Sağlık Bakanlığı eski Müsteşar Yardımcısı Prof. Dr. Turgut İmir, koronavirüs aşısı tartışmasıyla ilgili “Aşıların hiçbirinin kötü olduğuna inanmıyorum ama bu emniyet bakımından Çin aşısında tüm ölü virüsün verilmesi daha emniyetli görünüyor” diyor.
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de aşılananların sayısı hızla artıyor ama bu artık hangi aşı daha güvenli ve etkili tartışmalarının sonlandığı anlamına gelmiyor. Aksine, Avrupa Birliği İlaç Dairesi’nin (EMA) “güvenilir” açıklamasına rağmen, Avrupa ülkelerinin birbiri ardına İngiliz-İsveç ilaç firması Astra Zeneca aşısının kullanımını askıya almaları nedeniyle pik yapmış durumda. Çünkü Danimarka ve Norveç’te iki sağlık görevlisinin yaşamını yitirmesi, bazı kişilerde de “kan pıhtılaşması ve tromboz” vakalarının görülmesi zaten var olan aşı odaklı endişeleri doruğa taşıdı. Dolayısıyla, yine kafa karıştıran noktaların başında aşıların ülkelere ve firmalara göre değişen farklı üretim yöntemleri var. Yani ölü virüsün kullanıldığı geleneksel ve virüsün tamamı yerine, genetik bilgisini taşıyan RNA zincirinden kritik bir kısmın vücuda enjekte edilmesini içeren yeni tip aşılar polemiği. Tabii virüsün mutasyona uğraması gibi evrilmiş yeni haliyle. Çünkü bu tartışma başlarda daha çok “Hangisi daha etkili?” üzerineydi, şimdilerde ise risk olasılığına odaklanmış durumda. Gerçekten yöntem farklılığı risk katsayısını etkiler mi?
Aşı ve kan hücreleri üzerine yıllar öncesine uzanan birçok çalışması, hatta serum enstitüsü kurma girişimi bulunan, ABD’de de Mikrobiyoloji ve İmmünoloji dersleri veren, Hıfzıssıhha, tedavi hizmetleri dâhil 6 genel müdürlükten sorumlu Sağlık Bakanlığı eski Müsteşar Yardımcısı (1994-1996) Prof. Dr. Turgut İmir anlatıyor:
“Bu aşıların hiçbirinin kötü olduğuna inanmıyorum ama bu emniyet bakımından Çin aşısında tüm ölü virüsün verilmesi daha emniyetli görünüyor. Kullanılan aşıdaki bağışıklık sistemini uyaran yapılara biz antijen diyoruz. Bu antijenler vektör aşısında partikül (parçacık) halindedir. Ölü virüs aşısında (Çin aşısında) ise, yapısında çok miktarda değişik özelliklerde bağışıklığı uyaran birçok farklı antijenik yapı bulunmaktadır. Yani vektör aşısındaki antijen virüsün belki de on binde biri ama özel kısmı. Bu özel antijenik yapılara vücudumuzda antikor üretildiğinde, kendisini oluşturan antijenin özel bölgesine bağlanıyor ve küçük bir antijen-antikor kompleksi (immün kompleks) oluşuyor. Bu küçük immün kompleksler damar sistemimiz içindeki yüksek basınçtan dolayı damar duvarlarına itilerek ve oraya bağlanarak bölgeye yerleşirler, birikim yaparlar ve hem damar duvarı zedelenir ve hem de pıhtılaşma faktörleri etkin hale gelir. İmmün kompleks üzerindeki bu birikim ve uyarılan faktörler hem yerleşim bölgesinde damar iç yüzeyinde zedelenme yaparlar hem de bu bölgeye kan dolaşımında bulunan trombosit ve netrofil denen hücreleri bölgeye çekip onları ayrıca uyarırlar ve hem bu uyarılan hücreler immün komplekse bağlanırlar ve nötrofil dediğimiz hücreler bir takım enzimler salarak immün komplekse yok etmeye çalışır. İşte bu esnada damar duvarı da bu enzimlerden etkilenir, zarar görür. Bu nedenle üretim aşamasında bir sorunlu durum olmazsa ölü virüs aşısı bugünkü bilgilerimize göre daha az sorun yaratabilir.”
Emniyet bakımından Çin aşısı nasıldır?
Bu tür aşılarda risk var o zaman?
“Onu söylemeye çalışıyorum ama elimde kesin veriler olmayınca şu aşı iyidir bu aşı iyi değildir deme durumunda değilim. Çünkü moleküllerin büyüklüğü hakkında tam bilgimiz yok. Ne kullandılar onu tam bilmiyoruz. Ben sadece mekanizmasını izah etmeye çalışıyorum. O mekanizmaya bağlı olarak sorun gelişebilir. Gelişen antikor yine bağlanıyor ona ama bu yapıların üzerindeki bağlanma noktalarının sayısı her molekülde farklı. Eğer büyük molekül olursa ve/veya üzerine çok miktarda antikor bağlayabiliyorsa bunlar kolaylıkla yok edilebilir çünkü daha iri immün kompleks gelişir. Ama üzerinde daha az bağlanma noktası varsa daha küçük immün kompleksler oluyor ki bu immün kompleksler tehlikeli olabiliyor, damar duvarlarında birikebiliyor. Çin aşısında kullanılan tüm virüs partikülleri ölü virüslerden oluşuyor. Virüsler kendisine karşı meydana gelen antikorlarla birleşip kolayca yok edildiği için kan dolaşımında uzun süre kalmıyorlar. Bunları zaten çocuklara da veriyoruz. Yani bunların zarar verme olasılığı daha az diğerine nazaran...”
