Başlık çok sevimsiz, hoş değil ama maalesef dünya adına gelişmeler böyle..Ortadoğu’daki zaten yüksek olan tansiyon, bölgedeki topyekün savaş olasılığı konuşulurken Hamas’ın Siyasi Büro Başkanı Haniye öldürüldü. Hemde nerede ne zaman? İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın yemin törenine katılmak için bulunduğu Tahran’da...Yani kendisini güvende hissettiği,korunaklı sandığı bir ülkede üstelik de Cumhurbaşkanlığı yemin töreni gibi güvenlik önlemlerinin en üst düzeyde olması gereken bir zaman aralığında...Dolayısıyla bu alçak saldırı doğrudan İran’a da bir meydan okuma. Eğer İran bir hamlede bulunursa ve bu hamle öncekilerden daha üst bir seviyede olursa ki genel öngörülerde de bu yönde... Şam’daki Büyükelçilik binasına yapılan saldırı sonrasında “bu benim topraklarıma düzenlendi egemenliğimi hedef aldı” diyerek,İsrail’e vekalet savaşçıları aracılığıyla değil doğrudan karşılık veren İran’ın şimdi alenen kendi topraklarında kalbi Tahran’da
Ana muhafet partisi olarak iktidarla “müzakere edilerek de mücadele edilebilir” diyerek ılımlı bir hava estiren CHP kendi içinde ise doğrudan güç mücadelesine odaklı gerilimli bir görüntü veriyor. Hem genel başkanlık hem de 2028’e dönük Cumhurbaşkanı adaylığı hesapları nedeniyle tam anlamıyla bir soğuk savaş süreci var... Önceki Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun çıkışları ve sahaya inmesi de Genel merkezdeki rahatsızlığı hepten tetiklemiş durumda. Özel ile Kılıçdaroğlu arasındaki gerilim artık kameralar önünde söz düellosuna dahi dönüştü... Karşılıklı sarfedilen sözlerle iki cephe arasındaki salvolar kurmaylara, hatta teşkilata da yansıyor...İmamoğlu ve Yavaş arasında ise açık edilmeyen ama derinlerde süregelen rekabet de kızışıyor. Tabii bir de şimdilerde pek öne çıkmayan ama CHP’nin tarihinden, kodlarından kaynaklanan ve eskilerden bu yana süregelen çekişmelere, hiziplere dönük bildik bir damar da var... Kim kimle beraber, kimin yanında belli değil..Dolayısıyla Özel&rsquo
Moskova’daki Putin-Esad görüşmesinin ardından Kremlin olası Erdoğan-Esad zirvesi dahil Ortadoğu’daki durumun ele alındığını açıklarken, Suriye Devlet Haber Ajansı zirveyle ilgili görüşme olmadı diyor.
Esad’ın doğruyu görmesi, anlaması açısından Putin irade koyuyor yani...
Ankara-Şam hattında uzunca bir süredir istihbarat örgütleri üzerinden yürüyen temasların diplomatik boyuta evrilmesi, hatta konuşulan Esad ile görüşme olasılığının gerçekliğe dönüşebilmesi için olması gerekeni de AKP’nin son MYK toplantısından sonra Parti Sözcüsü Ömer Çelik şu sözlerle çok net daha yeni dile getirdi:
“İstihbarat kurumları belli aralıklarla görüşüyor. Onların olgunlaştırdığı dosya siyasi düzeye gelip, sonra dışişleri bakanlarının oluşturacağı çerçeve Cumhurbaşkanımıza ve Suriye Devlet Başkanı’na sunulur. Ondan sonra bir takvim oluşturulur. Bu iki devlet arasında görüşmeyle mi olur, aracı bir ülkeyle mi olur bu da olgunlaşması gereken bir konu.”
