Türkiye’nin kararlı temizlik harekatları ve diplomatik hamleleriyle Irak’ta, Suriye’de köşeye sıkışan terör örgütü PKK’nın, ABD, AB NATO, BM’den yardım isteyen mektupları, rezillik, kepazeliğin ötesinde teröristlerle iş birliği anlamında tam bir suçüstü durumu. Hem teröristlerin bizzat efendilerini ikrar etmeleri hem de mektubun muhatapları ülkeler ve kuruluşların düştüğü durum açısından. Malum hepsi de PKK’yı resmen terör örgütü olarak kabul ediyor ve terör faaliyetleriyle ilgili de ellerinde sayısız rapor-belge var. Dolayısıyla normalde yapmaları gereken on binlerce kişinin katili eli kanlı bir terör örgütüne karşı 40 yıldır amansız bir mücadele veren NATO müttefiki Türkiye’nin yanında durmak. Ancak, nasıl kayıtsız kaldıkları, hatta terör örgütüne arka çıktıkları ortada... Teröristleri ülkelerinde ağırlıyor, silah ve finans desteği sağlıyorlar hiç utanmadan... Bu aşağılık mektuplar nedeniyle de muhatapları hiçbir ülke veya kuruluştan
Türkiye’nin Suriye’de tavrı çok net. Sınırında terör ordusu, terör yapılanması, yani PKK/YPG/SDG’yi istemiyor. Bir de can korkusuyla ülkelerinden kaçan Suriyeli sığınmacıların evlerine dönüşleri için çabalıyor. Dolayısıyla da Suriye’de parçalanma değil, toprak bütünlüğünden yana ve kartlarını açık oynuyor. Bu bağlamda bugüne dek de sahada ve masada son derece kritik hamleler yaptı. Bugün Türkiye’nin kontrolü altındaki bölgelerde insanlar can güvenliği endişesi olmadan yaşıyorlar. 700 bin civarında da gönüllü dönüş oldu. En başından beri de Türkiye her fırsatta Esad’a tek bir şey söylüyor:
Benim senin topraklarında gözüm yok, tek karış toprak falan istemiyorum. Hatta senin toprak bütünlüğünden yanayım.
Ama bölgedeki diğer aktörlere baktığınızda, hepsinin niyeti, çabası Suriye’yi parçalamak. DAEŞ’le mücadele yutturmacasıyla ABD, Suriye topraklarının yüzde 30’una fiilen çöktü. Hem de en
NATO Genel Sekreteri Stoltenberg, yarınki Liderler Zirvesi öncesinde Amerikan Foreign Affairs dergisi için kaleme aldığı yazıda ittifak üyelerine “Daha Tehlikeli Bir Dünyaya Hazır Olun” uyarısında bulundu. Stoltenberg, İttifak’ın 75. yılının kutlanacağı zirve nedeniyle düzenlediği basın toplantısında da “daha fazla hava savunma sistemi ve mühimmatla kolektif savunmamızı güçlendireceğiz. NATO’yu güçlü kılmak tüm İttifak üyelerinin çıkarınadır” dedi. Geçtiğimiz Haziran’da ABD Başkanı Biden tarafından Beyaz Saray’da ağırlanan Stoltenberg, görüşme sonrasında gazetecilere yaptığı açıklamada da ittifak üyelerinin bu yıl savunma harcamalarını yüzde 18 artıracağını duyurdu. Bunun da on yıllardır görülen en büyük artış olduğunu vurgulayarak...
Tüm bunlar ne demek? İttifak üyelerine aba altından sopa göstererek NATO’nun kıymetini bilin ve safları sıklaştırın. Ama öncelikle de sevgili ittifak üyeleri pamuk eller cebe...