Aşı tartışmalarında bir de antikorun düşük ya da fazla oluşma konusu var. Bazılarının daha yüksek antikor sağladığı iddiaları söz konusu. Bu ne anlama geliyor? İmir devam ediyor:
“Vücuda giren bir yabancı mikrop veya yapı immün sistemi aktive eden antijenik moleküller taşırlar. Bu moleküller veya yapılar sayesinde, önce fagositoz dediğimiz yabancıları yiyen, parçalayan hücreler tarafından algılanır ve yok edilmeye çalışılır. Ve bunlar bir takım kan hücrelerini, lenfosit grubundan hücreleri uyararak onların özgül antijenik bilgiye göre gelişip özel hücrelerin gelişmesini ve antikor sentez etmesine neden olurlar. Yani iki kademe var: Biri hücresel bir faaliyet ve bu işlemden sonra özgül antikor üretimi. Eğer bir kişide hücresel immün cevap gelişmişse antikor cevabı ikinci derecede önemli yani çok yüksek olması veya çok düşük olması o kadar önemli değil. Çünkü hafızayı taşıyan hücrelerdir. Üretilen antikorlar üç beş ay sonra azalır ve daha sonra yok olur. Bazı hastalıklarda, mesela kolera aşısı olunduğunda, dört aydan sonra antikor kalmaz. Bazı antijenler ise kuvvetlidir; mesela kabakulak aşısı ömür boyu etkinliğini korur. Bu antikorlardan değil, hücrelerden dolayı ömür boyu sürer. Hafıza hücresi diyoruz bunlara. İşte önemli olan bu hafıza hücrelerinin bu aşılar için yeterli olup olmadığı. Onu daha şimdiye kadar kimsenin incelediğini görmedim. Herkes antikor ölçüyor. Antikor da bir kıstastır ama kesin değildir. Etkisi azalabilir, koruyucu gücü bitebilir. Bazı antikorlar antijene daha iyi, bazıları daha zayıf bağlanır. Bu nedenle hücresel bağışıklık çok önemlidir. Yani vücudu ileride koruyacak olan kısa sürede hücresel bağışıklık ve antikorlardır ama uzun sürede hücresel bağışıklıktır.”
Antikordan daha önemlisi hücresel bağışıklık
Hücresel bağışıklık nasıl gelişir?
“Vücuda giren antijen ister aşı olsun, ister virüsün kendisi yani hastalık şeklinde girsin, bunlar vücuda ne zaman girerse mutlaka hücresel cevapla karşılaşır. Vücutta antikor olsa da hücrelerle yine karşılaşır. Ayrıca bir yandan da antikorlar onları nötralize etmeye çalışır. Ama hücreler devamlı olarak antijenlerle karşılaşır, antijene özgül olacak şekilde gelişim gösterir ve etkinlik yaratır. Tabii hücresel bağışıklık da kişilere göre farklılıklar gösterebilir. Demek istediğim, antikor cevabı önemli olsa da hücresel immün cevap çok önemlidir. Onun için düşük antikor cevabı geldi diye hiç telaşa kapılmamak gerekir.”
Ne yapacağız o zaman?
“Aşılama yapılacak, o kadar. Antikora baktırmaya bile gerek yok bana göre. Çünkü o vücutta zaten hücresel bağışıklık gelişmiştir. Onu ölçseniz mutlaka bir pozitiflik çıkar. Eğer kişilerde immün cevap yetersiz, baskılanmış veya bazı hastalıklardaki gibi yok olması, immün cevabın çeşitli nedenlerle baskılanması durumlarında aşı yaparsanız, vücut antikor üretmez, hücresel immün cevap da gelişmez. Çünkü baskılanmıştır.”
Aşıdaki risk konusu?
“Bakın, aşı komplikasyonu nedeniyle milyonda 3-5 kişi ölmüş. Aşıda vücut bir miktar zarar görür ama çok küçük. Yani normal bir kişide hastalığın olup da bu kişiyi öldürme ihtimalinin binde biri. O nedenle, aşı öpüp de başımıza koyacağımız bir şey...”
Peki ya mutasyonlu virüse etkisi açısından aşıların durumu?
“Mutasyon sadece belli noktalarda olur, virüsün tümü değişmez. Mesela Kovid-19 virüsünde 6-7 bin mutasyon oluştu şimdiye kadar. Ama siz virüsün sadece bir kısmına karşı bağışıklık elde ederseniz o zaman çok önemli.”
Partiküllerden bağışıklık sağlayan aşılar pek yararlı değil anlamında mı?
“Yararlı değil demek yanlış olur ama her aşı firmasının kullandığı o antijenik yapı farklı. Kimi daha kuvvetli antijenik özelliktedir, kimi küçük immün kompleks yapar, kimi daha büyük yapar. Yani kullanılan antijenin farklılığından dolayı da immün kompleksler farklı olacağından meydana gelen reaksiyon da herkeste standart olmaz. Ama temelde etki aynıdır. İyi seçilmiş antijenik özellikteki vektör aşıları da en az tüm ölü virüs aşısı kadar iyidir. Ancak bu aşıların etkinlik derecelerini kıyaslayabilecek düzeyde aşıların yapısı hakkında yeterli bilgimiz yoktur”.