Türk savunma sanayinin geldiği nokta nedeniyle dünyanın gözü Türkiye’de... Özellikle de İHA-SİHA’lar ile muharip araç gereçler, silahlar ve mühimmatların sahada gösterdiği üstün başarı, performans uluslararası güçlerin dikkatini çekmiş durumda. Bu bağlamda da sadece övgüler değil, gelişmiş ülkelerin artık işlevsiz kalan savaş stratejilerini yeniden düzenlemeleri gibi bir arayış da söz konusu. Hele de Dağlık Karabağ’da Türk yapımı SİHA’ların Ermenistan’ın hava savunma sistemlerini ve ağır zırhlı kuvvetlerini nasıl etkisiz hale getirdiği gerçeği ortadayken. Yani yakın bir geçmişe kadar kendi sınırları içindeki terör unsurlarını dahi başka ülkelerin sağladığı görüntülerle takip etmek zorunda kalan Türkiye, kısa sürede kat ettiği mesafeyle bugün sadece istihbarat amaçlı insansız hava araçlarında değil, bunların silahlı versiyonlarında da en iyiler arasında yerini aldı ve dünyayı yönetmek isteyen egemen güçlerin taktiklerini, hesaplarını bozdu,
Siyasette erken seçim tartışması gündemden düşmüyor. Muhalefet partileri ısrarla var iddiasında, AKP ve MHP ise seçimler zamanında diyor. Hem de sertleşen bir üslupla. Dolayısıyla, bu konu artık tartışmadan öte, tam anlamıyla siyasi atışmaya dönüşmüş durumda. Bu arada da, muhalefet cenahındaki olası adaylara dönük kamuoyu araştırmaları ve özellikle çatı adaylığında öne çıkan isimler bağlamında hangisi daha avantajlı gibisinden ekran polemikleri yaşanıyor. Hatta bazı isimler üzerine sanki adaymış gibi yapılan kamuoyu yoklamaları dahi söz konusu. Yani değişmezse, seçimlere daha iki yıl var ama muhalefet cenahında adaylık kavgası pik yapmış durumda. En ilginci de son seçimde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı yarışan Muharrem İnce’nin adının ne kamuoyu araştırmaları sıralamasında ne de ekran tartışmalarında pek zikredilmemesi. Evet, İnce şu sıralar başlattığı Memleket Hareketi’nin partileşme çalışmalarına odaklanmış durumda ama hâlâ 50 artı bir iddiasında olduğu da malum. O nedenle de İnce’yi aradım ve hem özellikle Ekrem İmamoğlu
Sürekli değişken formuyla bin bir suratlı virüs diye adlandırılan Kovid-19’un bulaş hızı tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de çok yükseldi. Ülkenin tamamında vaka sayısında patlama yaşanıyor. Ama bir yandan da yoğun bir aşılama faaliyeti söz konusu. Evet, aşı temininde sıkıntı ya da gecikme olduğuna dönük iddialar, tartışmalar da var ama Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine bakıldığında, dünya genelinde Türkiye açısından durum hiç kötü değil, hatta iyi de... Örneğin aşı üreticilerinden Almanya bile aşılama konusunda Türkiye’nin gerisinde. Dolayısıyla, iki haftada neredeyse tamamı kırmızıya dönüşen ülkede tam anlamıyla endişe ve umut ikilemi yaşanıyor. Aynı durum dünya için de geçerli. Hem de aşı tedariki konusunda en önde olan zengin ya da güçlü ülkeler açısından dahi. Çünkü bu da bencillik boyutuna ulaşmış durumda. Özellikle de dünya üzerinde daha hiç aşıyla tanışmamış yoksul ülkelerin varlığı dikkate alındığında. Ki bu
CHP İktidar Hareketi oluşumunca “sokağın nabzı” denilerek Kılıçdaroğlu’na sunulan son rapor ne diyor? İttifaklar yapılırken ‘CHP sol düşünceden uzaklaşıyor, sağa kayıyor’ algısı yaratılmamalı ve parti tabanındaki ideolojik düşüncelerin dengeleri korunmalı. Parti örgütlerinde ‘ekipçilik ve tarafçılık’ anlayışı terk edilmeli. Delegelik sistemi kaldırılmalı, her görev ve her makam mutlaka üyelerin katılımıyla yapılacak seçimle belirlenmeli. Yani mesela bir il, ilçede belediye başkan adayı ya da milletvekili adayları o yerlerdeki bütün CHP’lilerin oy kullanımıyla seçilsin. Özellikle de atama asla olmasın. Bu saptamalar parti içi demokrasi adına gerçekten olmazsa olmazlar ama sadece kulağa hoş gelmekten öteye de geçmeyen sözler. Çünkü bu ve buna benzer tespitler daha önce de defalarca dile getirildi, kayda geçti ama o kadar. Dahası bunları çok fazlaca dillendirenler CHP içinde dışlandı, ötelendi, küstürüldü sonunda da ya partiden gönderildi
‘Etki ajanlığı’ konusunun Türkiye’nin beka meselesiyle doğrudan alakalı olduğunu vurgulayan Çiçek, “Günümüz dünyasında ordu savaşları ikinci plana gitti, artık vekâlet savaşları var” ifadelerini kullandı... Konuya ilişkin toplumsal bilinç yaratılmasında siyasi partilere büyük görevler düştüğünü ve meselenin Meclis’e taşınması gerektiğini belirten Çiçek, “İnşallah bir Meclis araştırması konusu yapalım derler” dedi...
