Sürekli değişken formuyla bin bir suratlı virüs diye adlandırılan Kovid-19’un bulaş hızı tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de çok yükseldi. Ülkenin tamamında vaka sayısında patlama yaşanıyor. Ama bir yandan da yoğun bir aşılama faaliyeti söz konusu. Evet, aşı temininde sıkıntı ya da gecikme olduğuna dönük iddialar, tartışmalar da var ama Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine bakıldığında, dünya genelinde Türkiye açısından durum hiç kötü değil, hatta iyi de... Örneğin aşı üreticilerinden Almanya bile aşılama konusunda Türkiye’nin gerisinde. Dolayısıyla, iki haftada neredeyse tamamı kırmızıya dönüşen ülkede tam anlamıyla endişe ve umut ikilemi yaşanıyor. Aynı durum dünya için de geçerli. Hem de aşı tedariki konusunda en önde olan zengin ya da güçlü ülkeler açısından dahi. Çünkü bu da bencillik boyutuna ulaşmış durumda. Özellikle de dünya üzerinde daha hiç aşıyla tanışmamış yoksul ülkelerin varlığı dikkate alındığında. Ki bu nedenle de DSÖ’den virüsle doğru ve kalıcı mücadele bağlamında adil aşı paylaşımına dönük ısrarlı çağrılar geliyor. Yani, virüs sürekli mutasyona uğruyor ama insanların çıkar odaklı kafaları asla değişmiyor. Dün bu durumu Dünya Sağlık Örgütü’nde uzun yıllar salgın hastalıklar ve virüslerle ilgili Tanı, Sınıflandırma ve Değerlendirme Bölüm Başkanlığı (virüsleri isimlendiriyor, tanı kriterlerini belirliyor) görevini yürüten Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bedirhan Üstün ile konuştum. Öncelikle de bir ara düşer gibi olan virüsün tekrar ivme kazanan bulaş hızını ve aşılama konusunda ülkelerin durumunu sordum. DSÖ’nün son verilerine dayanarak anlattıkları mücadelenin sanki ilk dönem karnesi gibiydi:
“Türkiye şu anda hastalık hızı sıralamasında 9. sırada yani en hızlı yayılan ülkelerden biriyiz. Bizim önümüzdeki en hızlı 8 ülke sıralaması ABD, Brezilya, Hindistan, Rusya, Fransa, İngiltere, İtalya ve İspanya şeklinde. Yani biz bunlardan sonrayız ancak şöyle başka farklı detaylar da var: Mesela İtalya bizim önümüzde ama bizden daha iyi çünkü artık onlar öbeklemişler, yani İtalya’nın bir bölgesinde gibi. Rusya’da, Hindistan’da da öyle. Türkiye’ye baktığımızda ise ülke sathına yayılmış durumda. Yine bulaş hızında İngiltere dünya sıralamasında bizden daha önde 6. sırada ama ölüm oranları kıyaslaması dikkate alındığında rakamlar örneğin 28 Mart itibarıyla son 24 saatte bizde 153 kişi ölmüş, İngiltere’de ise 19 kişi ölmüş. Yani bizde 8 kat daha fazla ölüm var.
DSÖ’ye göre, şu anda dünyada aşılamayı en iyi yapan ülke İsrail. Türkiye dünya ortalamasının üzerinde. Yani iyi ama çok daha iyi olabilir. Şu anda BAE, Şili, İngiltere, ABD bizden önde. Biz de Brezilya’dan, Almanya’dan Rusya’dan Endonezya, Meksika’dan daha iyiyiz. Dünyada 31 Ocak ile 28 Mart arasında aşılamada en büyük gelişmeyi gösteren ülkeler sıralamasında en büyük artışı Uruguay yapmış, Şili de öyle. Türkiye’nin aşılamadaki hızı ise yüzde 636, yani bayağı yüksek bir rakam. Mesela Rusya’nın aşılamadaki artış hızı, kendi aşıları var Sputnik diye biliyorsunuz, yüzde 172. Dolayısıyla, Türkiye’deki artış çok yüksek. Bu anlamda Fransa’dan da, Hollanda’dan da iyiyiz. Buradan ne çıkar? İyi iş yapmışız, bu aşılama programı iyi çalışıyor demek. Ancak hâlâ yapacağımız bir sürü şey var. Şu anda bizde yüzde 18’deyiz.”
Kitlesel bağışıklık anlamında mı?
“Evet, kitle bağışıklığı düzeyinde daha yüzde 20’lerdeyiz aşıda. Dünyada kitle bağışıklığı düzeyine çıkan iki ülke var; o da İsrail ile BAE. Ona yaklaşanlar da Şili, ABD, İngiltere. Kitle bağışıklığı sıralamasında bunların arkasından da Türkiye, Almanya, Brezilya Çin, Rusya geliyor. Ama Türkiye’nin kitlesel bağışıklığa tam ulaşabilmesi, yani tehlike geçti demesi için mevcut rakamın dört katı daha kişiye aşı yapması lazım.”
Birde hastalanıp doğal bağışıklık kazananlar var?
“Toplam vaka sayısı 3 milyon 200 binlerde. Bu da toplam nüfusun yüzde 5’ine yakın. Yani aşılananlarla birlikte yüzde 23’lerde, hadi 25 diyelim. Aşılanmayı hızlandırmak diğer tarafı da yavaşlatmak anlamına gelecek. Evet, şu anda artış hızı çok yüksek ve hastanelerde yığılma, sıkışma falan söz konusu değil. Çünkü yaşlı nüfus koruma altına alındı, daha genç nüfusa bulaşıyor. Ayrıca, bu yeni mutant virüs çocuklara da geçiyor. Çocuklara geçtiği için toplum da kendi kendine aşılama yapmış gibi oluyor. Yani enfeksiyon olup atlatmak aşılama gibi oluyor.”
Kontrollü hızlı bulaşma iyi denilebilir mi?
“Oradaki açmaz şu: Bulaş bu kadar yüksek olursa en önemli korku hastanelerin yetmeyecek endişesiydi. O yüzden senin bulaş hızın hastanenin kapasitesine göre ayarlanmalı. Eğer hastaneler dolmadığı sürece bulaşana da bulaşsın, o da doğal bir aşılama, makul gelebilir ancak bu da neyi getiriyor? Bu sefer bu bulaşma turizmi öldürüyor ve bütün sektörlere ekonomik olarak darbe vuruyor. Tamam, Türkiye bu sene hâlâ büyüdü ama Kovid olmasaydı yüzde 4 daha fazla büyüyecekti. Ve gelecek senenin büyümesinden de çalıyor. Yani eğitimden, doktorlardan sağlık sektöründen, iş yerlerinden çalıyor. Nereden bakarsanız bakın, her yerden zarardayız. Dolayısıyla, iller kırmızıya geçtikçe durum daha kötüye gidecek. O yüzden aşı olmak şart. Tabii sadece bizim aşı olmamız da yetmiyor. Diyelim ki Türkiye olarak biz harikalar yarattık ama Suriye’de, Irak’ta ya da KKTC’de kalırsa virüs aynı şekilde çoğalır. Bu dünyanın her yeri, ülkesi için de geçerli. Ama dünya bunun farkında değil. Yani bu virüse elveda demek için dünyanın topyekûn bir savaş vermesi lazım.”