışıyor, diye düşünebiliriz ama Fenerbahçebu kadar can havli ile oynar mı?
Bu maçta en doğru değişikliği Sosa-Mert Hakan’dı.
Fenerbahçe’nin futbol aklı ve sakinliğiyle attığı golün hazırlayıcısı da Mert Hakan oldu.
Yine bir sürü şişirme top, amacı belli olmayan ve daha çok rakibe giden kanat değiştirme pasları, oyunu daraltan ve Fenerbahçe’yi nefessiz bırakan bir oyun anlayışı.
İlk yarı Pelkas’ın, ikinci yarı da Mert Hakan’ın gördüğü sarı kartlar da yine Fenerbahçe’ye hiç yakışmadı.
Birinde rakibin forması çekildi, diğerinde rakibe sarıldı.
Bir maçta ikisi fazladır.
Beşiktaş çok iyi top mu oynadı?
Kendi ortalamalarının tamamının altında kaldı. Tipik bir deplasman takımı gibi oynadı. Ama mücadele etti.
Özellikle Josef, Atiba ve Aboubakar neredeyse görev aldıkları bölgede basılmadık yer bırakmadı.
Fenerbahçe taraftarı Josef’i bir iç çekmeyle izlemiş olmalıdır. Maça direkt katkı yaptı.
Sergen Yalçın’ın ifade ettiği gibi Beşiktaş belki futbol adına, Fenerbahçe’den daha iyi şeyler yapmadı ama mücadele etti, hak ettiğini de aldı.
Fenerbahçe sakin kalamadı, oyun planı yoktu, nasıl savunacağı da hücum edeceğini de bilmiyordu.
Derbi Fenerbahçe adına bütün hataları gün yüzüne çıkardı. Ligin dörte birinin sonuçlandığı bir süreçte bu bir avantaja dönüşebilir mi? Kesinlikle...
Ancak bundan sonraki haftalarda ligin boyu kısaldıkça takım ve teknik yönetimin üzerine stres yüklemesi olacağı da kesindir.
Fenerbahçe ve Erol Bulut bu maçı unutmamalı, her gün tekrar tekrar izlemelidir.
(*) https://www.milliyet.com.tr/skorer/uzay-gokerman/ilk-elin-gunahi-olmaz-2911528