Kılıçdaroğlu’nun “dostlarla iktidar” söylemi ve bu bağlamda yeni arayışlar ya da yakınlaşmalara dönük geçen hafta art arda görüşlerini aktardığımız CHP’nin önde gelen isimlerinin kesiştiği nokta şuydu:
Bugünkü seçim sistemine göre ittifaklar kaçınılmaz ama CHP’nin A planı ittifaklar değil öncelikle kendi öz gücünü yükseltmek olmalı.
İttifaklar açısından olası yeni bileşenler ya da alenileşme görüntüsündeki yakınlaşmalar konusunda ise vurgulanan “kırmızı çizgi” çok açık ve netti:
“Üniter devlette mutabık olmalıyız.”
Yani endişelerin giderilmesi kaydıyla herkesle birliktelik olabilir. Ülkedeki yeni gelişmelere bakıldığında nasıl olur ya da olabilir miyi göreceğiz ama CHP’nin bu tavrı hakkında dahi çok sayıda farklı mesajlar aldık. Bu arada partiden ihraç edilen Eski CHP Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Ateş aradı ve “bize de söz hakkı var mı” diye sordu. “Herkese var” deyince de görüşlerini anlattı:
“Bugünkü seçim sistemine göre bu ittifaklar kaçınılmaz, ittifaklar olacak eğer seçim sistemi, siyasi partiler kanunu değişmezse ancak gördüğüm kadarıyla CHP bütün umudunu ittifaklara bağlamış oysa yapması gereken öncelikle kendi ideolojisine güvenecek. Nedir bu ideoloji? Cumhuriyet’in daha doğrusu Türkiye’nin kurtuluş ve kuruluş felsefesidir, modern Türkiye’nin yapılanmasıdır. CHP bu değerlerini koruyarak elbette ki zamanı gelince ittifaklar da yapabilir, adaylar da çıkarabilir ama bütün bu değerlerine aykırı bir şekilde her şeyini ittifaka bağlaması CHP’ye de başarı getirmez Türkiye içinde hayırlı bir sonuç doğurmaz.”
Önce öz gücü sonra ittifak yani?
“Evet. Bunu da demokratik bir CHP ile yapabilir. Yani bu ülkeye demokrasinin vazgeçilmezi olarak CHP güçlendirilmiş parlamenter sistem diyor. Demokratik bir parlamenter sistem demokratik bir işleyişle olur. Ama bugün sadece CHP değil bütün özellikle TBMM’de temsil edilenler açısından söylüyorum hiç bir parti kendi içinde demokratik değil. Demokratik işleyiş yok. CHP Türkiye siyaset tarihinde görülmemiş bir anti demokratik uygulama içinde. Örnek vermek gerekirse; önseçimle gelen milletvekili yok, belediye başkanı yok, kongrelerini baskı yaparak tek listeyle seçimlere gidildi. Yine kurultaya gidildi, kurultayda da mesela Kemal Bey’in listesinde olmasına rağmen PM’ye seçilemeyen 2 kişiyi de tuttu. Bunlar yetmezmiş gibi 2 yıl önce yani 2018’de milletvekillerinin tamamını Kemal Bey kendisi belirledi, demokratik bir gelenek olan grup başkan vekillerinin seçimle belirlenmesini dahi ortadan kaldırarak onları da kendisi atadı. Böyle olunca da parti tabanı genişleyemiyor, parti tabanı kendisini dışlanmış görüyor ve rahatsız. Bunlarla partiyi büyütemez.”
CHP’nin ideolojisine güvenmesi gerektiğini ama “görüyoruz ki CHP’nin yönetimi kendini bunlardan soyutlandırmış, ittifaklara bağlamış” diyen Ateş devam ediyor:
“Hangi ittifaklara bağlamış. Demokrasiyi getireceğiz. CHP’nin demokrasi anlayışıyla ortaklarının örneğin SP’nin bir midir? Laikliğe aynı mı bakıyoruz? Laikliğin olmadığı hiçbir toplum, hiçbir ülkede demokrasinin yeşermediğini görüyoruz. şimdi bunları bu ilkeleri nasıl ortaya koyacaklar. İdeolojiye güvenme yerine mesela bir milletvekilini ya da birilerini transfer ederek Kürt seçmenlerimizin oylarını alacağız diye bir yöntem belirliyor. Bir diğer taraftan hayatı boyunca CHP’ne karşı olduğunu söyleyen bu partinin kurucusuna bu devletin kurucusuna kefere, beton Mustafa diyen birilerini transfer ederek onunla mütedeyyin kesimden oy alabileceğini düşünmektedirler. CHP’nin bir an önce kendisine bir çeki düzen verip kendi tarihi misyonunu önümüzdeki bilgi toplumuna taşıyacak bir vizyonu ortaya koyması gerekir.”