Yani İstihbarat servisleri
Başıboş köpekler sorununa çözüm diye öngörülen kanun teklifi bazı kelime değişiklikleriyle komisyondan geçti. Özellikle yaşam hakkıyla ilgili tartışılan ve toplum vicdanını rahatsız eden endişeler giderildi mi? Kimine göre evet ama daha çok da hayır. Gönül isterdi ki herkesi mutlu, memnun edecek bir halde geçseydi. Ancak aylardır tartışılan bu konu öyle bir noktaya taşındı ki can dostlara kıymayın öldürmeyin demek bile tam anlamıyla bir siyasi çekişme, rekabet havasına sokuldu. Hem sokakta hem de siyaset sahnesinde... Komisyondaki görüşmeler de o yönde yürüdü, maalesef. İktidar ile muhalefet arasındaki sert polemikler, hatta kavgaya varan tartışmalarla bir tarafın diğerine daha baskın olma havasında yani... Farklı kanallardan yapılan yayınlar, ön yargılı açıklamalar, görüşlerle de vatandaşın kafası daha da karıştırıldı. Kimse kimseyi dinlemedi herkes kendi savunduğu ya da düşündüğü doğrultuda meseleye yaklaştı, benim dediğim olmazsa olmaz diye inatlaşma, kutuplaşmaya dönüştü. İnsanlar arasındaki
İsrail’in Filistin topraklarında işgalci konumunda olduğu BM’nin en yüksek yargı organı UAD tarafından da tescillendi. Hatta “yıllardır işgal ettiğiniz yerler size hak doğurmaz” diyerek İsrail’in Filistin topraklarındaki işgaline “en kısa sürede son vermesi” gerektiği vurgulandı..Bunlar hak, hukuk, adalet anlamında umut veren ama bir o kadar utanç da içeren bir durum aslında. Çünkü adalet dediğin kağıt üstünde kalmakla tecelli etmiyor, bunun için işleyen ve istenen bir hukuk olması da şart. Alınan kararların, uygulanması, uygulattırılması yani...Yoksa sadece kulağa hoş gelen bir durum olmaktan öteye geçmiyor, geçmez..Hele de bu kararlar İsrail gibi hukuk tanımaz bir devlet için geçerliyse. Malum İsrail’in Filistin topraklarında işgalci konumunda olduğu ve terketmesi gerektiğini hükme bağlayan bugüne kadar alınmış onlarca karar var...Hiçbirisi uygulanmadı. Ama buna rağmen de 75 yıllık dönemde İsrail ile ilgili tek bir yaptırım da yok. Aksine ABD ve Avrupa’nın gazlamasıyla İsrail daha da azdı, şımardı...Pervasızca
Yerel seçimden başarıyla çıkan ana muhalefet partisi CHP uyum görüntüsü verse de üç ayrı dinamik (Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş) ya da parti içi dengeler anlamında kritik üçgendeki gerilim hissediliyor. Bir de siyaseti bırakmadığını söyleyen ve açtığı ofisiyle alternatif bir genel merkez havasındaki Kemal Kılıçdaroğlu’nun gücünü sürdürme, koltuk ihtirası söz konusu. İsimler, konuşulanlar, beklentiler, hesaplar üzerine kurgulu şimdilik daha çok derinlerde süren bir çekişme havası hâkim partide... Bu CHP’nin zaten kodlarında var olan bir ritüel, bildik hikâye denilebilir, ancak bu kez durum başka... Mesela dün konuştuğum CHP’deki ağır abilerin yorumu şuydu:
“Eskiden de tartışmalar oluyordu ama taraflar birbirlerine benziyordu. Farklı düşünseler bile günün sonunda çok ayrık bir durum söz konusu değildi. CHP kimliği ön plandaydı. Herkes bir tarafa çekmiyordu. Şimdi daha bir başka, Kemal Bey’in tavrı, hamleleri de sıra dışı
Sokak hayvanları sorununa çözüm diye öngörülen kanun teklifi Meclis gündemine geldi. Umarız hiçbir canlının zarar görmeyeceği, toplum vicdanında derin yaralar açmayacak şekilde çözüme ulaştırılır. Ancak, teklifle ilgili hem “ama”larla dolu özellikle de sadece istisnai durumlar için söz konusu denilen uyutma maddesindeki çekinceler hem de haftalardır ekranlarda Hollanda, İngiltere başta Avrupa’da “sokakta başıboş hayvan yok” gibisinden örnekleme ve söylemlerle süregelen tartışmalara bakıldığında en büyük sorunun sorunu yanlış ele almak olduğu da ortada. Sorun tartışılırken ilkesel düzlemde değilde zamanın ruhuna uygun olarak ele alınıyor daha çok. İstisnai durumda uyutma ya da Avrupa örneklemelerinde yaşanan süreç değil gelinen sonuç üzerinden kıyaslamalar yapılıyor hep. Oysa soruna çözüm bir bütün içinde ele alınırsa anlam taşır ve neticeye ulaşır. En başta da çıkarılan yasalara ne kadar uyulduğunu sorgulamak gibi...
***
Tarih 24 Haziran 2004...
TSK’nın ülke savunması için bütün kuvvetleri artı zorunlu askerlik yapanlar, seferberlik dahil olmak üzere güçlü bir potansiyeli var. Terörle mücadele ve yurt dışındaki operasyonlar için profesyonel askerlerini kullanıyor. Milli menfaatlerin olduğu yerlerde danışmanlık, eğitim hizmeti, lojistik destek veriyor, malzeme gönderiyor. Dünyanın dört bir yanında barışın tesis edilmesinde kritik roller üstleniyor. TSK’nın profesyonellikle sayısı azaldı belki ama etkinliği, muharebe gücü, kullanım esnekliği arttı, çok daha etkin hale geldi. Askeri, silahı, tesisatıyla da hem konvansiyonel bir savaş hem terörle mücadele yapacak şekilde programlanmış bir yapı, güç olarak her yere yetebilecek bir durumda...Nitekim örnekleri de ortada. Bir tarafta terörü, teröristi kaynağında yok etme kararlılığıyla ülkenin güneyinde Irak - Suriye sınırları boyunca 30-40 kilometre derinliğinde bir güvenlik koridoru oluşturmak, bölgeyi teröristlerden arındırmaya yönelik amansız bir mücadele veriyor ve bu bağlamda