Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

CHP Afyonkarahisar Belediye Başkan Adayı Burcu Köksal’ın “DEM Parti” çıkışı sonrasındaki gelişmeler ana muhalefet partisindeki oynak zemini ve kafa karışıklığını bir kez daha ortaya koydu… Özellikle de Genel başkanlık konusunda... Malum CHP’nin kurultayda seçilmiş bir görünür Genel Başkanı Özgür Özel var. Ama görünürde olmayan, daha çok da perde arkasındaki müdahalelerle “güç bende” diyen bir İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu gerçekliği de söz konusu. Hangisinin yetkinlik ve etkinliği anlamındaki olgu ve algı ikilemi de ortada. CHP’nin kurultayda seçilmiş Genel Başkanı Özel, DEM parti kaynaklı Afyon krizini sürçü lisan diye geçiştirmeye çalışıyor, yeniden İBB Başkanlığına aday gösterilen İmamoğlu ise sert bir dille eleştirerek kendisine başka parti bulsun diye kapıyı gösteriyor… Kime? Kendisi gibi Parti Meclisi’nce belediye başkanlığına aday gösterilen CHP’nin TBMM Grup Başkanvekili ve Afyonkarahisar milletvekiline!.. Yani bir belediye başkan adayı olarak, sanki Genel Başkanmış gibi bağlı bulunduğu partisinin tepe yöneticisine ayar veriyor. Hem de bir patron edasıyla! Dolayısıyla CHP’de zaten var olan “partiyi kim yönetiyor”, “İmamoğlu yönetiyorsa bunu hangi sıfatla yapıyor” tartışması hepten alevlenmiş durumda...

Haberin Devamı

★ ★ ★

Bunun da hem parti içi dengeler, disiplin açısından sıkıntı hem de insanların kimi muhatap alacakları anlamında şaşkınlık yarattığı da açık… Mesela dün konuştuğum CHP’nin ağır abileri şöyle diyorlardı:

“İmamoğlu CHP’nin belediye başkanı ve adayı sonuç itibarıyla, diğeri de o partinin atanmış Türkiye belediye başkan adaylarından bir tanesi. Ayrıca partinin en üst düzey kademesinde görev yapan karar merciindeki grup başkan vekili. Yanlış bir cümlede kullanabilir ama sen böyle bir şey söyleyemezsin. Söylüyorsan da aslında bunu Burcu Köksal’a değil, Özgür Özel’e söylüyorsun demektir. ‘Sen yönetemiyorsun ben böyle yaparım’ diye... Çünkü o Grup Başkan Vekili sıfatıyla Özel’in adına görev yapıyor. Sıradan bir vekil değil. Öyle de olsa diyemezsin zaten. Varsa rahatsızlığın telefonla Özgür Özel’e ifade edebilirsin ama aleni bir şekilde ona ayar verip tehdit ediyorsun kapı dışarı ederim diyorsun.”

Haberin Devamı

Özel bu konuda pek bir şey söylemedi?

“Çok yanlış. İmamoğlu’na  ‘kardeşim sen ne yapıyorsun’ demesi lazım. Burcu Köksal sonuçta partinin üst düzey yöneticisi. Burada cevap vermesi ya da düzeltmesi gereken Özel’dir. Hem Burcu’ya niye kızıyorlar, Tanju Özcan HDP ile ilgili bunun daha ağırını söyledi. Orada hiç alınganlık gösterilmedi. Burcu Köksal’a gelince mi akıllarına geldi CHP’nin DEM partinin.”

★ ★ ★

Her iki ismin de kendilerini bir şekilde koordinasyon içerisinde durumu idare etmek zorunda hissetmeleri ve bu görüntüyü vermeleri siyasetin gereği elbette. Zaten yeni kaybedilmiş bir seçim baskısı ve karşılarında çok güçlü bir rakip var, yerel seçime giden bir süreçte “lider sen misin ben miyim” tartışmasını açığa çıkartan taraf olma sorumluluğunu kimse üstüne almak istemez, istemiyorlar. Onun içinde yerel seçimlere kadar tepedeki bu birlik beraberlik muhabbeti devam edecektir. Ama seçimden hemen sonra CHP’de kimin gerçekten genel başkan olduğu, üzerinde ciddi bir tartışma başlayacaktır büyük olasılıkla. Bu kaçınılmaz, hiçbir iktidar alanı iki başlılığı kabul etmez. Kaldı ki bir de siyaseti bırakmadığını söyleyen ve açtığı ofisiyle alternatif bir genel merkez havası veren Kılıçdaroğlu’nun varlığı söz konusu. O’nun da hırsı devam ediyor hatta katlanmış gibi. CHP’de üç ayrı dinamik ya da parti içi dengeler anlamında kritik bir üçgen söz konusu yani. Bu üçgen hattında da siyasi beklentilere dönük gel-gitler halinde sürekli dalgalanmalar, hareketlenmeler, yaşanıyor. CHP’deki faylar diri yani… Ufak bir tetiklenmeyle hafiften sallantı olduğunda da anında “Öncü sarsıntı mı?” tartışması başlıyor, sonrasında da durum “Ana fay kırılır mı ya da nasıl, kaç parçalı kırılır?” noktasına evriliyor...