Siyasette 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimine giderken en çok konuşulan, tartışılan konu özellikle muhalefet açısından “kazanacak aday” muhabbetiydi. Kılıçdaroğlu’nun adaylığına sıcak bakmayan o günlerdeki ittifak ortağı İYİ Parti Genel Başkanı Akşener ve kurmaylarının bu anlamda net karşı çıkışları ve CHP’lilerin buna dönük sert tepkileri vardı. CHP’liler Kılıçdaroğlu’ndan yana yekvücut gibiydiler. Yine o süreçte gündemden hiç düşmeyen bir başka konu da o zamanlardaki adıyla HDP’nin sütre gerisindeki desteğiydi... Yani öyle ya da böyle sonuçta her üç partinin kesiştiği nokta Kılıçdaroğlu’nun kazanmasına odaklıydı...Sonuç malum... 31 Mart seçimlerine giderken bugüne baktığımızda ise görüntü öncelikle CHP’deki lider değişimi başta olmak üzere epey farklılaşmış durumda. Dünün ittifak ortakları, hısımları CHP ve İYİ parti artık birbirlerine rakip, hatta hasım pozisyonundalar... CHP adı DEM parti olarak değişen HDP ile resmen değil ama daha görünür bir ilişki içerisinde. Tabii yine hem iş birliği yapıyor hem de yapmıyor gibi görünerek! Hatta rakiplermiş gibi durarak. Dolayısıyla 2023’ten bugüne bakıldığında siyasetteki tartışmaların “kazanacak aday” muhabbetinden “kaybettirecek parti” ya da kişiler noktasına evrildiği de bir başka gerçeklik... Özelikle de İstanbul için...
***
Çünkü hesaplar genelde 2019’daki İstanbul’da yenilenen seçimdeki 800 bin oy fark dikkate alınarak yapılıyor. İptal edilen seçimdeki oy farkı ise 13 bindi malum. Yani bu 800 binlik oy farkı mağduriyet sonucunda seçmenin gösterdiği bir refleks, tepkiydi aslında. Oy oranları kafa kafayaydı açıkçası. Ve her iki ittifak da o zaman oylarını doyum noktasında almışlardı. Bugüne dönüp bakıldığında ise iktidar tarafında ittifak bağlamında değişiklik yok, son 2023 genel seçimlerindeki veriler de bunu doğruluyor. Muhalefet cenahında ise ittifak artık söz konusu değil, aksine çok parçalı ve dün ortak olan büyük ortak İYİ Parti rakip konumunda. Diğerleri de öyle. Toplamda da aday sayısı 52. Önümüzdeki seçime dönük şu ana dek yapılan kamuoyu araştırmalarına göre de Ekrem İmamoğlu ve Murat Kurum arasında 40-42 bandında kafa kafaya bir durum söz konusu. Hal böyle olunca da 14 Mayıs seçimlerindeki İYİ Parti ve DEM Parti’nin İstanbul’daki yüzde 8’ler civarındaki oyları kritik önemde... Hem her ikisinin de büyükşehir adaylarının alacağı oylar ve partilerinin konumları hem de genelde kim kimden ne kadar oy devşirirler diye. Başkasına kazandırma ya da kaybettirme anlamında yani... Bu denkleme eklenen bir başka unsur da YRP’nin yüzde 3’lük oyları elbette. Zira siyaset bilimciler, “kutuplaşmış ülke siyaseti gerçekliğinden dolayı yaklaşık 12 milyon seçmenin bulunduğu İstanbul’da zaten pozisyonlar belli” diyorlar. Bu durumda da yüzde 85’lik bir katılım varsayımı dikkate alındığında asıl kavganın bir milyon civarında bir seçmeni iknaya dönük olduğu ortada... Her partinin taban, seçmen refleksi de partisinin ideolojik duruşu ötesinde farklılıklar gösterebildiği için de her oy altın değerinde...
***
CHP özelinde duruma bakıldığında kaybettirme çarpanı anlamında bir başka unsur ise doğrudan parti içi çekişmeler, kırgınlık ve küskünlüklerle bağlantılı. Hem de yine doğrudan Kılıçdaroğlu’na odaklı. Mesela dün konuştuğum CHP’nin önde gelen isimleri şöyle diyorlardı:
“Kemal Bey’in çekilip seçim sonucuna kadar kenarda beklemesi gerekirdi. Krizi fırsata çevirmek, ofis açmak yerine 1 Nisan’a kadar bekleyip başarısızlık durumunda ortaya çıkması daha doğruydu. Çünkü şimdi CHP kaybederse bunun en büyük sorumluları parti içi muhalefet bahanesiyle Kılıçdaroğlu ve ofisi olacaktır.”
Yani CHP yönetimi için dün “kazanacak aday” muhabbetiyle aralarına soğukluk giren, ayrışan Kılıçdaroğlu ve Akşener’in kaybettirecek etken anlamında yolları yine kesişmiş durumda...