İstihbarat mücadelesinde yeni boyut etki ajanlığı ve bunların Türkiye’de ivme kazanan faaliyetlerine dikkati çeken yazımız üzerine arayan 40 yıllık siyaset ve devlet adamı Cemil Çiçek, “Gündeme getirdiğiniz konu Türkiye’nin beka meselesiyle doğrudan alakalıdır. Herkes siyaset yorumu yapıyor. Gündelik siyaset; o onu dedi, bu bunu dedi, Türkiye’nin ömrünü, imkânlarını tüketiyor. Onun için, yazdıklarınız üzerinde önemle durulması gereken bir konu” dedi.
Bu sözlerinin ardından da geride kalan uzun
Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de son yıllarda en çok tartışılan istihbarat faaliyetleri arasında etki ajanlığı da var. Yani sizin içinizden ya da sizden gibi görünen ama aslında karşı tarafa hizmet edip sizi arkadan vurmaya çalışanların yürüttüğü psikolojik algı operasyonları. Çünkü bunlar siyasetten iş dünyasına, hukuktan sanat camiasına, medyadan akademisyenlere veya sivil toplum örgütlerine kadar hemen her yerde varlar. Ve bağlı oldukları istihbarat servisleri ya da uluslararası şirketlerden gelen emirle istenilen algıyı oluşturup, gerekli propagandayı yapıyorlar. Onun için de istihbaratçıların anlatımıyla “derin” faaliyetlerde esas tehlikeli olanlar “klasik istihbarat ajanları” değil, hemen her yere sızan veya devşirilen bu gibi etki ajanları. Özellikle de hedef ülke ve toplumda yarattığı tahribatlar dikkate alındığında. Ki bu bağlamda Türkiye’de siyasetten ekonomiye ve sosyal yaşama dönük fazlasıyla etki faaliyeti iddiası ve tartışması var. Hatta savcılık iddianamelerine yansıyan örnekler de söz
Kılıçdaroğlu’nun “dostlarla iktidar” söylemi ve bu bağlamda yeni arayışlar ya da yakınlaşmalara dönük geçen hafta art arda görüşlerini aktardığımız CHP’nin önde gelen isimlerinin kesiştiği nokta şuydu:
Bugünkü seçim sistemine göre ittifaklar kaçınılmaz ama CHP’nin A planı ittifaklar değil öncelikle kendi öz gücünü yükseltmek olmalı.
İttifaklar açısından olası yeni bileşenler ya da alenileşme görüntüsündeki yakınlaşmalar konusunda ise vurgulanan “kırmızı çizgi” çok açık ve netti:
“Üniter devlette mutabık olmalıyız.”
Yani endişelerin giderilmesi kaydıyla herkesle birliktelik olabilir. Ülkedeki yeni gelişmelere bakıldığında nasıl olur ya da olabilir miyi göreceğiz ama CHP’nin bu tavrı hakkında dahi çok sayıda farklı mesajlar aldık. Bu arada partiden ihraç edilen Eski CHP Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Ateş aradı ve “bize de söz hakkı var mı” diye sordu. “Herkese var” deyince de görüşlerini anlattı:
&ldqu
Sağlık Bakanlığı eski Müsteşar Yardımcısı Prof. Dr. Turgut İmir, koronavirüs aşısı tartışmasıyla ilgili “Aşıların hiçbirinin kötü olduğuna inanmıyorum ama bu emniyet bakımından Çin aşısında tüm ölü virüsün verilmesi daha emniyetli görünüyor” diyor.Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de aşılananların sayısı hızla artıyor ama bu artık hangi aşı daha güvenli ve etkili tartışmalarının sonlandığı anlamına gelmiyor. Aksine, Avrupa Birliği İlaç Dairesi’nin (EMA) “güvenilir” açıklamasına rağmen, Avrupa ülkelerinin birbiri ardına İngiliz-İsveç ilaç firması Astra Zeneca aşısının kullanımını askıya almaları nedeniyle pik yapmış durumda. Çünkü Danimarka ve Norveç’te iki sağlık görevlisinin yaşamını yitirmesi, bazı kişilerde de “kan pıhtılaşması ve tromboz” vakalarının görülmesi zaten var olan aşı odaklı endişeleri doruğa taşıdı. Dolayısıyla, yine kafa karıştıran noktaların başında aşıların ülkelere ve firmalara göre değişen farklı üretim yöntemleri var. Yani