Tarihi misyonda da yanlışlık var anlamında mı?
“Partiler kendi programları, tüzükleriyle idare edilirler. CHP’nin programında Ege sorununa, Kıbrıs konusuna, Ortadoğu’ya nasıl baktığımız bellidir. Demokratik laik Cumhuriyete, üniter yapıya hasıl baktığımız bellidir. Mesela Kıbrıs’taki politikası iki devletli bir yapıdır ama CHP’nin sözcüsü çıkıp ‘tek çözüm iki devlet değildir’ diyor. Yine Maraş bölgesi turizme açıldı diye CHP’nin sözcüsü diyor ki; ‘bu BM Güvenlik Konseyi’nin kararına aykırıdır. Türkiye’nin bunu yapmaması lazım.’ Ama aynı şekilde BM Güvenlik Konseyi’nin Azerbaycan için aldığı üç karar var. Karabağ işgal altındadır, Ermenistan burayı boşaltmalıdır diye ama bildiğiniz gibi Ermenistan tarafından saldırı yapıldı. Azerbaycan’da karşı koydu ve başarılı olunca da CHP’nin sözcüsü maalesef ‘Türk hükümeti silah yardımı yaptı, Suriye’den milis güçleri gönderdi onun için sonuç böyle oldu diyor. Yine Suriye’de ne işimiz var deniyor. Suriye’ye niye gidiyoruz? Her gün ülkemizde bombalar patlıyordu Türk vatandaşları ölüyordu, gelip bombalıyorlardı Suriye’ye sığınıyorlardı. Şimdi oraya hükümet müdahale ediyor, bizim orada ne işimiz var deniliyor. Ve en önemlisi bakın CHP ABD’den demokrasi dilenemez. Çünkü ABD halkına hiçbir diyeceğimiz yok, yönetimine de diyeceğimiz bir şey yok. ABD yönetimi kendi ulusunun çıkarı için yönetim şekli belirliyor. Elbette ki biz ABD ile kavga edelim istemiyoruz ama o benim komşularımı tahrik ve teşvik eder, evimi bombalarsa çoluk, çocuğumu katlederse biz de ona gereken tepkiyi gösteririz.”
CHP göstermiyor anlamında mı?
“Türkiye’nin hassas temel iki noktası var. Biri demokratik laik Cumhuriyet’in temel değerlerine dokunulmayacak komşularımız, dostlarımız buna saygı gösterecek. İkincisi üniter yapımızdır. Bunlar ihlal ediliyor CHP’nin sözcüleri daha doğrusu yeni CHP demek daha doğru olur buna tepki vermiyor. Kurultayda bu düşünceleri dillendirenler de tasfiye ediliyor. Her 24 Nisan geldiğinde yüreğimiz ağzımıza geliyor CHP’nin bir sözcüsü çıkıyor ‘biz Ermenilere soykırım uyguladık özür dileyip gereğini yapalım’ diyor. Yani ceketimizi alıp çıkacak mıyız buradan. Şimdi Genel Başkan bunları uyarıp bu söylemlerinden, eylemlerinden vazgeçirteceğine onları daha da taltif ederek daha bir üst makama taşıyor.
1. Dünya Savaşı’nda İngilizler nasıl Yunanlıları, İtalyanları, Fransızları kışkırtıp üzerimize saldılarsa şimdi de aynı rolü ABD yapıyor. Fransa’yı, Yunanistan’ı, İsrail’i, Suudi Arabistan’ı, BAE’yi örgütleyerek Türkiye’yi dışarıdan sıkıştırıyor. İçerden de terör örgütleri FETÖ ve PKK’yı kullanıyor ve Türkiye’yi çökertmeye çalışıyorlar. Şu kabul edilebilir mi? Biden daha aday adayıyken diyor ki; ‘İstanbul seçimlerini biz kazandırdık, yeniden muhalefet liderlerini destekleyeceğiz Erdoğan’ı alaşağı edeceğiz, çünkü Erdoğan boyunu, haddini aşıyor, Doğu Akdeniz’de ABD çıkarlarına aykırı davranıyor.’ Şimdi bunlar ortadayken maalesef hiçbir CHP sözcüsü de çıkıp Biden’e “bir dakika kardeşim bu seçimi biz kazandık. Türk milleti bunu bize layık gördü sen kim oluyorsun da bana İstanbul’u kazandırıyorsun diyemedi, demiyorlar...”