Bol paslı, oyunun yönünü sürekli çeviren, bir kanat kapanmışsa hemen diğerine yönelen, organize ve düşünerek, koşarak, hareketlenerek, mücadele gücü yüksek çok güzel bir futbol oynamaya başladı Fenerbahçe.
Bu oyun sezon başından bu yana ilmek ilmek, düğüm düğüm, iğne oyası ile işlendi.
İnişler, çıkışlar yaşandı; beklenmeyen, hatta hak edilmeyen kayıplar oldu; ama yapılmak istenen, proje güzeldi, doğruydu, gerçekçiydi, Fenerbahçe’ye yakışan bir şeydi.
Herkesin Aykut Kocaman’a bu futbolu Fenerbahçe’ye oynattırdığı, Türkiye’ye, Avrupa’ya izlettirdiği için teşekkür etmesi gerekiyor.
Ve Fenerbahçe şu an uzak ara ligin bu anlamda en iyi futbolunu oynayan takımı pozisyonuna yükselmiş görünüyor.
Üstelik futbolcuya, yıldıza dayalı bir oyun anlayışından çok sistem, taktik ve kurguyla bu başarıya ulaşıyor.
Webo, Gökhan Gönül, Zeigler, maç içinde sakatlandıktan sonra Emre’nin yerine oyuna girenlerler takımın genel oyun yapısının içinde kendilerine yer buluyorlar.
Örneğin Webo’nun yokluğunda o boşluğun Semih’le doldurulması Aykut Kocaman’ın sezonun ikinci yarısında ısrarla denediği bir taktiğin sonucudur ve doğrudur.
Takım bir düzen içinde oynamaya başlamış ve bunda başarılı olmuşsa bozmamak, değiştirmemek öncelikli olmalıdır.
Kolay değil, Aykut Kocaman Projesi Fenerbahçe tarihinde devrim niteliğinde bir şey yaratıyor.
Fenerbahçe’nin savunması bireysel hatalara bağlı sorunlar nedeniyle bu çalışan sistemin dışında kalmaya devam ediyor.
Bekir, bireysel zafiyetler konusunda ön plana çıkmada ısrar ediyor. Bursaspor’un golünde kusuru öncelikle dalgınlık, maça konsantre olamaması daha çok izlemeyi tercih etmesi ve rakibine müdahale edip, ona yaklaşmak, bozmak yerine eşlik etmek olmuştur.
Bekir bu hataları yapmaya devam ederse Fenerbahçe hiç beklenmedik anlarda gol yemeyi sürdürecektir.
Emre’nin sakatlanması bu maçın çok daha renkli görüntüler sergilemesini engelleyen bir unsur oldu. Meireles, Emre ve Baroni birbirlerini zenginleştiren oyuncular; ancak burada ana karakter Emre’dir. Emre’yi çekip oraya Topal’ı yerleştirdiğinizde ortaya sisteme dayalı bir sadelik çıkıyor.
Emre’nin attığı gol futbolcunun kalitesinin yarattığı güzellikti. Oyundan çıkmadan az bir süre önce Kuyt’a verdiği kusursuz pas ise ustalığının eseriydi.
Kuyt’ın direkte patlayan şutu gol olsa maçın seyri daha o dakika Fenerbahçe lehine net olarak değişirdi.
Kuyt, müthiş bir profesyonel; son derece yararlı bir futbolcu ve giderek dağınıklığını da toparlıyor. Bu formu ile Hollanda Milli Takımında banko oynamayı da hak ediyor.
Sow da Avrupa’nın en etkin forvet oyuncuları sıralamasında zirveyi zorluyor. Fenerbahçe’nin Avrupa’da yoluna devam ediyor oluşu onun sezon sonunda daha fazla konuşulmasına neden olacaktır.
Bursaspor çok kaliteli futbolculardan oluşan bir takım; iyi futbol oynamayı arzu ediyor, potansiyeli de var. Lig sıralamasındaki yeri de bunu gösteriyor zaten. Bu takım Ertuğrul Sağlam’ın eseridir.
Hakem Tolga Özkalfa için defalarca kere bu sayfalarda düşüncelerimi yazdım. Bu seviyede maç yönetmesini doğru bulmuyorum. Her yönettiği karşılaşmada hatalar yapıyor. Etki ediyor. Dün de hata yaptı. Tartışma yarattı.
Karşılaşmanın ikinci golü onun çözemeyeceği kadar karışık, kritik bir karardı. Sow’un kaleciye müdahalesi yoktu. Ancak pozisyonu defalarca kere izlediğimizde Meireles’in aktif/pasif ofsayt yorumunda yardımcı hakemin direnişinin doğru olduğunu söyleyebiliriz.
Ancak maçın genel karakterinde bu golün sonucu belirlediğini söylemek gerçekçi değildir.
Ligin zirvesinde bundan sonra her türlü sonucun olabileceği bir süreç başladı.
Bakalım stres yönetiminden kim başarıyla çıkacak?
http://twitter.com/uzaygokerman