Gerçekten 3. Dünya savaşı olasılığının ve buna
Bugün sahadaki rakibimiz Hollanda ama Avusturya maçı sonrasında masadaki kepazelikler ve skandal cezaya bakıldığında karşımızda ev sahibi Almanya’nın önderliğinde UEFA dahil çoklu bir Majino hattı olduğu da ortada. Hepsi birden “Böyle sevinemezsiniz” diye sahadaki skoru kabullenemiyor, aşağılık oyunlarla Bizim Çocukların, moralini bozma ve hem takım hem de tribün şampiyonluğunu ilan eden Türk taraftarlar üzerinde baskı yaratma çabası içindeler... Üstelik de Türklerin geçmişinde geleneğinde, kodlarında asla olmayan ırkçılık yakıştırması ve ithamıyla...Dolayısıyla bu zırvalık hani Mevlana’nın “lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye” meşhur sözü vardır ya, işte tam da onunla örtüşen bir durum aslında. Çünkü Alman İçişleri Bakanı’nın ırkçılıkla itham ettiği bozkurt selamı yapanların, Almanya’yı işgal, terörize etme gibi bir düşüncesi, derdi yok, sadece sportif, kültürel anlamda bir gurur işareti… Tarihi perspektiften anlamına, derinliğine
Yavuz Ağıralioğlu, kuracağı partinin tabelasını sonbaharda asacaklarını açıkladı. Birçok isme odaklı konuşulan ama henüz doğrulanmayan daha başka parti kurma olasılıkları da söz konusu. Şimdilik düşünce aşamasında olanlar da var. Dolayısıyla, medyaya hemen her gün yeni bir parti ya da oluşuma dönük A takımı bilgileri sızıyor ya da sızdırılıyor. Yeni logolar, yeni tabelalar da olabilir yani. Elbette siyasette çok seslilik, renklilik demokrasinin gereği, siyasi figürlerin yeni bir iddia ve arayışla ortaya çıkmaları da doğal ama bu bir o kadar da soru işaretleri içeren bu durum. Zira, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı kayıtlarına göre Türkiye’de halen 142 aktif siyasi parti var… 1 Ocak 2020’den bugüne kadar son 4 yılda kurulan parti sayısı 75… Sadece geçen yıl, 2023’te 27 parti kurulmuş, yani ay başına 2 parti, hatta daha fazla düşüyor… 2024 başından bu yana kurulanların sayısı ise şimdilik 7... Bunlar arasında da matruşka gibi birbirlerinin içinden çıkmış, birbirinin benzeri partiler var ve onların başındakiler tanıdık bildik
Aylardır Gazze Şeridi’nde bütün savaş suçlarını işleyen Netanyahu’nun bitirdik, bitiriyoruz dediği Hamas, İzzeddin El Kassam Tugayları falan değil, Filistin halkı... Yani başlangıçta “HAMAS’ı bitireceğiz, tünelleri yok edeceğiz, rehineleri kurtaracağız” diye kendince hedefler koyan Netanyahu’nun şu ana kadar tek yaptığı çocuk, kadın ayırdetmeksizin Filistinli sivil katliamı. İsrail ordusu hastane, ibadethane, mülteci kampları heryeri bombaladı,hala da devam ediyor... 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de “İsrail tarafından 25 binden fazla kadın ve çocuğun öldürüldüğünü” bizzat ABD Savunma Bakanı Austin söyledi. Bunların arasında açlıktan, bakımsızlıktan ölen çocuklar, bebekler de var. BM raporlarına göre; 3 bin 500 çocuk açlık sebebiyle ölümle yüz yüze.. Bu alçak tablo nedeniyle de BM, İsrail ordusunu çatışma bölgelerinde çocuklara zarar verenler “kara listesine” aldı. Bunlardan hiç utanmayan Netanyahu ise sosyal medya platformlarından
CHP’deki değişim tartışmaları, değişen lideriyle yerel seçim performansı ve 31 Mart sonrasında izlediği strateji etrafında ilerliyor. Bu bağlamda da CHP’nin söylem, strateji ve politikalarında kısmi bir değişim fark ediliyor. Özellikle de siyasette “normalleşme” ya da “yumuşama” diye adlandırılan süreçte arada bir gel-gitler olmasına rağmen geneldeki yaklaşımlarıyla...Yani CHP’de yıllardır dillendirilen ama değişmeyen değişim klasiğinde hafiften bir değişim var gibi... Tabii bu CHP içindeki partiye iktidar olma çekişmeleri kavgaları dışında... Çünkü her ne kadar uyum görüntüsü verse de CHP’de üç ayrı dinamik (Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu, Mansur Yavaş) ya da parti içi dengeler anlamında kritik bir üçgen var. Bir de siyaseti bırakmadığını söyleyen ve açtığı ofisiyle alternatif bir genel merkez havasındaki Kemal Kılıçdaroğlu’nun varlığını sürdürme, güçlenme beklentisi söz konusu. Koltuk, hırsı devam ediyor hatta daha da katlanmış gibi. Dolayısıyla hem bu
Rusya’nın Dağıstan bölgesindeki terör saldırısının ardından dikkatler yine terör örgütü DAEŞ’in üzerinde… En çok konuşulan tartışılan da doğrudan üstlenmemesine rağmen DAEŞ’ten daha çok onun arkasındaki güç, iradeye odaklı...Yani herkesin bildiği ama sır havasına sokulan ABD’nin varlığına… Bunu da bizzat ABD’li yetkililer kendi ağızlarıyla deklare ettiler zaten. En başta da önceki Başkan Trump ne dedi? “IŞİD’i Barack Obama ve Hillary Clinton kurdu.” Bunu ABD başkanı olduğu dönemde de birkaç kez tekrarladı üstelik. Baştan itibaren DAEŞ’in yaptığı eylemlere bakıldığında da neye hizmet ettiği konusunda çok net mesaj içeriyor aslında. DAEŞ tehdidi denildiğinde ABD dâhil sırada kim var gibisinden bir hava, algı yaratılmış durumda ama olgu anlamında teröristlerin daha çok ABD ve İsrail dışında hedef tercihleri olduğu da ortada...Evet 2017’de Las Vegas’ta konser alanına düzenlenen saldırı DAEŞ işi gibi sanılsa da FBI, DAEŞ’le bağlantılı olmadığını açıkladı. İsrail