Maçın ilk yarısını izlerken özellikle, Fenerbahçe’nin birinci golden sonra nasıl etkisizleştiğini, oyuncuların senkronizasyonsuz, akordu bozuk bir müzik aleti gibi sahada oynadıklarını, uyumsuz oyuncuların üst üste 3 pas bile yapamayan takım görüntüsünü ve nedenlerini kafamda evirip çeviriyordum.
Sonra ikinci yarı başladı, oyun aynı tempoda sürerken maçın 56. Dakikasında Fenerbahçe’nin ceza sahası içindeki bir hava topu mücadelesinden sonra ortalık karıştı.
Bu dakikadan sonra devreye hakem Ali Palabıyık girdi.
Ali Palabıyık maçın akışında gelişen pozisyonda Denizlisporlu oyuncuların yaptığı faul itirazlarına, sanki her şeyi görmüş gibi karşılık verdi ve oyunu başlattı. Top bir süre oyunda kaldıktan sonra VAR’dan gelen uyarı ile maçı durdurdu ve tavsiye üzerine pozisyonu izlemeye karar verdi.
O sırada yanından geçerken Serdar Aziz belki de derdini anlatma telaşı ile Ali Palabıyık’a bir şeyler söyledi.
Ve Ali Palabıyık durdu, geri döndü ve Serdar Aziz’e sarı kart gösterdi.
Çok değil en fazla bir dakika sonra, pozisyonu izleyip penaltı kararı verdikten sonra da Serdar Aziz’e ikinci sarı kartı göstererek oyundan attı.
Akıllara gelen ilk soruyu soralım.
Serdar Aziz ne söylemiş olabilir? Eğer hakaret, küfür etmişse zaten kartı rengi bellidir.
Serdar Aziz hakemin önünü keserek, kenara gitmesini engellemeye mi çalıştı?
Ali Palabıyık paralel evrende böyle görmüş olabilir ancak bizim ekrandan izleyebildiğimiz kadarıyla Ali Palabıyık geçerken, Serdar Aziz tepki seviyesinde bile sayılmayacak bir şekilde pozisyonu anlatmaya çalışıyordu. Buraya en sonda döneceğiz.
Bir soru da maçlarda hakem kararlarına verilen tepkilere Serdar Aziz’in hakeme pozisyonu anlatma şeklinin karşılaştırması üzerine soralım. Genel olarak bakıldığında Ligimizin ortalamasına göre Serdar Aziz’in gösterdiği reaksiyon bir sarı kartı hak ediyor mu?
Maç içinde başka pozisyonlarda her iki takım oyuncularının gösterdiği aşırı tepkiye sessiz kalan Ali Palabıyık iradesi göz önüne alındığında Serdar Aziz’inki çok naif ve hoş sada seviyesinde kaldığını rahatlıkla söylemek mümkündür.
Kırmızı kart kararına tepki gösteren Ozan, Gökhan ve Mert Hakan’ı tekrar izlerseniz ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Peki...
Akan oyunda devam ettirdiği pozisyonun içinde hangi oyuncu var?
Serdar Aziz.
Serdar Aziz’e farklı bir sebepten ötürü bir sarı kart gösterirse, penaltı kararı sonrasında ikinci sarı kartı vereceğini biliyor mu?
Eğer bu maçın hakemiyse başka bir ihtimal düşünülemez bile.
Ancak Ali Palabıyık futbol sahalarında görülmeyecek bir karar imza atarak Serdar Aziz’e bir dakika içinde iki sarı kart çıkararak oyun dışına çıkarmıştır.
İşte bu ortamda futbolun tüm heyecanı, seyir zevki ortadan kayboluyor.
Bu artık hakem inisiyatifinin sınırlarına göre oynanan garip bir şeye dönüşüyor.
Hakemi de zor duruma düşüren, şaibe altında bırakan bir karar var ortada ve mutlak surette açıklama yapmaya mecbur bırakmaktadır.
Aksi durumda ilk sarı kart, biraz sonra oyuncuyu oyundan atmak için yaratılmış bir bahane olarak görülmektedir.
Serdar Aziz, ne dedi? İşte bunun cevabını futbol kamuoyu mutlak surette öğrenmeli, bilmelidir.
Bu oyunu 40 yıldır aralıksız izliyorum. Kaç jenerasyon futbolcu ve hakem gördüm. Hakemden hakeme değişen kararlar izledim. Futbol oyun kurallarının her sene değiştirilerek içinden çıkılmaz hale geldiği bir dönemden geçtiğimizin de farkındayım.
Ancak bu durum çok farklı, başka ve anlaşılması gerçekten zor.
Ali Palabıyık maçın önüne geçmiştir.
Bu sezon ilk defa bir maç yazısında bu kadar geniş bir hakem yorumu yapmak durumunda kalıyorum ve bundan da rahatsızlık duyuyorum.
Mesele Fenerbahçe’yi on kişi bırakmış olması değildir, verdiği kararının tutarsızlığı, merhametsizliği ve acımasızlığıdır.
VAR müdahalesi sonrası iptal edilen ikinci penaltı da bu anlamda hakemin maçın kontrolünü tamamen kaybettiğine dair bir karardır.
86. dakikada Rodallega ile Caner’in karşılıklı atışmalarına sarı kart göstermesi de...
Bu ortamda saha içindeki mücadeleye gelebilmek ve onu konuşabilmek mümkün olamıyor.
Maçın ilk yarısı için biraz futbola dönebilirsek Fenerbahçe’nin bir duraklama evresinden geçtiğinden, neredeyse takımın yarısı olan 5 eksiği kuşkusuz gözardı etmemek gerekiyorsa da hala oturmuş bir oyun planı yokluğundan söz edebiliriz.
Ferdi, sezon başı Topuk Yaylası kampının yıldızıydı. Sonra peş peşe transferler gelince bir anda gözden düştü, hatta kadronun oldukça dışında kaldı, unutuldu. Erol Bulut, Ferdi’yi mutlak surette buralarda bir yerde tutmayı başarmalıdır. İlk golün büyük bölümü Ferdi’nin oyun zekası, bireysel becerisi sonucu oluşmuştur.
Fenerbahçe böyle goller atmayı denemelidir.
Caner-Gökhan organizasyonu ile atılan gole şapka çıkarmak gerekiyor. Bu artık bir futbol klasiği olmuştur.
Son sözü de Altay’a verelim. 22 yaşında pırıl pırıl bir futbolcu, her geçen gün Fenerbahçe kalesinde büyüyor. Kurtardığı penaltı ile belki de takımını ayakta tuttu. O gol olmuş olsa oyunun geride kalan bölümü Fenerbahçe için daha büyük bir sorun haline gelebilir ve olası bir puan kaybı ile ortalık daha da karışabilirdi. Gencecik bu kaleci futbolumuzun içine girmesi muhtemel kaosunun bile önüne geçmiştir.