Terörle mücadele başta olmak üzere uluslararası her sorun ya da krizde ABD ve AB’den gelen çatlak sesler üzerine en bildik tartışmalardan birisi de ne? Türkiye kendini, haklılığını batıya yeterince anlatamadı... Türkiye’nin sert güçle beraber yumuşak güç stratejisine de ağırlık vermesi gerektiği konusu yani... Bu anlamda etkinliği daha da artırmak adına ciddi, yeni hamleler çalışmalarda var nitekim... Ancak bu noktada yanıtı son derece kritik asıl soru ise şu:
ABD, AB, Türkiye’nin haklılığını, mücadele kararlılığını anlamak istiyor mu? Çünkü uluslararası siyasette ne anlatabildiğiniz ve ne anlattığınızdan çok karşınızdaki muhatabın durumu, pozisyonu önemli artık. Bu da zeka, IQ düzeyi değil, doğrudan samimiyet derecesiyle bağlantılı bir olay... Böyle bakıldığında da PKK’nın terör örgütü ve YPG/PYD’nin bu örgütün bir parçası olduğunu hepsinin çok iyi bildiği açık ve net. En başta da teröristleri silahlandırıp, kollayan ABD’nin... Birçok AB ülkesi de parlamentolarında birbirlerine PKK’nın terör örgütü olduğunu ve Türkiye’ye çok zarar verdiğini de açıkça söylüyorlar. Ama buna rağmen PKK’nın bütün Avrupa’da organizasyonları var, İsveç, Belçika, İngiltere, Hollanda, Almanya, Fransa başta olmak üzere... Sıralama birbirleri arasında da değişebiliyor. Türkiye aleyhine yaptıkları faaliyetlerin hepsi de bizzat kendi ülkelerinin istihbarat raporlarında ve ilgili bakanlıklarca da kayda geçmiş durumda...
***
MİT’te bu teröristlerin bulundukları ülke, hatta oturdukları mahalle, sokağa, eve kadar nokta istihbarat paylaşımı yaptı, yapıyor... Bugüne dek de çuvallar dolusu bilgi belge aktarıldı kendilerine... Bu alçakların terör faaliyetleri hakkında batı medyasına bilgi akışı sağlanmadığı ya da Türkiye’nin yabancı dilde yayın yapan medya kuruluşlarının yeterince içerik üretmediği tezinin de bir karşılığı yok. Batılı medya kuruluşları, PKK terör örgütüne ait kimsenin bilmediği kıytırık internet sitelerini bile takip edip manşetlere taşıyor. İşine geldiği şekliyle kendi manipülasyonları için terör örgütünün propagandasını kaynak olarak görebiliyor. Pervasızca terör örgütünü, meşrulaştırıcı haberler, yorumlar yapıyorlar. Hatta bu anlamda STK’larla işbirliği ya da kirli oyunlar peşindeler… Bu kepazelikler ilgili ülkelerin yüzlerine vurulduğunda neler olduğunu da konuştuğum bir istihbaratçı şöyle anlatıyor:
*Bu ülkeleri diplomatik yollarla ve istihbarat görüşmelerinde sıkıştırdığınız zaman ‘kendi ülkemizde de bir eyleme girişmelerini veya silahlı yapı oluşturmalarını engelleme adına göz yummak durumundayız’ derler. ‘İyi ama bunlar terör örgütü sizin Dışişleri Bakanlığı’nızda bunu kabul ediyor’ diye üstelediğinizde de ‘Dışişleri öyle diyor ama İçişleri Bakanlığı’nın görüşü bunların idare edilmesi yönünde’ yanıtı gelir. Yine oradaki uzantılarla istihbarat servisleriyle bağlantılı PKK’nın içindeki kendi yapılanmaları Güneydoğu’da veya Irak, Suriye topraklarında çeşitli vesilelerle dolaşıp sorun olacak çıban başlarını kaşırlar, eğitim çalışmaları yaparlar. Yakaladığınızda da iade edin diye bastırırlar size.”
***
Kısacası; Türkiye’nin kendini, anlatma, anlatabilmesi denildiğinde terörist hamisi ülkelere gönderilmiş çuvallar dolusu deliller var, dosyalarda bir sürü ifadeler, belgeler var. Hepsi de hukuki deliller. Bunların dikkate alınması lazım ama bunlar hiç incelenmeden tamamen siyasi kararlarla gözardı ediliyor... Altlarına imza attıkları Birleşmiş Milletler ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmelerindeki “terörün bir insanlık suçu olduğu ve ortak mücadele kararlığı içeren taahhütler sadece yazılı metinler üzerinde kalıyor... Ya da algı operasyonlarıyla farklı bir hava yaratılma hesabı söz konusu... Anlatamama meselesinden ziyade anlamamak direnci daha çok açıkçası... Ama bunların hiçbirinin de Türkiye’nin terörle mücadele, terörü bitirme kararlığını etkilemeyeceği de açık ve net… Yumuşak güç stratejisi ama gerektiğinde, anlamama direncinde de sert güç kullanımına devam yani...